Danıştay Kararı 4. Daire 2007/5766 E. 2009/4736 K. 08.10.2009 T.

4. Daire         2007/5766 E.  ,  2009/4736 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2007/5766
Karar No: 2009/4736

Temyiz Eden : Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü İSTANBUL
Karşı Taraf …
İstemin Özeti : 2002 yılı işlemleri incelenen davacı adına serbest bölgede bulunan ve ortaklık yapısı bakımından ilişki içinde olduğu firmaya emsaline göre düşük bedelle emtia satarak örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu ve bu şekilde vergiye tabi kazancını azalttığı belirtilerek düzenlenen vergi inceleme raporuna göre salınan kurumlar vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. …. Vergi Mahkemesi, … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 5422 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin 1 inci bendinde; şirketin kendi ortakları, ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat ve bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım, satım, imalat, inşaat muamelelerinde ve hizmet ilişkilerinde bulunması halinde kazancın tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayılacağının, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 1 inci maddesinde, serbest bölge kurulmasının amacının ihracaat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak olduğunun belirtildiği, aynı Kanunun 6 ncı maddesinde, serbest bölgeler gümrük hattı dışında sayılarak, Türkiye’deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratların Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki halinde bu kazanç ve iratların gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulduğu, davacı hakkında düzenlenen inceleme raporunda, serbest bölgede faaliyet gösteren ve ortaklık yapısı bakımından ilişki içinde olduğu firmaya düşük bedelle sattığı malların aynı gün veya bir kaç gün içinde hiç bir değişikliğe tabi tutulmaksızın daha yüksek fiyatlarla yurt dışına ihraç edildiği ve bu şekilde kazancını serbest bölgede faaliyet gösteren firmaya aktardığı belirtilip, aradaki fiyat farkı esas alınarak hesaplanan matrah farkı üzerinden tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı, davacı şirket ile ilgili olarak yapılan tespitler 213 sayılı Kanunun 134 üncü maddesinde belirtilen esaslara uygun olmadığı gibi serbest bölgeler için getirilen özel hükümler yok sayılarak ve emsaline göre göze çarpacak derecede düşük bedelle satış yapıldığı hususu tespit edilmeden yapılan tarhiyatın yasal olmadığı gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı İdare, yapılan işlemlerin yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
2002 yılı işlemleri incelenen davacı adına serbest bölgede bulunan ve ortaklık yapısı bakımından ilişki içinde olduğu firmaya emsaline göre düşük bedelle emtia satarak örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu ve bu şekilde vergiye tabi kazancını azalttığı belirtilerek düzenlenen vergi inceleme raporuna göre salınan kurumlar vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasını kaldıran Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17 nci maddesinin 1 nci fıkrasında, şirketin kendi ortakları, ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı, vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat veya bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım, satım, imalat, inşaat muamelelerinde ve hizmet ilişkilerinde bulunulması halinde kazancın tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı, aynı Kanunun 15 nci maddesinin 1 nci fıkrasının 3 numaralı bendinde de,sermaye şirketlerince dağıtılan örtülü kazançların kurum kazancının tespitinde indirim olarak kabul edilmeyeceği belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinde, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi,ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliklerine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olacağı, 134 üncü maddesinde de vergi incelenmesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak,tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun dosyaların incelenmesi başlıklı 20 nci maddesinin birinci fıkrasında da, Danıştay ile İdare ve Vergi Mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları, Mahkemelerin belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1 inci maddesinde, ” Bu Kanun, Türkiye’de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış ticaret ve finansman imkanlarından daha fazla yararlanmak üzere, serbest bölgelerin kurulması, yer ve sınırlarının tayini, yönetimi, faaliyet konularının belirlenmesi, işletilmesi, bölgedeki yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsar.” düzenlemesine yer verilmiş, 6 ncı maddesinin uyuşmazlık dönemi için uygulanacak halinde,serbest bölgeler gümrük hattı dışında sayılmış ve Türkiye’deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratların Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki halinde, bu kazanç ve iratların gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulduğu belirtilmiştir.
Ticari işletmeler, kar elde etmek amacıyla faaliyet gösteren kuruluşlardır. Satılan malın mümkün olan en yüksek fiyatla satılması ise karı artırıcı bir unsurdur. Satışa konu emtianın mümkün olduğunca aracılar devre dışı bırakılarak doğrudan satılması firmaların lehine bir durum olmakla birlikte, bu husus ticari hayatta her zaman mümkün olmamakta, satıcı firmanın büyüklüğü ve organizasyon yeteneğine göre değişmektedir. Bu durumun yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerle birlikte değerlendirilmesinden, serbest bölgede yürütülen faaliyetlerin kuruluş amacına uygun olması gerektiği ve vergi muafiyetinin de bu amacı desteklemeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, serbest bölgelerin ve ticari işletmelerin kuruluş amaçlarına aykırı görünen bazı faaliyetlerin aslında bu amaçlara aykırı olmadığı, yürütülen faaliyetin özelliğinden veya işletmenin organizasyon şeklinden kaynaklandığının ilgililerince kanıtlanma imkanının varlığı ve Mahkemelerce de bu iddiaların incelenme zorunluluğunun bulunduğu açıktır.
İncelenen dosyada, davacı kurumun doğrudan kendisinin ihracat yapması halinde daha yüksek fiyatla satabileceği emtiayı, muvazaalı olarak Serbest Bölge’de vergiden muaf olarak kurulmuş olan ve ortaklık yapısı itibarıyla ilişkide bulunduğu firmaya düşük bedelle satarak karını azalttığı ve bu yolla örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu iddiasıyla, serbest bölgedeki firmanın satış fiyatları dikkate alınarak tarhiyat yapılmış olup, Vergi Mahkemesince, aynı emtianın satış bedelleri ile ilgili olarak herhangi bir araştırma yapılmadığı, Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesi uyarınca davacının vergi idaresince saptanan şekilde bir kısım kazançtan vazgeçmesini gerektiren haklı nedenlerin bulunup bulunmadığının gözetilmediği açıktır. Buna göre, davacının, gerçekte yüksek bir maliyete katlanmamış olduğu veya elde edebileceği hasılattan vazgeçmediğine ilişkin olarak; doğrudan kendisinin yaptığı satışlarda, komisyon, tahmil, tahliye, sigorta, paketleme ve navlun bedellerine katlandığı, serbest bölgedeki firmaya satışlarda ise bu maliyetlere serbest bölgedeki firmanın katlandığı ve bu husus dikkate alındığında serbest bölgedeki firmaya satış yaptıkları fiyatların doğrudan satış yaptıklarında uyguladıkları fiyatlardan farklı olmadığının ortaya çıkacağı yolundaki iddiaları ve ibraz ettiği belgeler vergi inceleme raporunda yer alan tespitlerle birlikte incelenerek bir karar verilmesi gerekirken bu inceleme yapılmadan verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 8.10.2009 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara karşıyım.