Danıştay Kararı 4. Daire 2006/2887 E. 2007/1711 K. 23.05.2007 T.

4. Daire         2006/2887 E.  ,  2007/1711 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2006/2887
Karar No: 2007/1711

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Tuna Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
İstemin Özeti : Özel halk otobüsü işleten davacının bir kısım hasılatını beyan etmediğinin vergi incelemesiyle tespit edilmesi üzerine adına 1999 ve 2000 yılları için resen gelir vergisi salınıp, fon payı hesaplanmış, 1999/1-3,4-6,7-9,10-12, 2000/1-6, 7-9, 10-12 nci ayları için geçici vergi salınmıştır. … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:… , K:… sayılı kararıyla ; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun re’sen vergi tarhı başlıklı 30 uncu maddesinin 4 üncü bendinde, defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihtiyaca salih bulunmaması, 6. bendinde, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması halinin re’sen tarh sebepleri arasında sayıldığı, aynı kanunun 3 üncü maddesinin ispat başlıklı (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delil ile ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia alması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğunun belirtildiği, dosya içeriğinden, davacının 1999 ve 2000 yılı içerisinde hiç biletli yolcu taşımayıp, hasılatın tamamının akbil gelirinden ibaret olduğu, bu durumun İstanbul ili içinde özel halk otobüsü ile yapılan taşımacılıkta mümkün olmadığı, 22.6.2001 tarihinde Marmara Bölge Koordinatörlüğünde görevli özel yoklama yetkisi olan memurlar tarafından,binen yolcuların ne kadarının bilet (ücretli) ne kadarının akbil kullandığının tespiti amacıyla 46 hat, 113 seferde saat 10.00 -20.00 saatleri arasında yapılan çalışmada, toplam 4983 yolcudan, 1800 ünün akbil ile 3183 ünün ise biletli yolculardan oluştuğunun tespit edildiği, uyuşmazlık dönemleri boyunca hiç biletli yolcu taşımamasının sebebini ise, bu dönemlerde babalarının rahatsızlığı nedeniyle işlerle ilgilenemediklerinin ifade edildiği, bahsi geçen istatistiki bilgiler dikkate alınarak ücretli yolculara ilişkin olması gereken hasılatın aylar itibariyle beyan edilen matraha ilave edilmesi suretiyle kayıt dışı hasılatın tespit edildiği , ancak bu hasılata göre kar oranının çok yüksek çıktığı, bu sektörde bu kar oranının mümkün olmadığı, bu durumun hasılata göre gider ayarlamasından kaynaklandığı, … işletmesinden alınan bilgiler ışığında, işletmelerinin yıllık giderlerinden, … ve … ‘ne ödenen giderler, işçilik giderleri, genel giderler, bakım onarım giderlerinin sabit olduğu ve hasılata göre değişmediği, yakıt giderinin (yağ dahil), hasılatın %33,81 olduğu, mükellef lehine davranılarak %34 oranı esas alınarak matrah farkı bulunduğunun anlaşıldığı, hiç biletli yolcu taşımamanın hayatın olağan akışına, ticari ve teknik icaplara aykırı olduğu, bu hususun aksini ispat külfetinin davacıda olduğu, bu durumu ispat bakımından itibar edilebilir delil ileri sürülmediği gibi durumun nedenine ilişkin olarak ileri sürülen “babalarının rahatsızlığı nedeniyle ilgilenemedikleri” yönünde verilen cevabın ikrar niteliğinde olduğu, 46 hat 113 sefer ve günün değişik saatlerinde yapılan denetim sonucu düzenlenen istatistiğin, sınırlı şahıs ve taşıttan elde edilen verilerle değil sektörel bazda yapıldığından hukuken itibar edilebileceği, uyuşmazlık konusu yıllarda bütün yolcuların akbille taşınmasının gerçeği yansıtmadığı sonucuna ulaşıldığı , 2001 yılında akbil kullanan yolcu sayısının 1999 ve 2000 yıllarında akbil kullanan yolcu sayısından çok olmasına karşın 2001 yılındaki verilerin dikkate alınması mükellefin lehine olduğu sonucuna ulaşıldığı, uyuşmazlık konusu yılda taşıma yapılan araca hiç akbil kullanan yolcu kabul edilmediği, çok az sayıdaki yolcunun da araçtaki yolcuların cihazlarından yararlandığı belirtilmekteyse de, dolaşımdaki akbil sayısının istatistiki çalışmanın yapıldığı dönemden ve halihazırdaki durumdan, çok daha az olduğu uyuşmazlık konusu dönemde, ana ve ara duraklarda aracı kullanan yolcu sayısı niteliği ve mevcut yoğunluk konusunda rapordaki tespitlerin aksinin ortaya konulamadığı da dikkate alındığında bu iddianın ticari icaplara uygun düşmediği, kısmen defter belge incelemesi, kısmen ikrar niteliğindeki ifade, kısmen de sektörel çalışma sonuçlarının değerlendirilmesi suretiyle hazırlanan vergi inceleme raporunun iddia edildiği gibi varsayıma dayanmadığı, hukuken itibar edilebileceği anlaşıldığından uyuşmazlık konusu gelir vergisi ve fon paylarında hukuka aykırılık bulunmadığı, inceleme raporlarında mahsup dönemlerinin geçtiği ve istenmemesi gerektiğinin belirtilmesine karşın salınan geçici vergilerde isabet görülmediği gerekçesiyle davanın kısmen reddine karar verilmiştir. Davacı, istatistiki bilgilere dayanılarak yapılan tarhiyatın somut verilere dayalı olmadığı ileri sürerek kararın bozulması istenmektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Özel Halk Otobüsü işleten davacının bir kısım hasılatını beyan etmediğinin vergi incelemesiyle tespit edilmesi üzerine adına 1999 ve 2000 yılları için salınan gelir vergisi ve hesaplanan fon payı ile 1999/1-3,4-6,7-9,10-12, 2000/1-6, 7-9, 10-12 nci ayları için salınan geçici vergilerin kaldırılması istemiyle açılan davayı kısmen reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 12 nci maddesinde, ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin mirası reddetmemiş, kanuni ve mahsup mirasçılarına geçeceği, mirasçıların herbirinin ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Dosya içeriğinden, 2003 yılında ölen …’nun bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı inceleme raporuyla tespit edilmesi üzerine adına uyuşmazlık konusu tarhiyatın yapıldığı, ihbarnamelerin 21.5.2004 tarihinde muris adına düzenlenip 11.6.2004 tarihinde mirasçılardan …’na tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Yukarıda yer alan düzenlemeye göre muris adına tahakkuk ettirilen vergilerin hisseleri oranında mirasçılara intikali gerektiği açıktır. Bu durumda, murise ait vergi borçları için her bir mirasçı adına ve hisseleri oranında ihbarname düzenlenip mirasçılara tebliğ edilmesi zorunludur. Uyuşmazlık konusu olayda bu yapılmadan muris adına ihbarnamelerin düzenlenmesinde ve söz konusu ihbarnamelere konu vergilerin kaldırılması istemiyle mirasçılar tarafından açılan davada uyuşmazlığın esasına geçilip karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:… , K:… sayılı kararının bozulmasına, esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla 23.5.2007 gününde karar verildi.

K A R Ş I O Y
Özel Halk Otobüsü işleten davacının bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı ileri sürülerek adına 1999-2000 yılları için salınan gelir vergisi ve hesaplanan fon payı ile 1999/1-3,4-6,7-9,10-12, 2000/1-6, 7-9, 10-12 nci ayları için salınan geçici vergilerin kaldırılması istemiyle açılan davayı kısmen reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 12 nci maddesinde, ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin mirası reddetmemiş, kanuni ve mahsup mirasçılarına geçeceği, ancak mirasçılardan herbirinin ödenen vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olacağı belirtilmiştir. Yükümlü adına düzelenen ihbarnamenin mirasçıların birine tebliği, murisin malvarlığının ölümünden sonra bölünüp mirasçıların kişisel malvarlığı niteliğini kazanıncaya kadar geçen safhada mevcut olan miras şirketinin, ölenin borcundan haberdar olup bu tutarı borçlanması, böylece vergi alacağının tahakkuku sonucunu doğuracaktır. Bu husus, mirasçıların ölenin vergi borcundan miras hisseleri oranında sorumlu olduğu gerçeğini değiştirmez. Vergi borcunun miras şirketi adına mirasçılardan biri tarafından ödenmesi halinde, ödemeyi yapan mirasçının mirasçılara rücu etme olanağı bulunduğu da kuşkusuzdur. Bu nedenle mirasçılar adına hisseleri oranında ayrı ayrı ihbarname düzenlenerek tebliğ edilmesi zorunluluğu bulunmadığından, Mahkemenin uyuşmazlığın esasına geçmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.(Danıştay Dördüncü Dairesinin 31.5.1995 günlü ve E:1994/2828, K:1995/2687 sayılı kararı)
Davacının 1999 ve 2000 yıllarına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen inceleme raporlarında, bir kısım yolcu ücretlerinin eksik beyan edildiği belirtilerek özel halk otobüslerine binen yolcuların ne kadarının biletli ve ne kadarının akbilli yolcu olduğu hususunda 46 hatta 113 seferde yapılan denetim sonucu elde edilen istatiksel bilgilere göre tarhiyat yapıldığı anlaşılmıştır. Ancak davacı nezdinde fiilen bir tespit bulunmadan, varsayıma dayalı olarak yeterli ve hukuka geçerli delil olmaksızın vergi salınmasında ve uyuşmazlık konusu verginin kaldırılması istemiyle açılan davayı kısmen reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Mahkeme kararının bu gerekceyle bozulması gerektiği görüşüyle karara karşıyım.