Danıştay Kararı 4. Daire 2005/379 E. 2005/1793 K. 17.10.2005 T.

4. Daire         2005/379 E.  ,  2005/1793 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2005/379
Karar No: 2005/1793

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Fatsa Vergi Dairesi Müdürlüğü/ORDU
İstemin Özeti : Tarım Ürünleri alım satımı ve otel işletmeciliği yapan davacının 2002 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, elde ettiği banka faiz gelirlerinin ana faaliyet konusu dışında olduğu için 4325 sayılı Kanunda öngörülen istisnadan yararlanmayacağı ileri sürülerek faydalandırılan yatırım indirimi üzerinden ikmalen gelir (stopaj) vergisi salınıp, fon payı hesaplanmış, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 3 üncü maddesine göre, belirli şartlar dahilinde işe yeni başlayan mükelleflerin münhasıran bu işyerlerinden elde ettikleri kazançların işe başlama tarihinden itibaren 5 vergilendirme dönemi gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olduğu, istisnanın amacının istihdam yaratarak geri kalmış bölgelerin kalkınmasını sağlamak olduğu, bu nedenle her türlü ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetin kapsama alındığı ve anılan faaliyetlerden elde edilecek gelire uygulanması gerektiği, diğer faaliyetlerden elde edilecek gelirlerin ise vergiye tabi olduğu, davacı şirketin esas faaliyetin tarım ürünleri alım satımı ve otel işletmeciliği olduğu için, şirket sermayesinin bankalarda değerlendirilmesi sonucu elde edilen faiz gelirinin ise şirket faaliyetleri sonucu elde edilen bir gelir olarak düşünülemeyeceği ve 4325 sayılı Kanunda öngörülen istisnadan yararlanılamayacağı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı, Kanunda gelir türleri itibarıyle bir ayrımın mevcut olmadığını ve o işyerinden elde edilen her türlü gelirin istisnadan yararlanabileceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Davacının elde ettiği banka faiz gelirleri Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin son fıkrası gereği ticari kazancın bir unsuru olup, esas faaliyet gelirlerinden ayrık tutulması mümkün olmadığından, ve 4325 sayılı Kanunda bu yönde bir ayrıma gidilmediğinden sözkonusu kazancın 4325 sayılı Kanun kapsamında düşünülemeyeceği iddiasıyla yapılan tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, elde ettiği faiz gelirlerinin 4325 sayılı Kanundaki istisnadan yararlanamayacağı öne sürülerek 2003/Nisan dönemi için tarh olunan gelir (stopaj) vergisi ile hesaplanan Fon payının ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden … Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İşletmenin atıl nakit mevcutlarının banka hesaplarında değerlendirilmesi sonucu elde edilen gelir unsuru (faiz geliri) yapısı itibariyle menkul sermaye iradı olarak kabul edilebilir ise de, ticari faaliyete bağlı olması nedeniyle ticari işletme bünyesinde sağlanan gelir unsuru biçiminde değerlendirilmesi suretiyle faiz gelirinin 4325 sayılı kanun kapsamına dahil edilmesi gerektiğinden aksi yolda hüküm kuran vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde “Bu Kanunun amacı; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde vergi teşvikleri uygulamak ve yatırımlara bedelsiz kamu arsa ve arazisi temin etmek suretiyle yatırımları ve istihdam imkanlarını artırmaktır.” denilmektedir. 2 nci maddede kanunun kapsamı belirlenmiş olup, Kanunun 3 üncü maddesinin (a) fıkrasında ise, bu maddenin yürürlük tarihi ile 31.12.2000 tarihi arasında; Olağanüstü Hal Bölgesi Kapsamında sayılan illerde yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu illerdeki iş yerlerinde fiilen ve sürekli olarak 10 ve daha fazla işçi çalıştırmaları şartıyla, münhasıran bu iş yerlerinden elde ettikleri kazançlar işe başlama tarihinden itibaren yatırım dönemi dahil 5 vergilendirme dönemi gelir ve kurumlar vergisinden müstasna olduğu belirtilmiştir. Anılan Kanun maddesi ile getirilen istisnadan yararlanabilmek için Kanun kapsamında sayılan illerde kanunun yürürlük tarihi olan 1.1.1998 ile 31.12.2000 tarihleri arasında işe yeni başlamış olmak ve bu işyerlerinde fiilen ve sürekli olarak en az 10 ve daha fazla işçi çalıştırmaları şartı mevcuttur. Bu şartların gerçekleşmesi koşuluyla münhasıran bu işyerlerinden elde edilen kazançlar istisnadan yararlanabilecek olup, Kanunda başkaca bir şart öngörülmemiştir.
Olayda, tarım ürünleri alım satımı ve turistik otel işletmeciliği işi yapan davacının anılan şartları ihlal etmediği taraflar arasında tartışmasızdır. İnceleme elemanınca, söz konusu istisnadan sadece esas faaliyet konusu nedeniyle elde edilen kazançların yararlanabileceği,bankalardan elde edilen faiz gelirlerinin menkul sermaye iradı niteliğinde olması nedeniyle esas faaliyet kazancı olarak düşünülemeyeceği ve vergiye tabi olduğu görüşüyle düzenlenen vergi inceleme raporu esas alınarak dava konusu tarhiyat yapılmıştır.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13 üncü maddesinde, kurumlar vergisinin birinci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde “ticari kazanç”, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar olarak tanımlanmıştır.Kanunun 38 inci maddesinde bilanço esasına göre, 39 uncu maddesinde ise işletme hesabı esasına göre ticari kazancın nasıl tespit edileceği açıklanmış olup, belirtilen maddelerde gelir türleri açısından bir ayrıma gidilmemiştir. Yine aynı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 7 numaralı bendine göre mevduat faizleri, menkul sermaye iradı olarak nitelendirilmiş olup, maddenin son fıkrasında “Yukarıda yazılı iratlar, bunları sağlayan sermaye sahibinin ticari faaliyetine bağlı bulunduğu takdirde, ticari kazancın tespitinde nazara alınır” denilmektedir.
Anılan düzenlemelere göre, kurumlar vergisi mükelleflerinin her türlü kazancı ticari kazanç sayılmaktadır. Bu gelirlerin bir kısmının menkul sermaye olarak elde edilmesi, bu iradın elde eden kişiye göre ticari kazanç sayılması ve esas faaliyetin ayrılmaz bir unsuru olması vasfını değiştirmemektedir. Sermayenin veya nakitlerin bankalarda değerlendirilmesi ekonomik ve ticari hayatın bir gereği olup, bu gelirlerin ticari faaliyetin kapsamı dışında düşünülmesi mümkün değildir. Esasen, 4325 sayılı Kanunda da kurumlar vergisi istisnasından yararlanma şartları belirtilmiş olup, Kanunda, elde edilen gelirlerin niteliği açısından bir ayrıma gidilmemiştir.
Bu durumda, davacının, ticari kazancının esas bir unsuru olan banka faiz gelirlerinin ana faaliyet konusu işlerden elde ettiği kazanç kapsamı dışında değerlendirilmesi suretiyle 4325 sayılı Kanunda öngörülen istisnadan yararlandırılmaması hukuka uygun olmadığından, davanın reddine ilişkin mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 17.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.