Danıştay Kararı 4. Daire 2005/1195 E. 2005/2537 K. 22.12.2005 T.

4. Daire         2005/1195 E.  ,  2005/2537 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2005/1195
Karar No: 2005/2537

Temyiz Eden :…
Vekili :…
Karşı Taraf : Divriği Malmüdürlüğü/SİVAS
İstemin Özeti : Beyana çağrı mektubu üzerine 2001 yılında elde ettiği menkul sermaye iradını, ihtirazi kayıt koymaksızın beyan eden davacı, beyan ettiği matrah üzerinden tahakkuk eden gelir vergisi, fon payı, damga vergisi ve gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açmıştır. … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378 inci maddesinin 2 nci fıkrasında, mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları, bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümlerinin mahfuz olduğunun açıklandığı, Maliye Bakanlığınca davalı İdareye gönderilen listeden davacının 26.7.2001 tarihinden önce ihraç edilen Devlet tahvili ve Hazine bonosundan 35.235.953.880 TL. menkul sermaye iradı elde ettiği belirtilerek davacıya beyana çağrı mektubu gönderildiği, davacının da indirim oranını dikkate alarak kalan matrahı ihtirazi kayıt koymaksızın beyan ettiği, daha sonra söz konusu menkul sermaye iradının 26.7.2001-31.12.2002 tarihi arasında ihraç edilen Hazine bonosu faiz gelirine ilişkin bulunması nedeniyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 59 uncu maddesi uyarınca istisna kapsamında olduğundan sözedilerek yapılan tahakkuka karşı dava açıldığının anlaşıldığı, ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun anılan 378 inci maddesi uyarınca ihtirazi kayıt konulmaksızın beyan edilen matraha ve bu matrah üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açılamayacağının belirtildiği, maddede vergi hatalarına ait hükümlerin mahfuz olduğuna değinilmesinin, düzeltme ve şikayet yolunun kendi usul ve kuralları içinde uygulanabileceğini belirtmek amacını içerdiği, vergilendirme hataları kapsamındaki işlemlerin dava yoluyla çözümleneceği yolunda bir düzenlemeye yer verilmediği, öte yandan elde edilen menkul sermaye iradının istisna kapsamında olduğu belirtilmesine karşın, bu iddianın ancak Vergi Usul Kanununun 116 ncı maddesi uyarınca düzeltme yoluyla ileri sürülebileceği, bunun içinde aynı Kanunun 122 nci maddesine göre düzeltme zamanaşımı süresi içinde vergi dairesine yazı ile başvurulması, istemin reddi halinde de 124 üncü maddeye göre Maliye Bakanlığına şikayet yoluyla gidilmesi bu istemin de reddedilmesi üzerine vergi mahkemesine dava açılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, serbest iradesiyle beyanda bulunmadığını, elde edilen menkul sermaye iradının istisna kapsamında olduğunu, bu şekilde verilen beyannamesinin ancak pişmanlık hükümlerine göre verilmiş beyanname olarak kabulü gerektiğini, bu nedenle vergi ziyaı cezası kesilemeyeceğini, kararın yasaya ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Davacı adına kesilen vergi ziyaı cezasının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 369 uncu maddesi uyarınca kaldırılması gerekirken, aksi yönde verilen mahkeme kararının bu kısmına ilişkin hüküm fıkrasının bozulması, diğer hususlara ilişkin temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, beyana çağrı mektubu üzerine 2001 yılında elde ettiği menkul sermaye iradını beyan eden davacı tarafından beyan ettiği matrah üzerine tahakkuk eden gelir vergisi, fon payı, damga vergisi ve gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden … vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Beyana çağrı yazısı, salınmış vergi veya kesilmiş cezanın tebliğ niteliğinde olmadığı açıktır
Beyanname verme süresinden sonra mükellefin bu yazı üzerine verdiği beyanı sonucu yapılan tarhiyat ikmalen tarhiyattır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nu 378 maddesi uyarınca itiraza konu olmak gerekmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesi uyarınca mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler tarh edilen vergilerle kesilen cezalara itiraz edebileceklerine nazaran, bu esasa göre salınan vergiler hakkındaki itirazların incelenmesi yapılarak karara bağlanması zorunludur.
Açıklanan nedenlerle temyiz olunan vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Beyana çağrı üzerine ihtirazi kayıt konulmaksızın beyan edilen menkul sermaye iradı üzerinden tahakkuk eden vergi, fon payı, gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasına karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Gelir vergisi, damga vergisi, fon payı ile gecikme faizine yönelik ileri sürülen iddialar Mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Temyiz edilen kararın vergi ziyaı cezasına ilişkin kısmına gelince;
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun uyuşmazlık dönemindeki geçici 59 uncu maddesinde, 26.7.2001 – 31.12.2002 tarihleri arasında ihraç edilen Devlet tahvilleri ile Hazine bonolarının faiz gelirleri ve elden çıkarılmasından sağlanan diğer kazançların toplamının 2001 yılında 50 milyar lirasının gelir vergisinden müstesna olduğu ifade edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 369 uncu maddesinde, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları halinde vergi cezası kesilmeyeceği hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünce davalı İdareye gönderilen faiz geliri elde edenlere ilişkin listede, davacının da 2001 yılında 26.7.2001 tarihinden önce ihraç edilen Devlet tahvili ve Hazine Bonosu faizi nedeniyle 35.235.953.880 TL. menkul sermaye iradı elde ettiğinin belirtilmesi üzerine davacıya beyana çağrı mektubu gönderildiği, davacının bu yazı nedeniyle ihtirazi kayıt koymaksızın gelir vergisi beyannamesini verdiği ve tahakkuk işlemi yapılarak ayrıca vergi ziyaı cezası kesildiği anlaşılmıştır. Mahkemece verilen ara kararı üzerine … Bankası Anonim Şirketi … Şubesi tarafından gönderilen 27.4.2005 günlü ve 4308 sayılı yazı ve ekinde davacının 2001 yılında elde ettiği faiz gelirinin 26.7.2001-31.12.2002 tarihleri arasında ihraç edilmiş olan Hazine bonosuna ilişkin olduğu görüldüğünden, davacının elde ettiği menkul sermaye iradının Gelir Vergisi Kanununun anılan geçici 59 uncu maddesi uyarınca gelir vergisinden müstesna olduğu açıktır. Bu durumda, davacının beyanname vermesine gerek bulunmadığı halde, beyana çağrı mektubuyla davalı İdarece beyanname vermeye davet edilerek, Vergi Usul Kanununun anılan 369 uncu maddesinde düzenlenmiş olan mükellefin yanıltılması hali gerçekleşmiş olduğundan davacı adına vergi cezası kesilmemesi gerekmektedir.
Bu nedenle, davacı adına kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması gerekirken, aksi yönde verilen Mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüyle … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının vergi ziyaı cezasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına oybirliğiyle, diğer hususlara ilişkin temyiz isteminin ise reddine oyçokluğuyla 22.12.2005 gününde karar verildi.

KARŞI OY
Uyuşmazlık beyana çağrı mektubu üzerine 2001 yılında elde ettiği menkul sermaye iradı nedeniyle beyanname veren davacı adına tahakkuk ettirilen gelir vergisi ve gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasına karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Davacının elde etmiş olduğu menkul sermaye iradı 26.7.2001 – 31.12.2002 tarihleri arasında ihraç edilen Hazine bonosuna ilişkin olup bu gelir, Gelir Vergisi Kanununun geçici 59 ncu maddesi uyarınca gelir vergisinden müstesnadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378 inci maddesi uyarınca mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarhedilen vergilere karşı dava açmaları mümkün değil ise de aynı Kanunun 112 nci maddesi uyarınca gecikme faizi ancak tahakkuk eden verginin ödeme müddeti içinde ödenmemesi halinde söz konusu olur. Vergi Kanunları uyarınca doğmamış bir verginin idarenin yanıtlması sonucu beyan edilmesi halinde bu vergiler için gecikme faizi tahakkuk ettirilmesinde Kanuna uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle mahkeme kararının gecikme faizine ilişkin kısmının da bozulması gerektiği görüşü ile kararın bu kısmına katılmıyorum.