Danıştay Kararı 4. Daire 2003/2118 E. 2004/673 K. 06.04.2004 T.

4. Daire         2003/2118 E.  ,  2004/673 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2003/2118
Karar No: 2004/673

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Beşiktaş Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
İstemin Özeti : Davacı, yurt dışındaki finans kurumlarından elde ettiği gelirin Türkiye’deki hesaplara intikal ettirmediğinden vergilendirilmemesi gerektiğini belirterek 2001 dönemine ilişkin gelir vergisi beyannamesini ihtirazi kayıtla verip, tahakkuk eden vergilerin kaldırılması ve yapılan ödemelerin iadesi istemiyle dava açmıştır. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 85 nci maddesinde, mükelleflerin 2 nci maddede yazılı kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname verecekleri, bu Kanuna göre beyanı gereken gelirlerin yıllık beyannamede toplanmasının zorunlu olduğu, yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratların; 1- mükellefin bunları Türkiye’de hesaplarına intikal ettirdiği yılda; 2- Türkiye’de hesaplara intikal ettirilmemesinin, mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunan hallerde, mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda elde edilmiş sayılacağının belirtildiği, bu hükme göre, yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratların elde edildiği yılda vergilendirileceği açıkça belirtilmemekle birlikte kazanç ve iratların, Türkiye’de hesaplara intikal ettirilmemesinin mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunan hallerde mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda edilmiş sayılacağı hükmüne yer verildiğinden elde edildiği yılda hukuken ve fiilen tasarruf edilebilen gelirlerin aynı yılda Türkiye’deki hesaplara intikal ettirilmesinin gerektiği sonucuna varıldığı, 220 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 2.1.1.7 bölümünde ise, yabancı ülkede elde edilen gelirin, mükellefin iradesi dışındaki sebeplerle Türkiye’ye getirilemediğinin tevsik edilmesi halinde bu gelirin elde edildiği yılın geliri değil, mükellefin bu gelire tasarruf edebildiği yılın geliri sayılarak yıllık beyanname ile beyan edileceği, ancak yabancı ülkede elde edilen gelire hukuken ve fiilen tasarruf edilebildiği halde, iradi olarak Türkiye’ye getirilmemesi durumunda bu gelirin tasarruf edildiği yılın geliri olarak, yıllık beyanname ile beyan edileceği belirtilerek konuya açıklık getirildiğinden davacı tarafından Amerika Birleşik Devletlerindeki finans kuruluşlarından elde edilip, hukuken ve fiilen tasarruf edilebildiği halde Türkiye’ye getirilmeyen gelirin sırf Türkiye’deki hesaplara intikal ettirilmediğinden, bahisle vergilendirilmeyeceği kabul edilemeyeceğinden davacının beyanına göre tahakkuk ettirilen vergi ve fon payında yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, Kanun hükmünün açık olduğunu, gelirin yurda getirilmesine engel bir mücbir sebep olmadıkça yurda getirildiği dönemde vergilendirileceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Vergi Dairesi Müdürlüğünce, davacı temyiz isteminin süresinde olmadığı ve usul yönünden reddi gerektiği, esas yönünden ise yapılan işlemlerin yasal olduğu ileri sürülerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, davacının 2001 yılına ilişkin olarak itirazı kayıtla verdiği gelir vergisi beyannamesine göre tahakkuk ettirilen gelir vergisi ve fon payının, Amerika Birleşik Devletlerindeki bazı finans kuruluşlarında değerlendirilen tasarrufları nedeniyle elde edilen gelirin Türkiye’ deki hesaplara intikali sağlanmadan vergilendirme yapılamayacağı, verginin gelirin tahakkuk ettiği yıl değil, Türkiye’deki hesaplara intikal ettiği yılda hesaplanabileceği öne sürülerek kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden … Vergi Mahkemesi kararının yükümlü tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdari Yargılama hukukunda dava açma ve temyiz başvurularının kamu düzeni ile ilgili olduğu ve hak düşürücü niteliği taşıdığından evvelemirde temyizin kanuni süre içerisinde yapılıp yapılmadığının irdelenmesi, araştırılması ve tespiti gerekmektedir.
Dosyada mevcut tebliğ alındısına göre, tebliğatın Vergi Mahkemesi kararının yükümlüye tebliğ edildiğine işaret sayılacak şekilde tarih imza konulmak suretiyle Tebliğat Kanunu ve Nizamnamesine uygun biçimde düzenlendiği ve bildiriminin yapıldığı görülmektedir.
Bu noktada, tebliğ alındısındaki imzanın kendi imzası olmadığı kendisine tebliğat yapılmadığı yolundaki iddia, tebliğ alındısının hukuken içeriğine saygınlık gösterilmesi zorunlu bir belge olma niteliğini ortadan kaldırmaz.
Ancak temyiz isteğinde bulunan yükümlü ,ısrarla tebliğ evrakındaki imzanın kendisine ait olmadığını noterden düzenlenmiş imza beyannamesi ile gösterdiğinden tebliğ evrakının üzerindeki imzanın ve dosya içerisinde bulunan diğer evraklardaki imzaların davacının kendisine ait olup olmadığının karşılaştırılmalı olarak Adli Tıp Kurumunda incelettirilmesi ve tespit ettirilmesi gerekmektedir.
Vergi Mahkemesince, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 48/6. maddesi dikkate alınarak imza istikdabı yaptırıldıktan sonra sonucuna göre temyizin kanuni süre içerisinde yapılıp yapılmadığının araştırılması ve bir karar verilmesi icap etmektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz olunan mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince davalı İdarenin süreye ilişkin iddiaları yerinde görülmeyerek işin esası incelendi:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine 6.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.