Danıştay Kararı 4. Daire 2003/1752 E. 2004/291 K. 19.02.2004 T.

4. Daire         2003/1752 E.  ,  2004/291 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2003/1752
Karar No: 2004/291

Temyiz Eden : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Beyoğlu Vergi Dairesi Başkanlığı /İSTANBUL
İstemin Özeti : … Anonim Şirketinin vergi borçlarından dolayı davacı kuruma tebliğ edilen 11.12.2002 günlü ve … sayılı vergi dairesi yazısı ile kurulan idari işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olayda… Anonim Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı banka nezdindeki hesapları üzerine haciz konulduğundan bu hesaplardaki paraların … Bankasındaki davalı İdare hesaplarına aktarılması yolunda tesis edilen işlemin dava konusu edildiğinin anlaşıldığı, ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre sözkonusu işleme karşı vergi borcu bulunduğu ileri sürülen şirketin kanuni temsilcileri tarafından dava açılması gerekirken dava açma ehliyeti bulunmayan Banka tarafından açılan davanın incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-b maddesi uyarınca ehliyet yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, vergi borçlusu olduğu belirtilen şirket ile kendileri arasında imzalanan kredi sözleşmesi gereği, bankaları nezdindeki anılan şirkete ait hak ve alacaklar üzerinde kendilerinin rehin hakkı bulunduğunu, bu nedenle haciz bildirisine ayrıca itiraz ettiklerini ve işlemin muhatabının kendileri olduğunu, bu nedenle dava açma ehliyetlerinin bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Davacı bankaya tebliğ edilen uyuşmazlık konusu haciz ihbarnamesinde belirtilen hesaplar üzerinde, davacının kredi sözleşmesinden doğan rehin, hapis, takas, mahsup hakkı bulunduğundan, ayrıca haciz ihbarnamesinin gereğinin yerine getirilmemesi halinde davacının 6183 sayılı yasanın 6 ve 79 uncu maddesinde açıklanan adli ve mali takibatla karşılaşması mümkün olduğundan, kendisine tebliğ edilen haciz ihbarnamesiyle menfaati ihlal edilmiş olup, davanın esasının incelenmesi gerekirken davanın ehliyet nedeniyle reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmediğinden, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, … A.Ş. ve …A.Ş.nin muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı bankadaki hesaplarında bulunan paraların … Bankasındaki davalı idare hesaplarına aktarılması yolundaki 11.12.2002 günlü ve 24109 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davayı ehliyet yönünden reddeden …Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdare Hukuku ilkelerine göre, idari dava açan kişinin, iptali istenilen işlemle bir menfaatinin ihlal edilmiş olması ve dava konusu edilen işlemin iptal edilmesinde, hukuki bir yararının bulunması gerekmektedir. Menfaati ihlal edilmeyen kişinin dava açma ehliyetinin varlığından söz edilemez.
Olayda, vergi dairesine borçlu şirket hesapları üzerinde aynı zamanda davacı bankanın da rehin, hapis, takas haklarının bulunduğu iddiası ile hacze itiraz edildiği, bu iddiaya davalı idare tarafından yedi gün (7) içerisinde cevap verilmediği, istihkak iddiasının kabul edilmiş sayıldığı, bu haliyle düzenlenen hacze ilişkin yazının davacı bankanın hukukunu olumsuz yönde etkilediği dolayısıyla menfaat ihlalinin söz konusu olduğu açıktır.
Bu durumda, menfaati ihlal edilen davacı banka tarafından açılan davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca davanın ehliyet yönünden reddi yerine Mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesinin 1/a bendinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari dava türleri arasından sayılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Yardım Mecburiyeti” başlıklı 6 ncı maddesinde, tahsil dairelerince bu Kanuna göre yapılan tebliğ ve verilen emirleri derhal yapmaya ve neticesini geciktirmeksizin tahsil dairesine bildirmeye alakadarların mecbur oldukları, makbul ve özre dayanmadan bu mecburiyeti ifa etmeyenler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca umumi hükümlere göre doğrudan doğruya takibat yapılacağı ifade edilmiş, aynı Kanunun 79 uncu maddesinde, üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların nasıl haczedileceği açıklandıktan sonra maddenin 2 nci fıkrasında, borçlunun alacağı veya üçüncü şahıstaki bir malı haczedilip de üçüncü şahıs, borcun olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden evvel borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş yahut kusuru olmaksızın telef olmuş veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise keyfiyeti haczin kendisine tebliğinden 7 gün içinde tahsil dairesine yazılı beyanla bildirmeye mecbur olduğu, bildirmediği takdirde mal elinde ve borç zimmetinde sayılacağı ve hakkında bu Kanun hükümlerinin tatbik olunacağı hükmüne yer verilmiştir.
Olayda, davalı idare tarafından 22.10.2002 günlü yazı ile … Anonim Şirketi ile … Anonim Şirketinin davacı nezdindeki tüm hak ve alacaklarına 6183 sayılı Yasanın anılan 6 ve 79 uncu maddelerine göre haciz konulması nedeniyle borçlunun tüm hak ve alacaklarının daireleri adına bloke edilmesinin istenildiği, davacı tarafından 4.11.2002 günlü yazı ile, adı geçen şirketlerin kendilerinin kredi müşterileri olmalarından dolayı bankalarına borçları bulunduğu, imzaladıkları kredi sözleşmesi gereği borçlunun tüm hesapları, doğmuş ve doğacak her türlü hak ve alacakları üzerinde öncelikle bankalarının rehin, hapis, takas ve mahsup haklarının bulunduğu belirtilerek itirazen cevap verildiği, bu cevabı takiben, hesabında nakit bulunduğu bildirilen … Anonim Şirketinin hesabındaki paraların davalı İdarenin hesabına aktarılmasının dava konusu yazı ile istenildiği anlaşılmış olup, mahkemece, … Anonim Şirketinin vergi borcu nedeniyle davacıya tebliğ edilen içeriği yukarıda belirtilen idari işleme karşı davacı bankanın dava açma ehliyetinin bulunmadığından sözedilerek dava reddedilmiş ise de, haciz bildirisinin muhatabı olan davacının, gerek haciz konulduğu belirtilen hesaplar üzerinde rehin, hapis, takas, mahsup hakkının bulunması, gerekse 6183 sayılı Kanuna göre yapılan bildirimin gereğinin yerine getirilmemesi halinde aynı Kanunun yukarıda metni yazılı 6 ve 79 uncu maddelerine göre takibata maruz kalması sözkonusu olabileceğinden, davacının dava konusu haciz bildirisine karşı dava açmakta menfaatinin bulunmadığından söz edilemez.
Bu durumda, dava konusu işlemle hukuku olumsuz yönde etkilenen davacı Banka tarafından açılan davanın, davacının dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının, uyuşmazlığın esası incelenerek yeniden karar verilmek üzere bozulmasına 19.2.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU
Dosyanın incelenmesinden; … A.Ş.nin muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla davalı Vergi Dairesi tarafından cebri icra yoluna başvurulduğu ve her türlü hak ve alacaklarının haczine karar alındığı ve bu karar uyarınca mükellefin banka nezdindeki numaraları bildirilen hesaplarına haciz uygulandığını bildiren 11.12.2002 günlü yazının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davacı … Bankasının dava açma ehliyeti bulunup bulunmadığının saptanması için öncelikle vergi borçlusunun bankada mevcut hesabına uygulanan haczin borçlu nezdinde mi yoksa üçüncü şahıs nezdinde mi yapılan haciz olduğunun belirlemesine ihtiyaç vardır.
Borçlu … A.Ş’nin bankada mevcut mevduat hesabının tamamen mevduat sahibinin yetki ve kullanımında olduğu, bankanın bu hesap üzerinde doğrudan doğruya hiçbir tasarruf yetkisi bulunmadığı gözönüne alındığında, borçlu adına olan mevduat hesabına uygulanan haczin borçlu nezdinde olduğunun kabulü, dolayısıyla 6183 sayılı Kanunun 62 ve takip eden maddeleri çerçevesinde düşünülmesi gerekli görülmüştür.
Bu durumda; bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler yanında sözü edilen gerekçe nazara alındığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.