Danıştay Kararı 4. Daire 2003/1715 E. 2004/2587 K. 22.12.2004 T.

4. Daire         2003/1715 E.  ,  2004/2587 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2003/1715
Karar No: 2004/2587

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : Maliye Bakanlığı/ANKARA
Davanın Özeti : 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257 nci maddesinin 2 nci fıkrasına dayanılarak çıkarılan 4.7.2003 tarihli ve 25158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 320 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin; tebliğe dayanak olan Yasa maddesinde nihai tüketiciler ve vergiden muaf esnafın yer almamasına karşın tebliğle bunların da kapsama alınmasının ve düzenlemede belirtilen esaslara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmesinin yasaya aykırı olması nedeniyle Anayasaya, Vergi Usul Yasasına, ayrıca düzenlemenin dayanağı Vergi Usul Yasasının mükerrer 257 inci maddesinin 2 inci fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Söz konusu tebliğle getirilen düzenlemelerin idareye verilen takdir yetkisiyle dayanağı olan Vergi Usul Kanununun 257 inci maddesinin 2 inci fıkrasına uygun olduğu, nihai tüketici ve vergiden muaf esnafa yükümlülük getirilmediği, özel usulsüzlük cezasının dayanağının da Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355 inci maddesi olduğu, davacı iddialarının yasal dayanağı bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’nın Düşüncesi : 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257 inci maddesinin 2 inci fıkrası ile Maliye Bakanlığına verilen yetkiyle, mükelleflere işlemleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluğunun kapsamı ile uygulamaya yönelik düzenleme konusunda yasaya uygun olarak çıkarılan 320 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Kanuna aykırılık bulunmadığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlık, 4.7.2003 günlü ve 25158 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 320 Seri Nolu Vergi Usul kanunu Genel Tebliğinin; Mükelleflerin ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları 5.000.000.000 Türk Lirasını aşan tahsilat ve ödemelerini 1.8.2003 tarihinden itibaren banka veya özel finans kurumları aracılığıyla yapmaları ve bu kurumlarca düzenlenen dekont veya hesap bildirim cetvelleri ile tevsik etme zorunluluğuna ilişkin düzenlemeyi içeren genel tebliğin Anayasaya, hukuka, yasalara ve Vergi Usul Kanununun Mükerrer 257 inci maddesinin 2 inci bendi hükmüne aykırı olduğu iddialarıyla iptali istemine ilişkindir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Mükerrer 257 inci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, veya benzeri finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Maliye Bakanlığınca bu yetkiye dayanılarak 4.7.2003 tarih ve 25158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 320 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği; ile “Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın kendi aralarında yapacakları ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları 5.000.000.000 Türk Lirasını aşan tahsilat ve ödemelerinin 1.8.2003 tarihinden itibaren banka veya özel finans kurumları aracı kılınarak yapılması ve bu kurumlarca düzenlenen dekont veya hesap bildirim cetveli ile tevsiki zorunludur. Tespit edilen tutarın altında kalan tahsilat veya ödemelerin banka veya özel finans kurumları aracılığıyla yapılması ihtiyarıdır.
Tespit edilen tutarı aşan avansların da banka veya özel finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsiki zorunludur.” şeklinde açıklanmıştır.
Bu düzenleyici işlem anılan yasa hükmüne dayanılarak çıkartılmış olup yasa hükmünün gerekçesinde de “…..Maliye Bakanlığı mükelleflerin tahsilat ve ödemelerini banka veya diğer finans kurumları aracılığıyla yapmaları ve tahsilat ya da ödemeleri bu kurumların düzenledikleri belgelerle tevsik etmeleri konusunda mecburiyet getirmeye yetkili kılınmıştır. Bakanlık bu yetkisini kullanırken mecburiyet kapsamını da belirleyebileceğinden, zorunluluğun belirli bir mükellef gurubu için getirilebilme olanağı da sözkonusudur.
Bu düzenleme çok yüksek nakit hareketlerinin taraflarının izlenebilmesine imkan sağlayacak dolayısıyla kayıt dışı ekonominin kavranabilmesi mümkün olabilecektir…..”
şeklinde bir ifadeye yer verilerek kanunun ilgili maddesi ile güdülen amaç açıklığa kavuşturulmuştur.
Kanunun bu gerekçesinden de anlaşılacağı üzere tevsik zorunluluğunun kapsamı uyuşmazlık konusu genel tebliğ ile tespit edilerek bu kapsamda yer alacaklar Maliye Bakanlığınca Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak tespit edilmiştir.
Düzenlemeyle güdülen amaç vergi mükelleflerine yönelik olduğundan, nihai tüketiciler ve vergiden muaf esnaflar sadece ticari işlemlerin tarafı olmaları nedeniyle düzenlemede yer almaktadırlar.
Burada temelde yatan asıl amaç ise, vergi mükelleflerinin nakit hareketlerini tespit etmek olup, vergiden muaf esnaflar ile nihai tüketiciler bu kapsam içine dahil edildiği düşünülemez, çünki vergi mükellefiyetleri yoktur.
Diğer taraftan Vergi Usul Kanununun 331 nci maddesinde, “Vergi Kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler, bu kitapta yazılı vergi cezaları (vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalarla cezalandırılırlar.” hükmü öngörülmüştür. Aynı kanunun mükerrer 355 inci maddesinde, “Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile Mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu İdare ve Müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);
Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabına, ikinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basıt usulde tespit edilenlerle, bu bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında yine yasada belirtilen miktarlarda özel usulsüzlük cezası kesileceği hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu genel tebliğde belirtilen cezai işlem Genel Tebliği ile getirilen yeni bir ceza uygulaması olmayıp, zorunluluğa uymamanın müeyyidesinin yer aldığı anılan yasa maddesi hükmünün uygulanmasından doğmaktadır.
Bu durumda, Genel Tebliğle getirildiği ileri sürülen tevsik zorunluluğunun, esasen Kanun koyucu tarafından öngörüldüğü, diğer bir anlatımla, Genel Tebliğin kanunla yaratılan hukuki durumdan farklı bir hukuki durum yaratmadığı, yani hukuk düzeninde herhangi bir değişiklik meydana getirmediği, Genel Tebliğ ile amaçlananın Kanunun Mükerrer 257 inci maddesinin 2 numaralı bendinde düzenlenen tevsik zorunluluğundan ibaret olduğu ve bu düzenlemenin Anayasa’ya, hukuka ve anılan yasa hükmünede uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, yukarıda yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde dava konusu 320 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğin iptalini gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Genel Tebliğin iptali hakkında açılan davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma için belirlenen günde davacı Vekili Av…. ve Hazine Avukatı …’nin açıklamaları dinlendikten, Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra davacının Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4369 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişen mükerrer 257 inci maddesinin 2 inci fıkrasında, Maliye Bakanlığının, mükelleflere muameleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka veya benzeri finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu, Kanunun 4369 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen mükerrer 355 inci maddesinde de, bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 inci maddelerinde yer alan zorunluluk ile mükerrer 257 inci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesileceği belirtilmiş, sözü edilen mükerrer 257 inci maddenin gerekçesinde de, Maliye Bakanlığının mükelleflerin tahsilat ve ödemelerini banka veya diğer finans kurumları aracılığıyla yapmaları ve tahsilat ya da ödemeleri bu kurumların düzenledikleri belgelerle tevsik etmeleri konusunda mecburiyet getirmeye yetkili kılındığı, Bakanlık bu yetkisini kullanırken mecburiyet kapsamını da belirleyebileceğinden, zorunluluğun belirli bir mükellef grubu için getirilebilme olanağının da söz konusu olduğu, bu düzenlemenin çok yüksek nakit hareketlerinin taraflarının izlenebilmesine imkan sağlayacağı dolayısıyla kayıt dışı ekonominin kavranabilmesinin mümkün olabileceği belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257 inci maddesinin 2 inci fıkrasının verdiği yetki uyarınca Maliye Bakanlığınca çıkarılan 320 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın kendi aralarında yapacakları ticari işlemler ile nihai tüketicilerden 5.000.000.000 Türk Lirasını aşan tahsilat ve ödemelerinin 1.8.2003 tarihinden itibaren banka veya özel finans kurumları aracı kılınarak yapılması ve bu kurumlarca düzenlenen dekont veya hesap bildirim cetvelleri ile tevsik zorunluluğu getirilmiş, bu düzenlemenin dayanağı olan yasa gerekçesinde de Maliye Bakanlığı’nın vergilendirme, bilgi toplama ve belge düzenini sağlama konularında mevcut düzenlemelere ek olarak günün ekonomik, mali ve teknolojik gelişmelerine paralel olarak yapılabilecek düzenlemeler konusunda genel anlamda yetkili kılındığından sözedilmiştir.
Dava konusu tebliğ ile, mükelleflerin tahsilat ve ödemelerini banka veya özel finans kurumları aracılığıyla yapmaları ve bu kurumlarca düzenlenmiş dekont veya hesap bildirim cetvelleri ile tevsik etmelerinin zorunlu olması, tebliğin dayanağı olan yetki maddesine aykırı bulunmamaktadır. Sözü edilen tebliğ ile ticari işlemler ve finansal hareketlerin taraflarının izlenmesi ve vergiyi doğuran olayların mali kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit edilmesi yoluyla mükelleflerin nakit hareketlerinin izlenerek kayıt dışı ekonominin önlenmesi amaçlanmış olup, nihai tüketici ve vergiden muaf esnaf sadece ticari işlemlerin tarafı olarak tebliğde yer almışlardır. Tebliğde belirtilen zorunluluğa uyulmaması durumunda uygulanacak olan cezai mueyyide ise, yeni bir ceza uygulaması olmayıp, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 inci maddesi ile getirilen zorunluluğa uymayan mükellefler hakkında anılan Kanunun mükerrer 355 inci maddesine göre kesilen özel usulsüzlük cezasıdır.
Belirtilen duruma göre, 320 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yasaya aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine, Avukatlık Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … Lira vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 22.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.