Danıştay Kararı 4. Daire 2002/5559 E. 2002/2615 K. 18.06.2002 T.

4. Daire         2002/5559 E.  ,  2002/2615 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No:2002/559
Karar No:2002/2615

Temyiz Eden : Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı-İSTANBUL
Karşı Taraf : …
Vekili : …
İstemin Özeti : 1997/4 üncü ayı muhtasar beyannamesini süresinde, ek beyannamesini 30.10.2000 tarihinde veren davacı tahakkuk eden vergi ve fon payını 30.11.2000 tarihinde ödemiştir.Davacının ödediği miktarların gecikme faizine de mahsubunun yapılmasına ilişkin 18.1.2000 tarihli düzeltme fişinin iptali istemiyle dava açılmıştır. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ilgili dönem beyannamesini ihtirazi kayıtla veren davacı adına tahakkuk ettirilen gecikme faizinin ve kesilen ağır kusur cezasının mahkemelerinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla kaldırılmasına karar verildiği, bu durumda davacı tarafından ödenen vergi ve fon payı tutarlarının gecikme faizine mahsubunun yapılmasında kanuna uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle düzeltme fişinin iptaline karar vermiştir.Davalı İdare, 6183 sayılı Kanunun 47 nci maddesinde amme alacağına karşılık rızaen yapılan ödemelerin alacak aslı ile feri’lerinin tamamını karşılamaması halinde mahsubun asıl ve fer’ilerine orantılı olarak yapılacağının öngörüldüğünü, bu madde uyarınca yapılan işlemin yasal olduğunu ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle değişen 47 nci maddesinde, amme alacağına karşılık rızaen yapılan ödemelerin sırasıyla, ödeme süresi başlamış, henüz vadesi geçmemiş, içinde bulunulan takvim yılı sonunda zamanaşımına uğrayacak, aynı tarihte zamanaşımına uğrayacak alacaklarda her birine orantılı olarak, vadesi önce gelen ve teminatsız veya az teminatlı olana mahsup edileceği, ödemenin, alacak aslı ile ferilerinin tamamını karşılamaması halinde mahsubun alacağın asıl ve fer’ilerine orantılı olarak yapılacağı öngörülmüştür.
6183 sayılı Kanunun kapsamını belirleyen 1 inci maddesinde ise, Devlete, vilayet hususu idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre Devlete, Özel İdarelere ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar gibi temel kamu alacakları ile bu alacakların hiç ödenmemesinden veya geç ödenmesinden kaynaklanan fer’I nitelikte alacaklar 6183 sayılı kanuna göre takip edilecektir. 6183 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen vergi, resim, harç, gecikme zammı ve faizi, kamu alacağı niteliğini kazandıktan sonra bu Kanun hükümlerine tabi olur. Bu alacakların kamu alacağı niteliği kazanması için ise tahakkuk etmeleri gereklidir. Dolayısıyla henüz tahakkuk etmemiş alacaklara Vergi Usul Kanunu hükümleri, tahakkuktan sonra ise 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır.
Dava konusu olayda ilgili dönem beyannameleri süresinde verildikten sonra 30.10.2000 tarihinde ek beyannameler verilerek tahakkuk eden vergi ve fon payları 30.11.2000 tarihinde davacı tarafından ödenmiştir. Bu itibarla, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahakkuk ettirilerek salınan bir vergi ve kesilen ceza sözkonusu olmadığından 6183 sayılı Kanunun 47 nci maddesi uyarınca, yapılan ödemenin mahsup edileceği borçların belirlenmesi mümkün değildir. Davacının 30.10.2000 tarihinde verdiği ek beyanname üzerine düzenlenen tahakkuk fişinde vergi ve fon payı tutarları tahakkuk ettirilmiş, 30.11.2001 tarihinde de bunlar için ödeme yapılmıştır. Vergi ve fon payı için yapılan bu ödemelerin 6183 sayılı Kanunun 47 nci maddesi hükümlerine göre gecikme faizine mahsup edilmesi yasaya uygun değildir. Her ne kadar davacının ek beyanname vermesi üzerine tahakkuk fişi ile tahakkuk ettirilen gecikme faizine ve 1.11.2000 tarihli ihbarname ile kesilen ağır kusur cezalarına ilişkin uyuşmazlıkla ilgili dosyada gecikme faizi ve ağır kusur cezası alınmasında kanuna aykırılık olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmişse de bu bozma kararı dava konusu mahsup işlemine karşı açılan bu davayı etkilemeyecektir.
Bu nedenlerle, davalı İdare, temyiz isteminin reddine 18.6.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.