Danıştay Kararı 4. Daire 2001/1386 E. 2002/138 K. 23.01.2002 T.

4. Daire         2001/1386 E.  ,  2002/138 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2001/1386
Karar No: 2002/138

Davacı : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Maliye Bakanlığı ANKARA
İstemin Özeti : 6.2.2001 günlü ve 24310 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 414 seri no.lu Tahsilat Genel Tebliğinin ikinci parağrafında yer alan “… 31.12.2000 tarih itibarıyla” ibaresi ile 8 numaralı bendinde yer alan “…. ile vadesi 31.12.2000 tarihinde sonra olan alacaklar…” şeklindeki ifadenin anılan tebliğin çıkarılma amacına, Anayasa’da öngörülen eşitlik, sosyal adelet, ödeme gücü ve verimlilik gibi vergilendirme ilkelerine aykırı olduğu iddiasıyla iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 48 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yapılan düzenlemede Kanuna aykırılık bulunmadığı görüşüyle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesinde tecilde taksit zamanları ve diğer şartları tecile selahiyetli makamlarca tespit olunacağı öngördüğünden, bu yetkiye dayanılarak yayımlanan 414 seri no.lu Tahsilat Genel Tebliği ile aynı hukuksal durumda olan yükümlüler arasında eşitsizliğe yol açmadan borçun dönemi açısından bir sınırlandırma yapılmasında kanuna aykırılık bulunmadığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : Dava,6.2.2001 günlü ve 24310 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 414 seri no’lu Tahsilat Genel Tebliğin ikinci paragrafında yer alan “…31.12.2000 tarihi itibarıyla…” ifadesi ile 8 numaralı bendinde yer alan “……. vadesi 31.12.2000 tarihinden sonra olan alacaklar…..” ifadesinin iptali istemiyle açılmıştır.
6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi amme borçlarının tecil ve taksitlendirilmesi imkanından yararlanılmasını mükelleflerin ihtiyarına bırakmış olup, maddeye göre çok zor durumda olmaları nedeniyle borçlarını defaten ödeyemeyecek durumda olan mükelleflerin borçları, faaliyet türlerine bakılmaksızın tecile yetkili makamların öngördüğü şartlar dahilinde bir plana göre tasfiye edilmektedir.
Diğer taraftan sözüedilen maddede Devlete ait olup vergi dairelerince tahsil edilen alacaklarda tecil ve taksitlendirme şartlarını tesbite Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
6.2.2001 gün ve 24310 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 414 seri nolu Tahsilat Genel Tebliği ile 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak 31.12.2000 tarihi itibariyle vadesi geldiği halde bu tebliğin yayımı tarihine kadar borcunu ödeyememiş mükelleflerin Devlete ait olup Bakanlığın vergi dairelerince tahsil edilen ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki her türlü vergi, resmi, harç, fon, vergi cezası ve gecikme faizi ile borç asıllarına uygulanan gecikme zammından olan borçlarının talep edilmesi halinde tebliğde belirtilen şartlarla tecil ve taksitlendirmeye tabi tutulacağı açıklanmıştır.
Tecil ve taksitlendirme imkanından yararlanmanın şartlarını tayin ve tesbit etmek alacaklı amme idaresinin takdirinde olup bu imkandan yararlanıp yararlanmama iradesi ise mükelleflerin ihtiyarında olduğuna göre, 414 seri nolu Tebliğ ile mükellefler arasında ayırım yapılmadan borcun türü, dönemi ve müracaat tarihi açısından sınırlandırma yapılmasında Kanuna aykırılık görülmemiştir.
Diğer taraftan; dava konusu Tebliğin, 6.2.2001 tarihinde yayınlanmasına rağmen, yararlanma süresinin 31.12.2000 tarihi itibariyle sınırlı tutulmasının, SSK ve BağKur tarafından Kurumun prim vs. alacaklarının tecil ve taksitlendirilmesi ile ilgili düzenlemelerde, yararlanma süresinin tebliğin yayın tarihinin, hatta daha sonraki bir tarihin kapsama alınması karşısında kamu kurumları arasında farklı uygulama nedeniyle, eşitlik ilkesinin ihlal edildiği ileri sürülmekteyse de; dava konusu Tebliğde kapsama alınan kamu alacakları ile SSK ve BağKur tarafından yapılan düzenlemede kapsama alınan alacakların farklı niteliklere sahip olması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğinden söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma tayin olunan günde davacı vekili … ile Hazine Avukatı …’nın açıklamaları dinlendikten sonra ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
6.2.2001 günlü ve 24310 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 414 seri nolu Tahsilat Genel Tebliğinin ikinci paragrafında devlete ait olup, vergi dairelerince tahsil edilen ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki her türlü vergi, resim, harç, fon, vergi cezası ve geçikme faizi ile borç asıllarına uygulanan gecikme zammından dolayı 31.12.2000 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Tebliğin yayımı tarihine kadar borcunu ödeyememiş olan mükellefler için tebliğde belirtilen şartlarda tecil ve taksitlendirmeye tabi tutulacağı, 8 numaralı bendinde de vadesi 31.12.2000 tarihinden sonra olan alacaklar için yapılan tecil ve taksitlendirmelere 412 seri no.lu Tahsilat Genel Tebliğinde belirtilen tecil faiz oranı uygulanacağı düzenlenmiş olup, tebliğle sağlanan olanaktan yararlanma süresinin 31.12.2000 olarak sınırlandırılması dava konusu edilmiştir.
6183 sayılı Kanunun Tecil, Tehir, Geçikme Zammı başlıklı 48 inci maddesinin birinci fıkrasında, amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut hacz olunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme İdaresince veya yetkili kılacağı makamlarca, vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait mahkeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve geçikme zammı alacaklarının iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme
alacaklarının ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabileceği, anılan maddenin beşinci fıkrasında ise,tecilde taksit zamanlarının ve diğer şartların tecile selahiyetli makamlarca tespit olunacağı öngörülmüştür.
Karşılaştıkları ekonomik ve mali zorunluluk nedeniyle vergi borçlarını ödeme güçlüğü içine düşmeleri nedeniyle borçlarını ödeyemeyen mükelleflere ödeme kolaylığının sağlanması amacıyıla ve kamu alacaklarının biran önce hazineye intikalinin ülke ekonomisi açısından önem arz etmekte olması nedeniyle yasayla verilen yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığınca çıkarılan ve 6.2.2001 günlü ve 24310 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 414 seri nolu Tahsilat Genel Tebliğinde, 31.12.2000 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu tebliğin yayımı tarihine kadar borçlarını ödeyememiş olan mükelleflerin, Devlete ait olup Bakanlığın vergi dairelerince tahsil edilen ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki her türlü vergi, resim, harç, fon, vergi cezası ve gecikme faizi ile borç asıllarına uygulanan gecikme zammından doğan borçların, talep edilmesi halinde tecil ve taksitlendirmeye tabi tutulacağı açıklanmış, müktellefler arasında bir ayrım yapılmamış, yalnızca borcun türü, dönemi ve müracaat tarihi açısından sınırlama getirilmiştir. Her ne kadar davacı, tebliğde “31.12.2000 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu tebliğin yayımı tarihine kadar borcunu ödememiş mükellefler” le sınırlı tutulmuş olmasının tebliğin yayımı tarihinden vadesi geçmiş vergi borcu bulunan mükellefler arasında eşitsizlik yaratacağını iddia etmekte ise de, anılan tebliğle mükelleflere sağlanan ödeme kolaylığının vade tarihi 31.12.2000 tarihiyle sınırlı olarak tanınmış olması aynı hukuksal durumda olan mükellefler arasında bir eşitsizlige yol açmayacağından yapılan düzenlemenin Kanuna ve Anayasa’nın kanunlar önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan SSK ve Bağ-Kur tarafından kurumun prim v.s. alacaklarının tecil ve taksitlendirilmesi ile ilgili düzenlemelerde,tebliğle sağlanan imkandan yararlanma süresinin genelgenin yayım tarihi olarak, hatta daha sonraki bir tarih olarak belirlenmesi karşısında dava konusu tebliğin 6.2.2001 tarihinde yayınlanmasına rağmen, yararlanma süresinin 31.12.2000 tarihiyle sınırlı tutulmasının “kamu kurumlarının benzer konularda yapacağı işlemlerde uygulama birliği içerisinde bulunması gerektiği”ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürülmekte ise de, dava konusu tebliğin kapsadığı kamu alacakları ile SSK.ve Bağ-Kur tarafından yapılan düzenlemelerde sözü edilen alacakların farklı niteliklere sahip olması nedeniyle bu ilkenin ihlalinden de söz edilemez.
Bu durumda, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesinin tecilde taksit zamanlarının ve diğer şartları tecile selahiyetli makamlarca tespit olunacağını öngörmesi,tecil ve taksitlendirme imkanından yararlanılma hususunun mükelleflerin özgür iradesine bırakılması ve talepte bulunmak için zorunluluk içermemesi nedeniyle bu madde ile yetkili kılınan Maliye Bakanlığınca tecil ve taksitlendirmede takdir yetkisini aynı hukuksal durumda olan mükellefler arasında ayırım yapılmaksızın yanlızca borcun vadesi ve ödenmesi açısından 31.12.2000 tarihinin belirlenmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 414 seri nolu Tahsilat Genel Tebliğinin ikinci parağrafında yer alan …… 31.12.2000 tarihi itibariyle” ifadesi ile “……… ile vadesi 31.12.2000 tarihinden sonra olan alacaklar ……” ibaresinin iptali istemine yönelik davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … Lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalıya verilmesine 23.1.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.