Danıştay Kararı 4. Daire 1999/4633 E. 1999/4236 K. 23.11.1999 T.

4. Daire         1999/4633 E.  ,  1999/4236 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1999/4633
Karar No: 1999/4236

Temyiz Eden : Kağıthane Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
Karşı Taraf : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Güvenilir kişi sıfatıyla kendisine teslim edilen malları davalı İdareye teslim edemeyen davacı adına, 6183 sayılı Kanun’un 83 üncü maddesi uyarınca menkul mal bedellerinin tahsili için ödeme emri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 31.10.1994 günlü haciz tutanakları ile haczedilerek davacıya teslim edilen menkul malların Eylül 1995 de borçlu şirket tarafından bir başka şirkete satıldığı, davacının bu durumu İdareye bildirmediği, 1.10.1997 tarihinde bu görevinden istifa ederek bilahare malların tesliminin istenmesi üzerine bu durumu İdareye bildirdiği, dolayısıyla kendisine teslim edilen malları geri vermemesi nedeniyle ödeme emri düzenlenmesinin yerinde olduğu, ancak davalı İdarece borçlu şirketin vergi borçlarını ödediği ve sadece gecikme faizi borçlarının kaldığı bildirildiğinden ve dava konusu ödeme emrinde gecikme faizinin takibe alındığına ilişkin bir ibare bulunmadığından, ödeme emrinin dayanağının kalmadığı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar vermiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, teslim edilmeyen mal bedellerinin tahsili için düzenlenen ödeme emrinin kanuna uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, borçlu şirketin vergi borçlarını güvence altına almak amacıyla 1994 ve 1995 yıllarında haczedilen mallarının güvenilir kişi sıfatıyla davacıya teslim edildiği, 1995 yılı içinde borçlu şirketin hacze konu menkul mallarla birlikte bir başka şirkete satıldığı, Davacının 1.10.1997 tarihli dilekçeyle “yeddieminlik” görevinden ayrılmak istediğini ve gereğinin yapılmasını alacaklı amme idaresine bildirdiği, alacaklı amme idaresinin 20 gün sonra 21.10.1997 tarihli yazısı ile Davacıdan menkul malların bulunduğu adreslerinin bildirilmesinin ve mallarının tesliminin istendiği, Davacının 28.10.1997 tarihli dilekçesiyle de borçlu şirketi satın alan şirketin adresini bildirip, menkul malların bu adreste bulunduğunu belirttiği, alacaklı amme idaresince yaklaşık 9 ay sonra 28.7.1998 tarihinde haczi kabil mal bulunmadığının saptanması üzerine Davacı adına,6183 sayılı Kanunun 83. maddesinde belirtilen görevini yerine getirmediği iddiasıyla,ödeme emri düzenlendiği, Vergi Mahkemesinin 19.4.1999 tarihli ara kararına Vergi Dairesince verilen 25.5.1999 tarihli cevabi yazıda borçlu şirket tarafından 18.9.1998 tarihinde vergi asıllarının ödendiği, ancak gecikme zammı borcunun ödenmediğinin belirtildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun 83 üncü maddesinde belirtildiği gibi, yeddiemin seçilen üçüncü şahıs, alacaklı amme idaresince haczedilip kendisine bırakılan menkul malları alacaklı amme idaresince istendiği anda evvelki durumuyla iade etmeye mecburdur. Yeddiemin bu mükellefiyetini mahcuz malı satarak, tahrip ederek veya tüketerek ihlal ederse, hakkında hem ceza takibine geçilir, hem de malların evvelce tesbit edilmiş kıymetleri tutarınca borçlu sayılıp, 6183 sayılı Kanunun uyarınca takip olunur. Yeddieminin sorumluluktan kurtulabilmesi telef ve zıyaının kendisine atfolunamıyacak bir sebepten doğduğunu ıspat etmesi ile mümkündür.
Öte yandan, 6183 sayılı Kanuna göre alacaklı amme idaresinin kamu alacağının güvence altına alınmasını sağlayacak yasal tedbirleri Kanunda belirtilen sürelerde gecikmeden yerine getirmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta da 1.10.1997 tarihli dilekçeyle yeddieminlik görevinden istifa ettiğini ve gereğinin yapılmasını alacaklı amme idaresine bildiren Davacının bu dilekçesine 20 gün sonra cevap veren davalı idarenin, malların bulunduğu adresleri ve malların tamamının teslimini istemesi üzerine Davacı 28.10.1997 tarihli dilekçesiyle malların nerede olduğunu bildirdiğine göre,alacaklı amme idaresince gerekli önlemler alınarak malların derhal muhafaza altına alınarak satış işlemlerine derhal başlanması gerekirken idarenin bu işlemleri çok geciktirdiği anlaşıldığından,bu gecikmeler nedeniyle doğan zararın sorumluluğunun yeddiemin olan Davacıya yüklenmesi 6183 sayılı Kanunun 83. maddesine uygun olmadığı gibi, hak ve nesafet ilkelerine de uygun bulunmamaktadır.
Açıklanan bu durum karşısında Vergi Mahkemesinin,6183 sayılı Kanunun 83.maddesine göre Davacı adına ödeme emri düzenlenmesinin yerinde olduğu,yolundaki gerekçesinde isabet görülmemiş ise de; takibe konu alacağın gecikme zammına ilişkin olması,ve asıl borçlular tarafından vergi asıllarının ödenmiş olması karşısında gecikme zammının esasen yeddiemin sıfatıyla davacıdan istenmesine olanak bulunmadığından,Vergi Mahkemesince ödeme emrinin iptali yolundaki kararında isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Davacı adına düzenlenen ödeme emri borçlu şirketin vergi borcunu değil, teslim edilmeyen menkul mal bedellerini ihtiva ettiğinden, yanlış tespite dayalı mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, kendisine güvenilir kişi olarak teslim edilen malları, İdareye teslim edemeyen davacı adına düzenlenen ödeme emrinin kanuna uygun olup olmadığına ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 83 üncü
maddesinde “Borçlular, zilyedler, güvenilir şahıslar 82 inci madde gereğince kendilerine bırakılan malları, alacaklı amme idarelerince yapılacak ilk talep üzerine derhal ve kendilerine teslim edildiği zamanki durumları ile geri vermek mecburiyetindedirler. Bu mecburiyeti yerine getirmeyenler, haklarında yapılacak ceza takibinden başka bu malların kendilerine atfolunamayacak bir sebepten dolayı telef veya zayi olduğunu ispat edemedikleri takdirde, geri verilmeyen malların değerleri tutarınca borçlu sayılıp bu Kanunun hükümleri gereğince takip olunurlar.” denilmektedir.
Olayda, 1994 yılında, borçlu şirkete ait haczedilen menkul mallar davacıya güvenilir kişi olarak teslim edilmiştir. Davacının görevi, bu malları korumak ve istendiğinde idareye teslim etmek, yahut kendi isteği dışında telef veya zayi olduğunda ise bunu derhal İdareye bildirmektir. Sözkonusu menkul mallar 1995 yılında borçlu firma tarafından faturalı olarak başka bir firmaya satılmış, ancak davacı söz konusu menkul malları koruyamadığı gibi, bu durumu istifa tarihi olan 1.10.1997 tarihine kadar da davalı İdareye bildirmemiştir. Dolayısıyla, haczedilerek kendisine teslim edilen malları istenildiği halde idareye teslim edemeyen davacının, tüm borçlar ödenmediği sürece, söz konusu malların değerleri tutarınca sorumlu tutularak, ödeme emri ile takibinde kanuna aykırılık yoktur.
Mahkeme kararının gerekçesinin ilk bölümünde de bu husus böyle tespit edilerek, ödeme emrinin kanuna uygunluğu saptanmış iken dava konusu borcun cinsi konusunda yanlış saptama yapılarak, sözkonusu ödeme emri sanki borçlu şirketin vergi borcuna ilişkinmiş gibi düşünülerek ödeme emirlerinde gecikme faizine ilişkin bir ibare bulunmadığı, oysa borçlu şirketin vergi borçlarının asıllarını ödediği ve sadece gecikme faizi borcu kaldığı gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir.
Bu durumda, kanuna uygun olarak düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddi gerekirken, borcun cinsinin yanlış tespiti suretiyle ödeme emrinin iptaline ilişkin mahkeme kararında yasal isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle, … Vergi Mahkemesi’nin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, 23.11.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.