Danıştay Kararı 4. Daire 1998/2606 E. 1998/5780 K. 29.12.1998 T.

4. Daire         1998/2606 E.  ,  1998/5780 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1998/2606
Karar No: 1998/5780

Temyiz Eden Taraflar : 1- …
2-Fevzipaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü-ERZİNCAN
İstemin Özeti : Dayanıklı tüketim malları ticaretiyle uğraşan davacının 1994 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu; işletmenin aktifine kayıtlı aracın satış bedelinin düşük beyan edildiği, yapılan kaydi envanter neticesi envanter noksanı ve fazlalığı tespit edildiği, ileri sürülerek re’sen,turizm amaçlı konaklama giderinin işletme gideri olarak kaydedildiği belirtilerek ikmalen 1994 yılı için gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, fon hesaplanmış, kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının defter ve belgeleri üzerinde inceleme elemanının yöntemi izlenerek mahkemelerince kaydı envanter yapıldığı, inceleme sırasında dikkate alınmayan 4 cilt faturanın da incelemeye dahil edilmesiyle 6.680.036.620 liralık matrah farkı bulunduğu, araç satışıyla ilgili olarak inceleme elemanınca … Şoförler ve Otomobilciler Odasından aracın değerinin sorulduğu, kasko değerinin bu miktardan düşük olması nedeniyle matrah farkı belirlenirken kasko değerinin esas alındığı, bu şekilde bulunan matrah farkının mahkemelerince uygun görüldüğü, konaklama giderinin 29.7.1994-5.8.1994 dönemine ilişkin olduğu iddiasıyla turizm amaçlı bu giderin matraha alınmasının yasal bulunduğu, matrah farkı defter ve belgelerden belirlendiğinden kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi gerektiği, özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için hukuken geçerli tespitlerin yapılmasının kanunen zorunlu olduğu, geçici verginin yükümlülerin beyannameleri üzerinden hesaplanan ve yıl içinde ödenen peşin vergi niteliğinde olması ve inceleme sonucu bulunan matrah farkı üzerinden geçici vergi ve cezasının istenemeyeceği gerekçesiyle matrahın kusur cezalı olarak azaltılmasına, geçici vergi ve kaçakçılık cezası ile özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasına karar vermiştir. Davacı, yıl içi alış ve satış miktarlarının yanlış tespit edildiğini, 1992 yılı dönem sonu mal mevcuduna ilişkin beyanın göz önüne alınmadığını, bunun yerine hiç dönem sonu mal mevcudu bulunmadığının kabul edildiğini, davalı İdare ise inceleme raporunda belirlenen matrah farkının ve kaçakçılık cezasının yerinde olduğunu ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin l.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle taraflar temyiz isteminin reddiyle Vergi Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 134 üncü maddesinde vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak olduğu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 2 nci maddesinde ise Kanunda belirtilen kazanç ve iratların gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarları ile dikkate alınacakları öngörülmüştür. Vergilemedeki bu ilkeler doğrultusunda dava konusu tarhiyatın dayanağını oluşturan inceleme raporuna bakıldığında, 3.8.1994 tarihli … konaklama giderinin işle ilgili olmadığı, turizm amaçlı olduğu ileri sürülürken hiç bir tespit ya da belgeden hareket edilmediği, araç satışı konusunda noterde düzenlenen satış sözleşmesinde belirtilen miktarın dışında alıcı ve satıcı arasında herhangi bir nakit akışının bulunduğunun saptanmadığı, kaydi envanterde ise 1993 ve 1994 yılı beyanları yeniden tespit edilirken 1992 yılı dönem sonu mal mevcudu olarak davacının bildirdiği rakamlar dikkate alınmaksızın, 1992 dönem sonu mal mevcudu, dolayısıyla 1993 yılı dönem başı mal mevcudunun “O” olarak kabulüyle matrah farkı tespit edildiğinden gerçek gelirin tespitinden söz edilemez. Bu itibarla davacı temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40 ncı maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca işle ilgili ve yapılan işin ehemmiyeti ve genişliği ile mütenasip seyahat ve ikamet giderleri seyahat maksadının gerektirdiği süreye maksur olmak şartıyla ticari kazancın tespitinde indirilecek giderlerdendir. Buna göre seyahat giderlerinin matrahtan indirilmesi için, işle ilgili olması, seyahat süresinin seyahatin nedeni olan işin gerektirdiği süreyi aşmaması, seyahat ve ikamet giderinin işin genişliği ve ehemmiyeti ile orantılı olması gerekmekte olup, davacının mallarını pazarladığı firmanın bayiler toplantısına katılımı nedeniyle yapılan giderleri işle ilgili olup, seyahatin nedeni olan bayiler toplantısı süresinin aşıldığı veya yapılan giderlerin işin genişliği ve ehemmiyeti ile orantılı olmadığı yolunda inceleme elemanınca herhangi bir araştırma yapılmaksızın bu giderin turizm amaçlı olduğundan bahisle matraha alınmasında kanuna uyarlık görülmemiştir.
Diğer taraftan işletmenin aktifine kayıtlı kamyonun 17.11.1994 tarihli sözleşmeyle, bir şirkete 250.000.000 liraya satıldığı, ancak aracın kasko bedelinin 509.000.000 lira olduğu, … Şoförler ve Otomobilciler Odasınca aracın rayiç değerinin 600.000.000 lira olacağının bildirildiği, satış bedelinin kasko değerinden düşük olmasının nedeni konusunda davacı tarafından herhangi bir açıklama ya da belge ibrazında bulunulmadığı dikkate alınarak satış bedeli ile kasko bedeli arasındaki fark matraha alınmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 2 nci maddesinde Kanunda yazılı kazanç ve iratların gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarları ile dikkate alınacağı belirtilmiştir. Bu hükümle gerçek kazancın vergilendirilmesi amaçlanmış olup, gerçek kazancın kasko bedelinden hareketle saptanması mümkün değildir. Aracı satın alan nezdinde araştırma yapılması, sözleşmede belirtilen miktarın dışında başka nakit hareketi varsa bunun tespit edilmesi gereklidir. Bu araştırmalar yapılmaksızın aracın harca konu değerinin kasko sigortası bedelinin altında gösterilemeyeceği yolundaki 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 43 üncü maddesi esas alınarak gelir vergisine tabi olacak değerinin saptanması gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesine ters düşmektedir. Dolayısıyla araç satışına ilişkin matrah farkında isabet görülmemiştir.
Davacının alım satımını yaptığı emtia üzerinde yapılan kaydi envanter çalışması sonucu bir kısım hasılatın kayıt dışı bırakıldığı saptanmıştır. Bu envanter çalışması sırasında 1994 yılı kaydi envanter sonuçlarına göre bazı emtia gruplarında envanter fazlalığı, bazı emtia gruplarında ise emtia noksanlığı görülmüş, 1994 yılı emtia dengesinin sağlıklı olarak tespiti amacıyla 1993 emtia dengesi araştırılmış, 1993 yılı dönem başı mevcudunun negatif değerli olarak ortaya çıkması üzerine negatif miktarda mal mevcudunun bulunmayacağı düşüncesinden hareketle 1993 yılı itibariyle asgari miktarda olması gereken mal mevcudu, dolayısıyla 1992 yılı dönem sonu mal mevcudu tespite çalışılmıştır. Asgari dönem sonu emtia mevcudu 1992 yılı sonu itibariyle emtianın “O” olduğu durumdaki mal mevcudu olarak değerlendirilmiştir. Oysa davacının 1992 yılı dönem sonu mal mevcudu beyanı 7.979.840.000 liradır. 1992 dönem sonu mal mevcudunun “O” olarak kabul edilmesiyle davacının beyan ettiği miktardaki mal kaydi envanterde dikkate alınmamış olmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 134 üncü maddesinde vergi incelemesinden maksadın ödemesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu belirtilmiştir. Bu durumda yükümlülerin beyanlarının aksinin kesin ve kuşkuya yer verilmeyecek şekilde tespiti gereklidir. Dava konusu olayda ise davacı 1992 yılı dönem sonu mal mevcudunu 7.979.840.000 lira olarak bildirmiş ve bu rakamları da içeren 1992 yılı beyanı hiçbir tenkide yer verilmeden kabul edilmiştir. Buna karşın 1993 ve 1994 yılı gelir vergisi yeniden tespit edilirken 1992 yılı dönem sonu mal mevcudu yok kabul edilmiştir. Bu durum gerçekçi ve inandırıcı vergileme ilkesine ters düştüğünden kaydi envanter sonucu bulunan matrah farkı yasal bulunmamıştır.
Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Bu nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulüyle … Vergi Mahkemesi’nin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, davalı İdare temyiz isteminin reddine 29.12.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.