Danıştay Kararı 4. Daire 1998/128 E. 1998/2379 K. 03.06.1998 T.

4. Daire         1998/128 E.  ,  1998/2379 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1998/128
Karar No: 1998/2379

Temyiz Eden : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Ulus Vergi Dairesi Müdürlüğü/ANKARA
İstemin Özeti : 1994 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapora göre, ithalatını yaptığı serum ve kan ürünlerinin satıcısı olan yurt dışındaki firmanın, şirket ortaklardan biri adına gönderdiği havale bedellerinin, şahsi nakdi teminatların iadesi değil, önceden ödenen mal bedellerinin fiyat farkı olduğu belirtilerek saptanan matrah farkı üzerinden davacı kurum adına re’sen kurumlar vergisi, geçici vergi salınmış, fon hesaplanmış, kaçakçılık ve ağır kusur cezaları kesilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinde, iktisadi ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğunun belirtildiği, davacı şirket ile ticari ilişkide bulunan yurt dışındaki firma arasında herhangi bir sözleşmenin olmaması, Türkiye’den yurtdışındaki firmaya teminat olarak gönderilen paraya ilişkin hiç bir belgenin bulunmaması karşısında, söz konusu havalelerin şirketle ilişkisinin bulunmadığı, şirket ortağının kişisel mal varlığından ithal konusu malların teminatı olarak nakden ve elden yapılan ödemelerin, ortağın hesabına havale gönderilmek suretiyle iade edildiği yolundaki iddiaya itibar etmenin mümkün olmadığı, bu durumda yurt dışında bulunan firma tarafından banka yoluyla şirket ortağının hesabına gönderilen havalelerin şirkete ait olduğu ve defter ve belgelerine intikal ettirilmediği açık olduğundan yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, İlaçların İthal maliyeti ile gerçek maliyeti arasında fark bulunmadığını, gelen havalalerin ortak tarafından verilen şahsi nakdi teminatların iadesi olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanağı bulunmayan istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Tasfiye halindeki davacı şirketin 1994 ve 1995 yılı defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu, şirket ortaklarından birinin şahsi hesabına yurtdışından gönderilen döviz cinsinden paranın, şirket kazancını gizlemeye yönelik olduğu gerekçesiyle inceleme raporundaki öneri doğrultusunda resen, 1994 yılı ile 1995 yılı kıst dönemine ait cezalı kurumlar vergisi ve fon tarhiyatı, 1995 yılı için cezalı geçici vergi ve (stopaj) gelir vergisiyle fon payı tarhiyatı yapılması işlemlerine karşı dava açılmıştır.
Davacı Ltd.Şirket, 1991 yılından tasfiyeye girdiği 19.06.1995 tarihine kadar Almanya’daki bir firmadan kan ve serum ürünleri ithalatı yapmış olup, bu ürünlerin ihracaatını yapan yabancı firmanın 1994 ve 1995 yılı içinde, davacı şirketin % 50 hisseli ortağı olan şahsın çeşitli bankalardaki şahsi hesaplarına yapmış olduğu alman markı cinsinden havaleler incelemenin konusunu oluşturmuştur.
Türk vergi sistemi esas olarak maddi olay ve delillerle elde edildiği saptanan kazanç ve iratların beyan ve vergilendirilmesini öngören bir sistemdir. Bu nedenle gerek ikmalen ve gerekse resen tarhlarda öncelikle vergi mevzuuna giren veya vergilendirme dışında bırakılan kazanç ve iratların maddi olaylar ve delillere dayalı olarak ortaya konulmasını amaçlayan usul ve esaslar vergi kanunlarında açıklıkla düzenlenmiştir. Kanaate ve varsayıma dayalı vergilendirme yapmak sistemin özüne aykırıdır.
İhtilafa konu olay şirket ortaklarından birinin şahsi hesabına, yurt dışındaki ihracaatcı firma tarafından yatırılan döviz cinsinden paranın gerçekte şirkete ait hasılat olup, elde edilen kazancın gizlenmesi amacına yönelik işlem gören bir hesap olduğu kabul edilmek suretiyle saptanan matrah farkı üzerinden, cezalı tarhiyat yapılmasından kaynaklanmaktadır.
İnceleme elemanınca, ithal edilen tıbbı malzemenin gerçek değerinin faturalarda yüksek gösterilmesi suretiyle, gerçek fiyatlarla fautara fiyatları arasındaki farkın daha sonra ortağın şahsi hesabına aktarılmasını sağlayarak, bir kısım kazancın gelir vergisi dışında bırakıldığı kabul edilmek suretiyle resen matrah farkı tespiti yoluna gidilmiştir.
Ancak, söz konusu hesabın şirkete ait olduğu yolunda bir beyan ve tespit olmadığı gibi, faturalardaki fiyatların gerçek fiyatlar olmadığı yolundaki iddiayı kanıtlayacı bir tespitte yapılmadığı açıktır.
Kaldı ki, yurtdışındaki firmadan alınan yazılarla Sağlık Bakanlığının ithale ilişkin onay yazılarından ve yurtdışındaki konsolosluğumuz tarafından onaylı resmi belgelerden, ilaçların ithal fiyatları açıkça anlaşılmakta, bu fiyatlarla fatura tutarları arasında bir fark bulunmamaktadır.
Yalnızca şirket ortağının şahsi hesabına yatırılan döviz cinsinden paradan hareketle şirketin defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olduğu sonucuna varmak ne kadar hatalıysa, yine şirket ortağının şahsi hesabındaki para nedeniyle, bu parayı havale eden firma nezdinde paranın menşei konusunda bir inceleme yapmadan ve hesap sahibi şirket ortağının, havale tarihlerinden önceki banka hesapları, maddi olanakları araştırılmadan, 213 sayılı V.U.K.nun 30/7 nci maddesi hükmünden hareketle tasarruflarını vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağladığını kanıtlayamadığı iddiasıyla ve (şirket) adına, resen tarhiyat yapılmasıda o ölçüde yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, kanıtlanamamış iddialara dayalı inceleme raporundaki öneri doğrultusunda resen yapılan cezalı tarhiyat, 213 sayılı Yasanın, dayanak gösterilen 30 uncu maddesi 4. ve 7 nci bentlerine açıkça aykırı bulunduğundan, temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi … ‘nun Düşüncesi : İnceleme raporunda, davacı şirketin ortaklarından birinin banka hesabına, yurt dışında bulunan firma tarafından gelen havale bedellerinden hareketle matrah farkı bulunmuş olup bu bedellerin ithal edilen ilaçların, ithal maliyeti ile gerçek maliyeti arasındaki fark olduğu sonucuna götürecek somut hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadığı
görüldüğünden eksik incelemeye dayalı olarak tespit edilen matrah farkı üzerinden salınan vergi ve kesilen cezayı onayan mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma için belli edilen günde gelen davacı şirket vekili Av. … ile davalı İdare temsilcisi Hazine Avukatı … dinlenip, Danıştay Savcısı …’in düşüncesi alınıp, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1994 yılı işlemleri incelenen tasfiye halindeki davacı şirketin, ortaklarından birinin bankada bulunan şahsi hesabına, kan ve serum ürünlerini aldığı yurt dışında bulunan firma tarafından gönderilen havale bedellerinin, şahsi nakdi teminat bedellerinin iadesi değil, şirketin önceden yüksek fiyattan ödediği mal bedelleri ile malın gerçek fiyatı arasındaki farkın iadesi olduğu görüşüyle düzenlenen rapora göre yapılan tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
İnceleme elemanı raporunda, ithal ilaçların yurt içinde satışında uygulanacak fiyatlarının tespiti hakkında bilgi verdikten sonra, bazı ilaç ithalatcısı firmaların, vergisel avantaj elde edebilme amacıyla ithal maliyetlerini yükseltme eğilimine girdiği, bu nedenle ortaya çıkan farkın ise ithalat yapılan yabancı firmanın yüksek oranda satış iskontosu uyguladığı yolundaki bir yazısıyla Bankadaki ithalat hesaplarının kapatıldığı, olayda ise bu farkın ortaklardan birinin bankadaki şahsi hesabına Alman Markı olarak havale gönderilmek suretiyle giderildiği,böylece mükellef kurumun kazancında havale bedeli kadar azalmaya yol açıldığı ileri sürülmüştür.
Türk vergi sistemine göre genel kanaate ve varsayımlara dayalı olarak vergilendirme yapılması mümkün bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanununda usul ve esasları belirtilen tarh şekillerinin uygulanabilmesi için gerçek veya gerçeğe en yakın biçimde vergiyi doğuran olayın ortaya çıkarılması ve bununla ilgili somut kanıtların açıklıkla ortaya konulması zorunludur.
İhtilafa konu olayda, matrah farkı belirlenirken,ilacın ithal maliyeti tespit edilip defter ve belgelerle karşılaştırılarak matrahın tespitine etki eden faktörler açıkça ortaya konulmamıştır. Yurt dışında bulunan firmadan alınan 24.1.1994 günlü yazıda sözü edilen ilaçlara ait fiyatlardan daha yüksek bedelle ilaç ithal edildiği tespit olunamadığı gibi,Dış İşleri Bakanlığı veya Ekonomi ve Ticaret Müşavirlikleri gibi resmi kurumlar aracılığıyla ithal konusu ilaçların gerçek fiyatının ne olabileceği, Sağlık Bakanlığının izin verdiği diğer ithalatçı firmaların benzeri ilaçları hangi fiyattan ithal ettiği, hususları da araştırılmamıştır. Ayrıca ilaç satıcısı firmanın yurt dışında bulunması, sattığı ilaçların fiyatlarının ne olabileceği konusunda araştırma yapılmasını engellemez.
Bütün bu araştırmalar yapılmaksızın belirlenen matrah,eksik incelemeye dayandığından, tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan … lira tutarındaki avukatlık ücretinin davalı İdareden alınıp davacıya verilmesine 3.6.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.