Danıştay Kararı 4. Daire 1997/3714 E. 1999/127 K. 28.01.1999 T.

4. Daire         1997/3714 E.  ,  1999/127 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1997/3714
Karar No: 1999/127

Temyiz Eden Taraflar : 1-Maltepe Vergi Dairesi Müdürlüğü-ANKARA
2-…
İstemin Özeti : 1994 yılı işlemleri incelenen davacı şirketin ilgili yıl hesaplarına hasılat olarak kaydetmediği bir alacak için karşılık ayırması ve dönem sonu stoğunu düşük bedelle değerlemesi eleştirilerek re’sen kurumlar vergisi salınmış, fon hesaplanmış, bunlara ve kurumlar geçici vergisine bağlı olarak kaçakçılık cezaları kesilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla, sözü edilen alacak ile ilgili olarak defter kayıtlarında hasılat kaydı bulunmadığı halde karşılık ayrıldığının anlaşıldığı, hasılat kaydı yapılmayan bu malın mamül veya mal hesabında maliyet unsuru olarak kaldığı anlaşılmış olup, davacı şirketçe aksi yönde ispatlayıcı bilgi ve belge ibraz edilmediğinden şüpheli alacak karşılığı ayırmasının mümkün olmadığı, dönem sonu stoğunun düşük bedelle değerlendiğinden, söz edilerek, Mayıs ayına kadar satın alınan emtianın imalata sevk edildiği kabul edilip, diğer aylardaki ortalama birim fiyatın dönem stok miktarına uygulanmasıyla bulunan matrah farkı yönünden ise; Mayıs ayına kadar satın alınan emtianın imalatta kullanılıp kullanılmadığı, yani imalat defterinin fiili duruma uyup uymadığı konusunda araştırma yapılmadığı, hesaplamada kıst dönemi alışları dikkate alındığı halde, tüm yıl giderlerinin esas alınmasının çelişkili olduğu, ortalama maliyet esasına göre maliyet hesabı yapıldığına göre, dönemsellik ilkesi gereği tüm yıl alışlarının hesaba dahil edilmesi gerektiği, bu durumda eksik inceleme sonucu belirlenen matrah farkında isabet bulunmadığı, matrah farkı defter ve belgelerin incelenmesiyle bulunduğundan olaya kusur cezası uygulanmasının uygun olacağı, beyan dışı bırakılan fon ve cezanın istenemeyeceği gerekçesiyle davanın şüpheli alacak için karşılık ayrılmasına ilişkin kısmının reddine, bu matrah farkı nedeniyle kesilen kurumlar vergisi ve geçici vergiye ilişkin kaçakçılık cezalarının kusur cezasına çevrilmesine, dönem sonu stoğunun düşük bedelle değerlemesi nedeniyle yapılan tarhiyat ile fon ve cezasının kaldırılmasına karar vermiştir. Davacı alacağın yanlışlıkla hasılat kaydından çıkarıldığını daha sonra bu yanlışlığın düzeltildiğini, davalı İdare ise yapılan tarhiyatın yasaya uygun olduğunu ileri sürmekte ve kararın bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın Özeti : Davacı şirket, yasal dayanaktan yoksun bulunan davalı idare temyiz isteminin reddi gerektiğini savunmaktadır.
Danıştay Savcısı … ‘in Düşüncesi: Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin l.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle taraflar temyiz isteminin reddiyle Vergi Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’un Düşüncesi : Şüpheli alacak kabul edilerek karşılık ayrılan miktarın hasılat olarak kaydedildiği ileri sürülmekte olup, bu kanunun incelenerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 323 üncü maddesinde; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla, davacıya icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların şüpheli alacak sayılacağı belirtilmiş, bu alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre henüz tahsil edilmeden hasılata yazılan ve karın oluşumunu etkileyen mal ve hizmet bedelinin tahsilinin şüpheli hale gelmesi durumunda, bu miktar zarar yazılarak hesapların düzeltilmesi sağlanmaktadır.
Olayda; davacı şirket tarafından 28.4.1994 tarihinde satılan emtianın alıcısına ulaşmaması sonucu hasılat kaydedilen miktar 31.5.1994 tarihinde hasılattan düşülmüş bu alacağın şüpheli alacak karşılık ayrılması eleştirilerek yapılan tarhiyat mahkemece reddedilmiştir. Davacı şirket, gerek ikinci dilekçesinde, gerekse temyiz dilekçesinde, alacağın kayıtlarda hasılat olarak yer aldığını 28.4.1994 tarihinde hasılat kaydedilen alacağın 31.5.1994 tarihinde yanlışlıkla satış iadeleri hesabına kaydedildiğini, ancak 31.12.1994 tarihinde bu hatalı kaydın muhasebe kurallarına uygun olarak ters kayıtla düzeltilerek ilk duruma dönüldüğünü ileri sürmektedir. Davacı şirketin bu iddiası üzerine, defter ve belgeleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle, söz konusu alacağın hasılat kaydedilip kaydedilmediği saptanabilecekten davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun mükerrer 40 ncı maddesi uyarınca kurumlar vergisi mükelleflerinin cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120 nci maddesinde belirtilen esaslara göre geçici vergi ödeyecekleri öngörülmüştür. Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120 nci maddesinin 1 inci fıkrasında “gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı, cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, geçici vergi öderler.” ifadesinden sonra ikinci fıkrasında, geçici vergi tutarının içinde bulunulan yılda verilen yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinin ticari ve mesleki kazanca isabet eden kısmının yüzde ellisi olduğu belirtilmiştir. Fıkrada ayrıca, geçici verginin, yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edileceği ve yıllık gelir vergisi ile birlikte tarh ve tahakkuk ettirileceği öngörülmektedir. Bununla beraber, mükerrer 120 nci maddeye, 3946 sayılı kanunla eklenen dördüncü fıkrada “yapılan incelemeler
sonucunda, geçmiş dönemlere ait geçici verginin eksik beyan edildiğinin tespiti halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re’sen veya ikmalen geçici vergi tarh edilir. Ancak, yıllık beyanname verme süresi geçtikten sonra geçici verginin aslı aranmaz, bu vergiye gecikme faizi ve ceza uygulanır.” denilmektedir. 3946 sayılı Kanunla maddenin birinci ve ikinci fıkralarında bir değişiklik yapılmamış, geçici verginin “yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisi üzerinden hesaplanan gelir vergisi” üzerinden hesaplanacağı kuralı değiştirilmemiştir. Bu haliyle dördüncü fıkra hükmünün ancak, yine 3946 sayılı Kanunla maddeye eklenen üçüncü fıkra uyarınca geçici verginin üçer aylık dönemlerle beyanı ve ödenmesi usulünü seçen mükelleflerin eksik beyanda bulunduklarının tespiti halinde uygulanması mümkün bulunmaktadır. Dördüncü fıkra hükmünü, genel hükümlere göre ikmalen veya re’sen salınacak gelir vergisiyle birlikte geçici vergi de tarh edileceği biçiminde anlamak mümkün olmayıp, esasen alınamayacak olan geçici vergi üzerinden ceza da istenemeyeceğinden kesilen kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesinde isabet görülmemiştir.
Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar, kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı şirket temyiz isteminin kabulüyle, ….Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, davalı İdare temyiz isteminin reddine, 28.1.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.