Danıştay Kararı 4. Daire 1996/5234 E. 1997/2887 K. 06.10.1997 T.

4. Daire         1996/5234 E.  ,  1997/2887 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1996/5234
Karar No: 1997/2887

Temyiz Eden : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Taşbaşı Vergi Dairesi Müdürlüğü-ESKİŞEHİR
İstemin Özeti : Davacı şirketin muhtelif yıllara ilişkin vergi borçlarını vadesinde ödememesi sebebiyle hesaplanan gecikme zamlarında hesap ve mahsup hatası bulunduğundan söz edilerek düzeltilmesi istemiyle yapılan başvurunun vergi dairesi müdürlüğünce reddedilmesine ilişkin 15.3.1996 günlü yazının iptali ile davacı şirketin borcunun bulunmadığının tespiti istemiyle dava açılmıştır. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; idari davaların konusunu idari işlem ve eylemlerinin oluşturduğu, yükümlülerin dava konusu edebilecekleri işlemlerin kesin ve yürütülebilir nitelikte olması gerektiği, ayrıca ilgililerin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 124 üncü maddesi uyarınca düzeltme ve şikayet başvurusu üzerine de dava açabilecekleri, dava konusu edilen 15.3.1996 tarihli davalı İdare yazısının kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir yazı olmadığı gibi dava konusu işlemin mahiyeti, tarihi ve numarasının tespitine yönelik alarak verilen dilekçe ret kararına rağmen, yenilenen dava dilekçesinden bu hususların yine belirlenemediği, bu davanın idari işlemin geri alınması, düzeltilmesi istemiyle dava açma süresi içinde üst makama yapılmış bir başvurunun reddi üzerine açılmış bir dava olarak kabulüne de imkan bulunmadığı, diğer yandan davacı şirketin borçlarının olmadığının mahkemelerince tespitinin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca mümkün olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı şirket, dava konusu işlemin, tamamen icra memurunun mahsup hatası yapmasına yönelik işlemin geri alınmasına ilişkin olduğunu ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Davacı şirketin 27.12.1996 tarihli başvurusu üzerine vergi dairesi, ilgilinin dairelerine gecikme zammından kaynaklanan belirli bir miktar borcu bulunduğunu bildirmiştir. Verilen cevap, idari işlemin genel unsurlarını taşımakta ve davacıya belirtilen miktarda borcu ödeme sorumluluğunu yüklemektedir. İdarenin bu irade açıklaması üzerine idari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki genel esaslar çerçevesinde dava yoluna gidilmesine bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca anılan Kanun’un 2 nci maddesine göre açılan iptal ve tam yargı davalarında istem hakkında karar vermeden önce ilgili yargı merciince mutlaka tespit niteliğinde bir takım işlemlerin yapılması gerekli olup, davacı şirketin borcunun bulunmadığının tespitine ilişkin talebini iptal davasının içinde düşünmek gerekmektedir. Bu nedenle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 inci maddesinin 1 inci fıkrasının a bendinde idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı kişisel hakları ihlal olunanlar tarafından iptal davası açılabileceği belirtilmiştir. Maddede davaya konu olacağından sözü edilen idari işlem, genellikle “idari bir yetkinin kullanılması sırasında kamu idaresinin bir organ tarafından açıklanan irade beyanı” olarak tarif edilmektedir. Tarifte yer alan, işlemin “idari bir yetkinin kullanılması sırasında” yapılmış olması unsuru işlemin hukuki sonuç doğuracak, kesin ve doğrudan uygulanabilir nitelikte olmasını gerektirir.
2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında ise ilgililerin haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, 2 nci fıkrada altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevabın kesin olmaması halinde ilgilinin bu cevabı, istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği öngörülmüştür.
Davacı şirketin muhtelif yıllara ilişkin vergi borçlarını vadesinde ödememesi nedeniyle hesaplanan gecikme zammında hesap ve mahsup hatası yapıldığı belirtilerek, bu hatanın düzeltilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine dava açılmıştır. Vergi dairelerinin, idari işlemleriyle ilgili olarak vergi hukuku alanında tesis ettikleri, uygulanabilir nitelikte, yükümlünün hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak ve yükümlülüklerinde değişiklik veya yenilik yaratan irade açıklamalarının idari davaya konu teşkil edeceğinden kuşku duyulmaz. İdarenin vergi tarhı, tahakkuku ve tahsiline ilişkin işlemleri ile birlikte,idari işlem tarifindeki unsurları taşıyan diğer işlemleri hakkında dava açılabileceği muhakkaktır. Davacı şirketin başvurusu üzerine vergi dairesi gecikme zammından kaynaklanan belirli bir miktar borcu bulunduğunu bildirmiştir. Gecikme zammına ilişkin olarak İdarece verilen bu cevap nihai bir karar olup, aynı zamanda, davacı şirketin hukukunu etkileyen, icrai nitelikte bir işlem niteliğindedir ve dava konusu edilmesine bir engel bulunmamaktadır. Diğer yandan bir idari işlemin iptali istemiyle açılan davada, iptali istenen işlemle birlikte işleme esas olan hukuki durumun idari yargı yerince tespiti söz konusudur. Nitekim dava konusu edilen işlemin “iptaline” ya da “reddine” karar verilebilmesi için davacı şirketin borcunun olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu itibarla mahkeme kararında yazılı gerekçelerle ortada dava konusu edilebilecek türde bir idari işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddedilmesinde isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, 6.10.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.