Danıştay Kararı 4. Daire 1996/3659 E. 1997/1325 K. 29.04.1997 T.

4. Daire         1996/3659 E.  ,  1997/1325 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1996/3659
Karar No: 1997/1325

Temyiz Eden : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Erenköy Vergi Dairesi Müdürlüğü-İSTANBUL
İstemin Özeti : Yönetim kurulu üyesi olduğu … Anonim Şirketinin vadesinde ödenmeyen vergi borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesine göre kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri tebliğ edilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının borçlu şirketin kanuni temsilcisi olması dolayısıyla 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesi gereği sözkonusu borçlardan dolayı sorumluluğu bulunduğu, tek malvarlığı icra yoluyla satılan ve satış bedeli vergi borçlarını karşılamayan borçlu şirketin başka bir malvarlığı bulunmadığından, davacı adına yapılan takibin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, düzenlenen ödeme emrinin yerinde olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesine göre takibi mümkün bulunmadığından anılan maddeye dayanılarak düzenlenen ödeme emrinin iptali gerekirken, davanın reddine ilişkin mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, davacının kanuni temsilcisi olduğu anonim şirketin ödenmeyen vergi borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinin yerinde olup, olmadığı hususuna ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35 inci maddesinde “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir” hükmü mevcuttur.
Anılan madde mevzuatımıza 4108 sayılı Kanun’un 11 inci maddesiyle girmiş olup, maddenin gerekçesinde; “Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10 uncu maddesiyle, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri ile yabancı şahıs ve kurumların Türkiye’deki temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükümden hareketle, tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden 6183 sayılı Kanun’un cebri takibata ilişkin hükümlerine göre takip ve tahsili cihetine gidilmektedir. Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil imkanı bulunmadığında da kanuni temsilciler hakkında takibata geçilmiş ancak Danıştay’ca verilen muhtelif kararlarla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen alacakların takibinde mezkur maddenin tatbik imkanı bulunmadığı yönünde görüş birliğine varılmıştır. Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır. Bu itibarla, amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci madde eklenmiştir.” denilmektedir.
Sözkonusu gerekçeden de anlaşılacağı üzere, 6183 sayılı Kanuna mükkerrer 35 inci maddenin eklenmesiyle, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de bu esaslara göre sorumlu olmaları amaçlanmıştır.
6183 sayılı Kanun, 1 inci maddesinde sayılı vergi dahil tüm amme alacaklarının tahsil usulünü düzenlediğinden, mükerrer 35 inci madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir gibi görünse de, Vergi Usul Kanunu’nun 10 uncu maddesinin özel nitelikli bir tahsil hükmü olan ikinci fıkrası zımmen veya açık olarak ılga edilmediği için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35 inci maddenin uygulanma olanağı yoktur. Nitekim Kanunun gerekçesinde de Vergi Usul Kanunu’nun 10 uncu maddesine atıfta bulunularak, mükerrer 35 inci maddenin “diğer amme alacakları” için getirildiği belirtilmekle, paralel bir düzenlemeyle bu ayırıma gidilmiş olmaktadır. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanunu’nun 10 uncu maddesi olup, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesi ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecektir. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklar için kanuni temsilci olan davacı, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesine göre düzenlenen ödeme emri ile takip edilemeyeceğinden davanın reddine ilişkin mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 29.4.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.