Danıştay Kararı 4. Daire 1996/3625 E. 1997/4826 K. 11.12.1997 T.

4. Daire         1996/3625 E.  ,  1997/4826 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1996/3625
Karar No: 1997/4826

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : İhsaniye Malmüdürlüğü İhsaniye/AFYON
İstemin Özeti : 1995 yılı gelir vergisi beyannamesini, elde ettiği gerçek kazancı üzerinden vergilendirilmesi gerektiği yolundaki ihtirazi kayıtla veren davacının bu istemi kabul edilmeyerek hayat standardı esasına göre hesaplanan matrah üzerinden gelir vergisi tahakkuk ettirilmiştir. … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 116 ncı maddesinde hayat standardı esası gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari, zirai ve mesleki kazanç sahiplerinin yaşam düzeyinden hareketle müklleflerin gerçek gelirlerine yaklaşmayı amaçlayan bir otokontrol müessesesi olduğu, vergi yükünün azaltılması ve arttırılmasında benzer durumda olanlara bunun aynı derecede yansıtılması gerektiği, bu hususun eşitlik ilkesi gereği olduğu, benzer faaliyette bulunanların belirlenen hayat standardı gösterge tutarının altında vergilendirilmelerinin eşitlik ilkesini bozacağı, buna göre yapılan uygulamada kanuna aykırılık görülmediği, davacının Anayasa’ya aykırılık iddialarında isabet bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, yapılan faaliyetin gereği olarak belgesiz kazanç elde etmenin mümkün olmadığını, aynı meslektekilerin aynı kazancı sağlayamayacaklarını, elde edilmeyen gelirin vergilendirilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Kanuni dayanağı bulunmayan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine 11.12.1997 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU : 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun birinci maddesine göre, gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabi olup gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Aynı Kanuna 2772 sayılı kanunla eklenen ve 3239 sayılı kanunla değiştirilen mükerrer 116 ncı maddede ise, bir vergi güvenlik müessesesi olan hayat standardı esasına yer verilmiştir. Buna göre, gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari zirai ve mesleki kazanç sahiplerinin beyan edecekleri gelir, madde metninde yazılı esaslara göre belirlenen gösterge tutarından az olamayacaktır.
Vergi sistemimizde, Gelir Vergisi Kanununu’nun birinci maddesinden de anlaşıldığı üzere gerçek gelirin vergilendirilmesi esastır. Mükerrer 116 ıncı maddenin gerekçesinde de belirtildiği şekilde, mevcut belge düzeninin tam olarak uygulanmadığı alanlarda gerçek gelire yaklaşmak amacıyla otokontrol müesseseleri getirilmiş olup hayat standardı esası da benzer bir müessese olarak vergi sisteminde yerini almıştır. Bu açıklamalara göre, vergilendirmede gerçek gelirin esas alınması temel prensip olup, bazı nedenlerle getirilen otokontrol müesseseleriyle hesaplanan gelirin matrah olarak alınması ise istsnadır. Bu suretle belge düzenine tam olarak uyulmadığı kabul edilerek gerçek gelire yaklaşılması amaçlanmaktadır.
1512 sayılı Noterlik Kanununun birinci maddesine göre davacının da ifa etmekte olduğu “Noterlik Mesleği” bir kamu hizmeti olarak tanımlanmış, 112 ve müteakip maddelerinde de noterlerin alacakları ücretlere ilişkin esaslara yer verilmiştir. Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden noterlerin, yaptıkları işler karşılığında tamamen belgeye dayalı olarak ücret elde ettikleri anlaşılmaktadır.Bunun dışında bir gelir elde edildiğinin kabulü hiç bir surette mümkün değildir. Noterler hakkında, Gelir Vergisi Kanunu’nun benimsediği gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesine göre uygulama yapılması kanunun temel amacına uygun düşeceğinden, vergilendirmede istisnai bir yol olan hayat standardı esasına göre uygulama yapılmasında isabet bulunmadığı görüşüyle karara karşıyım.