Danıştay Kararı 4. Daire 1996/2933 E. 1996/4117 K. 12.11.1996 T.

4. Daire         1996/2933 E.  ,  1996/4117 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1996/2933
Karar No: 1996/4117

Temyiz Eden : Kızılbey Vergi Dairesi Müdürlüğü/ANKARA
Karşı Taraf : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacının ortağı bulunduğu … Limited Şirketinin muhtelif vergi borçlarının ödenmemesi üzerine davacıya ait menkul malın 25.5.1993 tarihli haciz tutanağına dayanılarak haczedildiği ve haczedilen bu malın satılacağına ilişkin 21.9.1995 tarihli yazı dava konusu edilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; hacizli gayrimenkulün satışı için İdarece yapılması gereken işlemler satış işleminin hukuka uygunluğunun tespitinde doğrudan etkili olduğundan bu işlemlerin dava konusu edilebileceği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35 inci maddesi uyarınca limited şirketlerde ortakların sorumluluğu için amme alacağının şirketten tahsil edilemediğinin kesin olarak ortaya konması gerektiği, olayda ise … Limited Şirketi’nin mal varlığının vergi borcunu ödeyecek durumda olmadığı, haciz halinde bulunduğunun somut olarak saptanmadığı, bu durumda davacının mallarının haczedilemeyeceği gerekçesiyle satış işleminin uygulanacağını bildiren yazının iptaline karar vermiştir. Davalı İdare, haciz işlemi yapılmasına rağmen vergi borcunun ödenmemesi nedeniyle haczedilen malın satışa çıkartılmasında kanuna aykırılık bulunmadığını ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı …’nın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Limited şirketlerde ortakların sorumluluğu 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35 inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca limited şirketlerin ödenmeyen ve tahsil imkanı kalmayan amme borçlarından dolayı ortaklar vaz ettikleri veya vaz’ını taahhüt ettikleri sermaye miktarında sorumlu tutulabilirler.
Şirketin vergi borcunun şirketin mal varlığından tahsilinin mümkün olmadığından söz edilerek, 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi karşısında ortağın takibine şirketteki sermaye miktarını içeren bir ödeme emri düzenlenmek suretiyle başlaması gerekmektedir. 6183 sayılı Kanun’un amme alacağının cebren tahsilini düzenleyen ikinci kısmının “cebri tahsil ve takip” esasları başlıklı birinci bölümünde yer alan 55 inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı öngörülmüştür. Kamu alacağının ödeme emri ile istenilip tahsili sağlanamadığı hallerde müteakip işlemler yapılabileceğinden ancak bu husus sabit olduktan sonra yine şirket ortağı hakkında 6183 sayılı Kanunda belirlenen usullere uygun olarak düzenlenecek bir haciz varakasına dayanılarak haciz işlemleri uygulanabilir.
Dosyanın incelenmesinden uyuşmazlık konusu kamu alacağının borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirleriyle istendiği, tahsilatın sağlanamaması üzerine davacının menkul malının haczedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacıya 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre ödeme emri tebliğ edilerek alacağın tahsilinin sağlanması ve ilgilinin şirket borcundan sorumlu olmadığı konusunda bir iddiası varsa bu iddianın açacağı davada açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Anılan Kanunun 64 üncü maddesine göre de bu ödeme emri kesinleştikten sonra öngörülen usul çerçevesinde haciz kararının alınıp, haciz varakasının düzenlenmesi ve davacıya ait varlığın haczi gerekirken bu hususlara uyulmadan yapılan haciz işleminde isabet bulunmamaktadır. Davacı hakkında uygulanan işlemin iptaline karar veren mahkeme kararında sonucu itibariyle kanun ve usule aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine 12.11.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.