Danıştay Kararı 4. Daire 1996/1481 E. 1997/1872 K. 10.06.1997 T.

4. Daire         1996/1481 E.  ,  1997/1872 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1996/1481
Karar No: 1997/1872

Temyiz Eden : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Bakırköy Vergi Dairesi Müdürlüğü İSTANBUL
İstemin Özeti : Davacı şirketin 1989 yılına ilişkin işlemleri incelenerek düzenlenen raporda dönem zararının azaltılması öngörülmüştür. … uncu Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; inceleme raporunda, şirketin sahibi bulunduğu arsa üzerine kat karşılığı bina yapılmak üzere müteahhide verilmesinde aracılık eden kişilere ödenen komisyon ücretinin bu konudaki sözleşmenin düzenlendiği 1987 yılı gideri olduğu halde 1989 yılında gider kaydedilmesi tenkit edilmiş olup, söz konusu ücretin 1987 yılında tahakkuk ettiğinin kabulü gerekeceğinden, dönem zararının bu ödeme tutarı kadar azaltılmasının yasal olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, aracılık hizmetine ilişkin ücretin ödenmesinin şarta bağlı olduğunu, sözleşmede yazılı şartın 1989 yılında gerçekleşmesi nedeniyle ödemenin bu yılda yapılarak aynı yılda gider kaydının kanuna ve usule aykırı olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Kanuni dayanağı bulunmayan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı … ‘ın Düşüncesi :193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 39/2 maddesinde ticari kazancın hesaplanmasında, elde edilen hasılatın tahsil edilen paralarla tahakkuk eden alacakları, giderlerin ise tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade edeceği hükme bağlanmıştır.
Olayda, Davacının sahibi olduğu arsanın kat karşılığı müteahhide verilmesinde aracılık eden kişilere 140.000.000 lira komisyon ücretinin ödenmesi hususunda 24.4.1987 tarihinde Davacı şirketle komisyoncu kişiler arasında yapılan sözleşmede komisyon ücretinin, müteahhidin, en az üç blok inşaatı bitirmesinden veya üç bloka eşdeğer inşaat yapmasından sonra ödeneceği, ödeme süresinin hiçbir şekilde 31.3.1989 tarihini geçemiyeceği belirlenmiş, bu sözleşmeye göre komisyon ücretinin 24.3.1989 gününde ödenerek 1989 yılı defterlerine gider yazıldığı anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun 149uncu maddesinde “bir aktin mevzuunu teşkil eden borcun mevcudiyeti meşkuk bir hadisenin tahakkukuna talik edilmiş ise o akit, şarta bağlı akit olup, iki taraf hilafına kastetmedikleri halde şarta bağlı akit, ancak şartın tahakkuku anından itibaren hüküm ifade eder” hükmü yer almış olup, maddeye göre şarta bağlı bir akit ancak şartın tahakkuku ile hüküm ifade edebilmektedir.
Olayda, komisyonca kişilerle yükümlünun yapmış olduğu 24.4.1987 tarihli sözleşmenin şarta bağlı olduğu, ancak şartın tahakkuk etmesi sonucu hüküm ifade edeceği açık olup, “şartın” da 1987 yılında değil, 1989 yılında gerçekleşmiş olması nedeniyle 1989 yılında yapılan ödemenin 1989 yılı kayıtlarına gider olarak kaydedilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından, Vergi Mahkemesince, komisyon ücretinin Davacı Şirket yönünden sözleşmenin düzenlendiği 1987 yılında tahakkuk etmiş borç olarak kabulünün zorunlu olduğu, gerekçesiyle davanın reddedilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi :Şarta bağlı sözleşmede yazılı şartın 1989 yılında gerçekleştiği ve şirket yönünden borcun bu yılda doğduğu sabit olan olayda aksi yönde bir tespit yapılmadan söz konusu borcun aynı yılda ödenerek gider kaydında isabet bulunmadığından bu konudaki davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, şirketin sahibi bulunduğu arsanın kat karşılığı bina yapılmak üzere müteahhide verimesinde aracılık eden kişilere 1989 yılında ödenen komisyon ücretinin 1987 yılı gideri olduğu zira, hizmetin 1987 yılında verildiği, bu durumda söz konusu meblağın giderlerden tenziliyle dönem zararının bu miktar kadar azaltılmasını öngören raporun 30.12.1994 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine şirketin 1994 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde söz konusu tutarı ihtirazi kayıtla beyan ettiği anlaşılmaktadır. İhtirazi kayıt dilekçesinde,olay hakkında 25.1.1995 tarihinde dava açıldığı ve açılan bu davanın lehe sonuçlanması halinde ihtirazi kayıtla beyan edilen tutarla ilgili olarak ödenen vergi ve fonun iadesinin isteneceği ifade edilmiştir. Buna göre, inceleme raporunun tebliğini takiben ancak ihtirazi kayıtla beyandan önce 25.1.1995 tarihinde açılan işbu davanın incelenmesinde kanuna aykırılık bulunmadığına karar verildikten sonra işin esası incelendi:
İnceleme raporunda tenkit konusu edilen ödemenin yapılmasına dayanak teşkil eden sözleşmede, ifası gereken hizmet belirtildikten sonra bu hizmet karşılığı verilecek ücretin inşaatın belli bir aşamaya gelmesinden sonra ödenmesi öngörülmüştür. Ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası cari olup elde edilen hasılat tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları, giderler ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade etmektedir. Borç ve alacağın hukuken varlığından söz edilebilmek için, o borç ve alacağın genel hükümlere göre doğmuş olması gerekmektedir. Borçlar Kanununun 149 uncu maddesi uyarınca, bir sözleşmenin konusu olan borcun varlığı, kesin olmayan bir olayın gerçekleşmesine ertelenmiş ise, o sözleşme şarta bağlı bir sözleşme olmakta ve şartın gerçekleşmesiyle sözleşme sonuç doğurmakta, diğer bir ifade ile borç, şartın gerçekleşmesiyle ortaya çıkmaktadır. Olayda söz konusu borç,sözleşmedeki şartın tahakkukuna bağlı olduğundan ve bu şartın 1987 yılında gerçekleştiğine ilişkin bir tespit bulunmadığından, sözleşmeye uygun hizmetin verildiği 1989 yılında şirket yönünden borç tahakkuk etmiş olmaktadır. Söz konusu borcun bu tahakkuk tarihi itibariyle gider yazılmasında kanuna aykırılık yoktur. Buna
rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, … uncu Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 10.6.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.