4. Daire 1995/5229 E. , 1996/4259 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1995/5229
Karar No: 1996/4259
Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Beyoğlu Vergi Dairesi Başkanlığı İSTANBUL
İstemin Özeti : 1991 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu saptanan matrah farkı üzerinden davacı adına re’sen gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. …. Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7/1 inci maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olduğunun belirtildiği, olayda davaya konu vergi ihbarnamelerinin davacının bilinen adresinde 19.1.1994 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, en geç 18.2.1994 tarihine kadar açılması gereken davanın süresinden sonra 21.2.1994 tarihinde kayda giren dilekçeyle açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı, 19.1.1994 tarihinde düzenlenen ihbarnamelerin kendisine 20.1.1994 gününde tebliğ edildiğini ve davanın süresinde açıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi :Davacı adına re’sen salınan vergi ve kesilen cezaya ilişkin ihbarnamelerin, Vergi Usul Kanununu’nun 102 nci ve 107 nci maddeleri hükümlerine aykırı olarak tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, tebliğ alındısında yazılı 19.1.1994 tarihi yerine davacının belirttiği 20.1.1994 tarihinin tebliğ tarihi olarak dikkate alınmasının gerekli olduğu görüşüyle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 93 üncü maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu kadar ki ilgilinin kabul etmesi şartiyle tebliğin daire veya komisyonda yapılmasının caiz olduğu açıklanmış, aynı Kanun’un 102 nci maddesinde de, tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunacağı, 107 nci maddesinde ise, Maliye Bakanlığının tebliğleri posta yerine memur vasıtasıyla da yaptırtmaya yetkili olduğu, bu madde hükmünün uygulanmasında da bu kısımdaki tebliğ esaslarına uyulacağı belirtilmiştir.
Vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden vesikaların ve yazıların, bu arada doğal olarak da ihbarnamelerin tebliğinin nasıl yapılacağını düzenleyen yukarıdaki tebliğ usullerinin hepsinde ortak olan koşulun, tebliğ evrakının teslimi esnasında tebliğ yapılan muhatap ile tebliği yapan memurun, tebliğ evrakını birlikte tarih koyup imzalamaları olduğu, ancak bu koşula uygun düzenlenen tebliğ evrakının hüküm ifade edeceği anlaşılmaktadır. Yasanın öngördüğü koşulları taşımayan bir tebliğ evrakındaki tarihe itibar edilmesi mümkün olmayıp bu durumda söz konusu evraktaki tarih yerine ilgilisinin belirttiği tarihin, gerçek tebliğ tarihi olarak dikkate alınması ve sürelerle ilgili değerlendirmelerde bu tarihe itibar edilmesi gerekmektedir.
Olayda davacı adına re’sen yapılan tarhiyata ilişkin olarak 19.1.1994 düzenleme tarihini taşıyan 1/8 – 1/11 – 1/9 – 1/12 sayılı vergi/ceza ihbarnamelerinin, davacının bilinen adresinde tebliğine ait tebliğ alındısında teslim tarihi olarak 19.1.1994 tarihinin yazılıp teslim alan kısmında ise … adı ve imzasının bulunduğu, ancak teslim eden veya tebliği yapan kısmında ise hiç bir isim veya imzanın veya sicil numarasının bulunmadığı, ayrıca tebliğin elden yapıldığına dair bir açıklayıcı bilginin de yer almadığı görülmektedir. Bu durumda söz konusu tebliğin, kanunun aradığı koşullara uygun yapılmadığı anlaşıldığından, dava süresinin hesaplanmasında bu tarih yerine davacının dilekçesinde gösterdiği 20.1.1994 tarihinin dikkate alınması halinde davanın 2577 sayılı Kanun’da öngörülen esaslara uygun olarak süresinde açıldığı belirlenmektedir.
Bu nedenle, davacı temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin …. günlü ve E:…, K:… sayılı kararının, bozulmasına, 18.11.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.