Danıştay Kararı 4. Daire 1995/4468 E. 1996/390 K. 07.02.1996 T.

4. Daire         1995/4468 E.  ,  1996/390 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1995/4468
Karar No: 1996/390

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Küçükyalı Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
İstemin Özeti : 1989 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu salınan kurumlar vergisi ve kesilen kaçakçılık cezası ile gecikme faizine karşı açılan davanın … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine, söz konusu alacağın tahsili amacıyla davacı anonim şirket adına ödeme emri tebliğ edilmiştir. … Vergi Mahkemesi … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; tarhiyata karşı açılan davada mahkeme kararı temyiz edilmiş olmakla birlikte 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 52 inci maddesi uyarınca mahkeme kararı hakkında yürütmenin durdurulması kararı alınmadığı, İdarece dava konusu işlemin yürütülmesinde ve bunun sonucu olarak vadesinde ödenmeyen vergi borçları nedeniyle ödeme emri düzenlenmesinde isabetsizlik bulunmadığı, her ne kadar tarhiyata karşı açılan davada davayı reddeden mahkeme kararı Danıştay Dördüncü Dairesince verilen 10.4.1995 günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla bozulmuş ise de dava konusu ödeme emrinde düzenlendiği tarih itibariyle yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı şirket, tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulduğunu, ayrıca davacı şirket hakkında iflas kararı verildiğini ve alacağın iflas masasına kaydı gerektiğini ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Davacı şirketin 1989 yılı kurumlar vergisi ve fonlar ile gecikme faizi ve vergi cezasına ilişkin borçlarını süresinde ödemediği gerekçesiyle düzenlenen 23.12.1994 gün ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 54 ncü maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı, 55 nci maddesinde de, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun ödeme emriyle tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda bir alacağın amme alacağı sayılması ve ödeme emrine bağlanabilmesi için kesinleşmiş bulunması gerektiği açıktır.
Dava konusu uyuşmazlıkta ise ödeme emriyle istenen alacağın, vergi ve ceza ihbarnamesiyle istenmesi üzerine dava açıldığı, açılan davayla tahsil işleminin durduğu, ancak Mahkemenin ret kararı üzerine davacı tarafca temyiz yoluna gidilmiş olmasına rağmen, amme alacağının kesinleştiği gerekçesiyle ödeme emri düzenlendiği ve ödeme emrinin tebliğinden sonrada, temyiz konusu cezalı tarhiyata ilişkin kararın Danıştay’ca bozulduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar ödeme emrinin düzenlendiği tarihte cezalı tarhiyatın hukuka aykırılığı yolunda bir karar bulunmamakta ise de, tahsilat aşamasında ödeme emrinin yasal dayanağı kalmadığından ve artık ödenmesi gereken kesinleşmiş bir amme alacağından bahsedilemeyeceğinden, dava konusu ödeme emri düzenlenmesi işleminde de hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle davacının temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : İnceleme raporuna göre yapılan tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararı üzerine düzenlenen ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren vadesinde ödeme yapılmaması üzerine ödeme emri düzenlenmiştir. Ancak Vergi Mahkemesi kararının Dairemizce bozulmasına karar verilmiş olup, ortada tahsil edilebilir bir alacağın bulunduğundan söz edilemez. Bu durumda, cebri icra işlemine devam edilemeyeceğinden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 55 inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı belirtilmiştir.
Olayda, davacı şirketin 1989 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu yapılan tarhiyata karşı açılan dava … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu ret kararı üzerine düzenlenen ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren vadesinde ödememesi nedeniyle ödeme emri düzenlenmiştir. Ancak mahkeme kararı davacı şirket tarafından temyiz edilmiş ve Danıştay Dördüncü Dairesinin 10.4.1995 günlü ve E:1995/275, K:1995/1589 sayılı kararıyla mahkeme kararı bozulmuştur. Bu durumda vergi ve cezaların kesinleşmesi söz konusu olmadığı gibi söz konusu borçların ödeme emriyle takibinin sonuç doğurmayacağı dikkate alındığında, ödeme emrinin iptali gerekirken davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 7.2.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Azlık Oyu : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112 inci maddesinde, “Vergi Mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 inci maddesinin 8 numaralı bendi gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir.” denilmekte, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde ise, “Amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir ödeme emri ile tebliğ olunur.” ifadesi yer almaktadır.
Davacı şirketin 1989 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapora göre re’sen salınan cezalı vergilerin kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararı üzerine düzenlenen ikinci ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren vadesinde ödenmemesi nedeniyle ödeme emri düzenlenmiştir.
Ödeme emrinin düzenlendiği 23.12.1994 tarihinden sonra Dairemizin 10.11.1995 gününde K:1995/1589 sayılı bozma kararı verilmiştir. Ancak idari işlemlere karşı açılan davalar işlemin tesis edildiği tarihteki hukuki durum ve rejime göre görülüp çözümleneceğinden ve ödeme emrinin düzenlendiği tarihde İdarenin tahsil edilebilir hale gelmiş kamu alacağı bulunduğundan, bu alacağın ödeme emri ile istenilmesinde kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca ödeme emri düzenlenmesine esas olan Vergi Mahkemesi kararının temyiz merciince bozulması, kamu alacağının takibi için müteakip işlemlerin yapılmasını engellerse de ilk mahkeme kararına göre belirlenen vadeye göre tebliğ edilen ödeme emrinin iptali için yeterli neden olamaz.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara karşıyım.