Danıştay Kararı 4. Daire 1995/1195 E. 1997/2715 K. 24.09.1997 T.

4. Daire         1995/1195 E.  ,  1997/2715 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1995/1195
Karar No: 1997/2715

Davacı : 1-…
2-…
Vekili : …
Müdahiller : 1- …
2- …
3- …
Davalı : Maliye Bakanlığı /ANKARA
Davanın Özeti : 23.2.1995 günlü ve 22211 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, “Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında 1 no.lu Genel Tebliğ”in C ve D bölümlerinin iptali istemine ilişkindir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma için belirlenen 30.10.1995 gününde müdahillerin gelmediği görüldüğünden davacı vekili Avukat … ile davalı İdareyi temsilen gelen Hazine Avukatı … dinlendikten sonra, iptali istenilen Genel Tebliğin yayımına dayanak alınan Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227 nci maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu görüşüne varılarak başvurulan Anayasa Mahkemesi’nce, başvurunun 26.6.1996 günlü ve E:1996/5, K:1996/26 sayılı kararla reddedildiğine dair yazının dosyaya gönderildiği görülerek, Tetkik Hakimi …’ın açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında 1 Nolu Genel Tebliğin iptali istemiyle açılan davada, Av. … yanında … da davacıolarak gösterilmişse de, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının üyeleri ile ilgili konulardaki bir düzenlemeye karşı dava açabilmesinin ancak söz konusu düzenlemenin kurumun temsil ettiği mensupların mesleki konumuyla doğrudan ilgili olmasına bağlı bulunduğu, meslekle doğrudan ilişkili olmayıp üyelerinin olayda olduğu gibi vergi mükellefiyetiyle ilgili konularda dava açabilmesinin mümkün olmadığı, nitekim yasa koyucunun da mesleki kuruluşlarla ilgili 507 ve 2821 sayılı Kanunlarda bu yetkiyi ayrıca düzenlemiş olmasıyla, iradesini bu yönde gösterdiği, dolayısıyla anılan mesleki kuruluşun iptali istenilen konuda yargı mercileri önünde mensuplarının menfaatini koruma konusunda taraf olma yetkisi bulunmadığına, oyçokluğuyla karar verilerek, dava diğer davacı ve müdahillere hasren incelendi.
Vergi Usul Kanunu’nun 227 nci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığın’ca 23.2.1995 günlü ve 22211 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında 1 Sıra Nolu Genel Tebliği” ile yapılan düzenlemelere karşı açılan davada, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227 nci maddesinde, mükeleflerin kanuni defterlerini tutmak ve mali tablolarını tanzim etmek için meslek mensuplarıyla yıllık sözleşmeler yapmak zorunluluğu öngörülmediği halde, bu hususun tebliğle zorunlu kılınması kanunun verdiği yetkinin aşılması anlamına geldiği gerekçesiyle 21.3.1995 gününde yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş, dava sonuçlanmadan 26.9.1997 gün ve 23034 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve aynı konuda yeni düzenlemeler içeren 4 Sıra No’lu Genel Tebliğin VIII inci maddesiyle hem dava konusu 1 Sıra No’lu Genel Tebliğ, hem de bunu takip eden 2 ve 3 Sıra No’lu Genel Tebliğler tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu gelişme çözümlenmesi gereken yeni bir hukuki durum meydana getirmiştir. Dava konusu yapılıp yürütülmesi durdurulan bir düzenleyici işlemin, dava karara bağlanmadan önce yürürlükten kaldırılmasının, işlemin ilgililerinin hukukunu nasıl etkileyeceğinin tartışılması gerekmektedir. Bir idari davada verilen iptal kararı, iptali istenilen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak tasarrufun tesisinden önceki hukuki durumu ortaya koyar. Diğer bir ifadeyle iptal edilmiş bulunan işlemi, hukuk alemine hiç doğmamış hale getirir. Bir iptal davasında verilen yürütmenin durdurulması kararı da, henüz ortada bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenilen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurur ve bu tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar. Doktrinde de genel kabul gören bu ilke uyarınca, gelişimi yukarıda açıklanan dava konusu olay ele alındığında, hakkında yürütmenin durdurulmasına karar verilen dava konusu düzenlemenin, İdarece yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar uygulanma olanağı bulunamamıştır. Başka bir ifadeyle, ilgililer defterlerini tutmak ve mali tablolarını düzenlemek için meslek mensuplarıyla yıllık sözleşme yapmaya zorlanamamışlardır. Tebliğin idarece yürürlükten kaldırılmasıyla, artık hiç bir şekilde uygulanması ve ilgilileri hakkında bu işlem dayanak gösterilerek bir tasarrufta bulunulması mümkün olmayacaktır. Yürütmenin durdurulması kararı nedeniyle hiç uygulanmamış olan dava konusu Tebliğin, yürürlükten kaldırılmakla ileride uygulanma olanağının da bulunmaması karşısında, bu suretle hukuku korunmuş olan ilgililerin, bu davanın sonuçlandırılmasında bir yarar kalmamıştır. Bu nedenle, dava konusu idari işlem hakkında karar verilmesine yer olmadığına, tarafların avukatları için vekalet ücreti takdirine gerek bulunmadığına, yargılama için yapılan diğer giderlerin taraflar üzerinde bırakılmasına, 24.9.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.

AZLIK OYU (X): Kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanununun 110 uncu maddesi gereğince mensuplarının genel menfaatlerini sağlamak ve mesleğin düzen ve geleneklerini korumak yetkisine sahip olup, avukatlık sınıfının bütününü ilgilendiren, bu meslekle doğrudan ilgili ve tek tek mükellefiyetlere ait olmayan genel idari düzenlemelere ilişkin konularda dava açma ehliyetini haizdir.
Bu nedenle Türkiye Barolar Birliğinin bu davada mensuplarının menfaatini korumak için taraf olma yetkisi bulunmadığı yolundaki karara karşıyım.