Danıştay Kararı 4. Daire 1986/1909 E. 1986/2884 K. 07.10.1986 T.

4. Daire         1986/1909 E.  ,  1986/2884 K.
Daire : DÖRDÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 1986
Karar No : 2884
Esas Yılı : 1986
Esas No : 1909
Karar Tarihi : 07/10/986

VERGİ DAİRESİNDE MÜKELLEFİYET KAYDI BULUNMAKLA BİRLİKTE HİÇ BİR FAALİYETTE BULUNMADIĞINI TEVSİK EDEN YÜKÜMLÜ HAKKINDA HAYAT STANDARDI ESASINA GÖRE TARHİYAT YAPILMASINA OLANAK BULUNMADIĞINDAN, TARHİYAT SAFHASINA AİT OLARAK İLERİ SÜRDÜĞÜ HUSUSLARIN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIK SIRASINDA BÖYLE BİR BORCU OLMADIĞI İDDİASINI İÇERDİĞİ VE BU İDDİASINI İSPATLADIĞININ KABULÜ GEREKECEĞİ HK.

Uyuşmazlığın esasını, vergi dairesinde mükellefiyet kaydı bulunmakla birlikte yıl içinde hiç bir faaliyette bulunmadığını tevsik eden ve bu nedenle yıllık gelir vergisi beyannamesini “faaliyetsizim” şerhiyle veren yükümlü adına hayat standardı esasına göre tarhiyat yapılıp yapılamıyacağı hususu oluşturmaktadır.
Hayat standardı esası gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari, zirai ve mesleki kazanç sahiplerine uygulanmak üzere 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa 2772 sayılı Kanunun 15.maddesiyle eklenen mükerrer 116.mad de ile vergi sistemimize giren bir vergi güvenlik müessesesi olup, yükümlülerin sahibi bulundukları bazı servet unsurları dolayısıyla yaptıkları giderler ve sürdürdükleri hayat düzeyini gösteren belirtiler- den hareketle, gelirlerinin belli tutarlardan aşağı olamayacağı düşüncesine dayanan, bir çeşit asgari vergilendirmeyi amaçlayan ve gelirin gerçekliği ilkesine istisna getiren bir vergileme aracıdır.
Bu müessesenin yasal dayanağını oluşturan Gelir Vergisi Kanununun yukarıda sözü edilen mükerrer 116.maddesinin 1.fıkrasında, gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari, zırai ve mesleki kazanç sahiplerinin beyan ettikleri gelirin (zarar beyan edilmesi dahil) maddede belirtilen asgari tutarlara madde devamında belirtilen hayat standardı göstergelerine göre belirlenen ilavelerin yapılmasıyla bulunan tutardan düşük olması halinde, bu şekilde saptanan tutardan 31.maddedeki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktarın vergi tarhına esas alınacağı belirtil miş ve 5.fıkrasında yıl içinde işe başlayan veya işi bırakan mükellefler için faaliyette bulunulan sürelerin gözönünde tutulacağına değinil miş ve 7.fıkrasında ise, bu maddeye göre yapılacak tarhiyata itirazın, tahakkuk eden verginin tahsilini durdurmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Madde metninin yasakoyucunun yukarıda değinilen amacı da gözönüne alınarak incelenmesinden anlaşılacağı üzere, bu esasa göre tarhiyat yapılabilmesi için yükümlülerin ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri sonucunda bir gelir beyanında bulunmaları veya zarar ettiklerini bildirmiş olmaları gerekmektedir. Başka bir anlatımla, hiçbir faaliyette bulunmadığı halde, vergi dairesindeki mükellefiyet kaydı herhangi bir nedenle silinmeyen yükümlüler adına bu esasa göre tarhiyat yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Nitekim, maddenin 5.fıkrasında, yıl içinde işe başlayan veya işi bırakan mükellefler için faaliyette bulunulan sürelerin gözönünde tutulacağının belirtilmiş olması da bu görüşün doğruluğunu ve yasakoyucunun esas aldığı kıstasın faaliyette bulunulan süre olduğunu göstermektedir. Oysa uyuşmazlığa konu olayda ise yükümlü, yapmakta bulundukları inşaatın 1979 yılında mühürlenmesinden bu yana hiç bir faaliyette bulunmadığını ileri sürmüş ve konuya ilişkin olarak Sosyal Sigortalar Kurumu … Şube Müdürlüğünden ve … Belediyesinden aldığı belgeler ile 1981 takvim yılında ödenen peşin gelir vergisinin yıl içinde faaliyette bulunulmamış olması ve dolayısıyla kar edilmesinin sözkonusu olmaması nedeniyle 1982 yılında tahakkuktan terkin edildiğine ilişkin olarak … Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen düzeltme fişini kanıtlayıcı belge olarak sunmuş, Vergi Dairesi Müdürlüğünce ise bunların aksi ileri sürülmemiş olup, Yükümlünün yıl içerisinde faaliyette bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yıl içinde hiçbir faaliyette bulunmadığını kanıtlayan yükümlü adına hayat standardı esasına göre tarhiyat yapılmasına olanak bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Tarhiyatın esasına ilişkin iddiaların ödeme emri safhasında incelenip incelenemeyeceği hususuna gelince;6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “ödeme emrine itiraz” başlıklı 58.maddesinin birinci fıkrasında kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığını ileri sürerek itirazda bulunabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Yasada sınırlı olarak sayılan bu itiraz nedenlerinden “borcun bulunmaması” borcun ya hiç doğmamış olması yahut da ödenerek veya başka bir sebeple ortadan kalkmış bulunmasını ifade etmektedir. Vergi Hukuku yönünden vergi borcunun doğmamış olması ise, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın gerçekleşmemesine bağlıdır.
Bir vergi veya cezanın borçlusu oldukları ödeme emriyle kendilerine duyurulanların, böyle bir borçları olmadığını ileri sürmelerine karşın, ihbarname ile istenen vergi veya cezalara karşı dava açmamaları neden gösterilerek veya olayda olduğu gibi tarhiyata karşı dava açılmasının Yasa hükmü gereğince tahsilatı durdurmadığı durumlarda esasa ilişkin iddiaların bu aşamada incelenemeyeceği ileri sürülerek, ödeme emriyle istenen kamu alacağının hukuken doğmadığı yolundaki iddialarının, ancak tarh safhasında incelenebileceği görüşüyle incelenmemesi ve ödeme emriyle istenen verginin hukuken doğup doğmadığının araştırılmaması Yasanın yukarıda açıklanan hükmüne uygun bulunmamaktadır.
Bu duruma göre, yukarıda açıklandığı üzere yıl içinde hiç bir faaliyet te bulunmadığını tevsik eden Yükümlü adına hayat standardı esasına göre tarhiyat yapılması mümkün bulunmadığından, Yükümlünün tarhiyatın esasına ilişkin olarak ileri sürdüğü hususların 6183 sayılı Kanunun 58.maddesinde ileri sürülen “böyle bir borcu olmadığı” iddiasını içerdiği ve bu iddiasını ispatladığının kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, Yükümlü temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi kararının bozularak ödeme emrinin iptaline karar verildi.