Danıştay Kararı 3. Daire 2022/525 E. 2022/5801 K. 29.12.2022 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2022/525 E.  ,  2022/5801 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/525
Karar No : 2022/5801

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlügü/…
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusunu, Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı uyarınca yeniden inceleyen …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl borçlu … Uluslararası Taşımacılık Kumanyacılık Limited Şirketi’nden alınamayan 2006 ve 2007 yıllarının muhtelif dönemlerine ait gelir (stopaj) vergisi, katma değer vergisi, özel usulsüzlük cezasından oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen …tarih ve …takip numaralı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Asıl borçlu şirket adına, tüzel kişiliğin sona erdiği tarihten sonra düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emirlerinin hüküm ve sonuç doğurması mümkün olmadığından, dava konusu ödeme emri içeriği vergilerin davacıdan istenebilmesi için, şirket adına tüzel kişiliği sona ermeden önce yapılan tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin usulüne uygun olarak tebliğ edilip, tarh edilen vergilerin tahakkuk ettirilip ettirilmediğinin irdelenmesi gerektiği, şirket adına düzenlenen ihbarnamelere ilişkin tebligatın şirket müdürünün ikamet adresinde bizzat kendisine yapılması gerekirken kızına yapılmasının usulsüz olduğundan kamu alacağının asıl borçlu şirket adına usulüne uygun şekilde kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, tüzel kişilik devam ederken şirket hakkındaki tarh ve tahakkuk işlemleri usulüne uygun biçimde tamamlanarak, alacak şirket nezdinde kesinleştirilmeden, tüzel kişilik sona erdikten sonra davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Dosyada asıl borçlu şirketin tüzel kişiliği sona ermeden önce ihbarnamelerin asıl borçlu şirket adresinde tebliğ edilemediğine ilişkin herhangi bir tebligat iade belgesi, adres tespit tutanağı ve benzeri belge bulunmadığı anlaşılan olayda şirket adresinde tebliğ denenmeden doğrudan kanuni temsilcinin ikametgah adresinde tebliğ yoluna gidildiği görüldüğünden usulüne uygun olarak tebliğ edilip kesinleşen kamu alacağının varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Ödeme emri içeriği borcun ihtilafsız kesinleştiği, olayda ödeme emrine itiraz sebeplerinin bulunmadığı, asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Asıl borçlu …Uluslararası Taşımacılık Kumanyacılık Limited Şirketi’nin tüzel kişiliğinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, 12/08/2013 tarihinde re’sen sona erdirildiği husunun Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği, tüzel kişiliği sona ermeden önce asıl borçlu şirket adına yapılan tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin 15/09/2011 tarihinde şirketin kanuni temsilcisinin ikametgahında kızına tebliğ edildiği, şirket tüzel kişiliği sona erdikten sonra şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 10/06/2015 tarihinde şirket müdürü sıfatıyla davacıya tebliğ edildiği, kamu alacağının şirketten tahsil imkanı kalmadığından bahisle kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin tanzim edildiği anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açabileceği kural altına alınmıştır.
213 sayılı Kanun’un 93 ilâ 109. maddelerinde; tebliğ esasları, tebliğin muhatapları, posta ve ilan yoluyla tebliğler ile memur eliyle tebliğ ve tebliğ yerine geçen işlemler düzenlenmiş, tebligatın nerede, nasıl ve kimlere yapılacağı belirlenmiş, 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların, adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu kadar ki ilgilinin kabul etmesi şartiyle tebliğin daire veya komisyonda yapılmasının mümkün olduğu hükmüne yer verilmiştir.
“Tebliğ yapılacak kimseler” başlıklı 94. maddenin 1. fıkrasında, tebliğin, mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı; ikinci fıkrasında, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine; tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olacağı, 2365 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen üçüncü fıkrasında ise kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde tebliğin, ikametgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 113. maddesinde, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanan zamanaşımının, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği, 114. maddesinin 1. fıkrasında ise vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı, 374. maddesinde de 114. maddenin ikinci fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerli olduğu belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Tebliğ, hukuki bir işlemden ilgili kimsenin haber almasını sağlamak için, yetkili makamın kanuni şekilde yazı veya ilan ile yapacağı belgelendirme işlemi olup amaç, ilgilinin yasal haklarını kullanabilmesine imkan tanımaktır. Bu nedenle, 2365 sayılı Kanun’la üçüncü fıkra eklenmeden önceki 94. madde düzenlemesinde, sadece dava açabilecek kişiler, adına tebligat yapılacak kişiler kapsamında sayılmıştır. Değişiklik öncesi 94. madde hükmü genel bir düzenleme gibi görünmekle beraber, muhatabın kendisine ya da onun adına dava açma konusunda yetkili ve görevli kimselere yer veren birinci fıkra hükmünün gerçek kişilere yönelik olduğu; ikinci fıkranın ise tüzel kişiler adına dava açabilecek dolayısıyla tebligat yapılabilecek kimseleri düzenlediği anlaşılmaktadır.
Kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde, tebliğin kimlere yapılacağı, 2365 sayılı Kanun’la eklenen üçüncü fıkrada belirlenmiştir. Düzenleme; muhatabın bulunmaması halinde, ikametgah adresinde bulunanlara veya işyerinde bulunan memur ve müstahdemlere tebligat yapılacağı ancak, tebligat yapılacak kişinin on sekiz yaşından büyük görünmesi ve açık bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerektiği şeklindedir.
Madde; aile fertlerine tebliğ yapılması halinde, tebliğ muhatabının haberdar olma ihtimalinin, ilanen tebligata göre daha fazla olacağı gerekçesine dayandırılmış, Bütçe Plan Komisyonunda maddeye “veya işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır.” ifadesi eklenmiş, böylece fıkra hem gerçek hem de tüzel kişiler için uygulanır duruma gelmiştir.
“İkamet adresinde yapılacak tebliğ” ifadesi, birinci fıkranın da işaret ettiği gerçek kişilere tebligat yapılamaması halini düzenlemektedir. Tüzel kişiler yönünden ise “işyerinde”, “tebliğ yapılacak kimsenin bulunmaması”, “memur veya müstahdem” kriterlerinin esas alınması gerekmekte olup düzenlemeden; tüzel kişilerle ilgili tebliğin, tüzel kişilerin temsilcilerinin ikamet adreslerinde yapılabileceği gibi bir sonuç çıkarılması mümkün değildir.
Buna göre tüzel kişilerde asıl muhatap, yasal temsilcilerdir. Bu temsilciler mutad iş saatlerinde “işyerinde” bulunamadıkları veya tebligatı bizzat alamayacak durumda oldukları takdirde “orada hazır bulunan” “memur veya müstahdemlere” tebliğ yapılması, bu şekilde işyerinde tebligat mümkün olmaması halinde ilan yoluyla tebliğ yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, davacının kanuni temsilcisi olduğu şirket adına düzenlenen ödeme emirleri içeriği vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamelerin şirket yetkilisinin ikametgah adresinde kızına tebliğinin 213 sayılı Kanun’un 94. maddesindeki usule uygun olduğundan söz edilemeyeceğinden dolayısıyla kamu alacağının zamanaşımına uğradığı sonucuna varıldığından kanuni temsilci sıfatıyla takibinde hukuka uygunluk görülmemiş olup dava konusu ödeme emrini yazılı gerekçeyle iptal eden Vergi Dava Dairesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Vergi Dava Dairesi kararına yöneltilen TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 29/12/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.