Danıştay Kararı 3. Daire 2022/3910 E. 2023/1109 K. 30.03.2023 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2022/3910 E.  ,  2023/1109 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/3910
Karar No : 2023/1109

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … İnternet ve Bilgi Hizmetleri Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı/…
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, yurt dışında mukim şirketlerden alınan reklam hizmeti bedeli üzerinden kesilip sorumlu sıfatıyla ödenen 709.545,85 TL kurumlar (stopaj) vergisinin iadesi talebiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun zımnen reddine yönelik işlemin iptali ile söz konusu tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesine hükmedilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacı şirket tarafından, 01/01/2019 – 31/06/2020 tarihleri arasında İrlanda mukimi … Ireland ve … Ireland Limited Şirketlerine internet ortamında alınan reklam hizmeti ödemeleri sebebiyle kesinti suretiyle ödenen kurum (stopaj) vergisinin iadesi ve ödenen tutarın yasal faizi ile birlikte iadesi istemiyle bakılan davanın açıldığı olayda, kural olarak, İrlanda mukimi … Ireland Limited ve … Ireland Limited Şirketlerinin, Türkiye’de mukim davacı şirkete internet ortamında reklam hizmeti vermesi sebebiyle elde ettikleri gelir sebebiyle kendi ülkelerinde vergilendirilecekleri gibi kurumlar vergisi uygulaması bakımından 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde sayılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği belirtildiğinden ve mezkur şirketlerin kanuni merkezlerinin İrlanda olması ve işlemlerin fiilen toplandığı ve yönetildiği merkez olan iş merkezinin de Türkiye olmaması sebebiyle sadece Türkiye’den elde ettikleri gelirlerin Türkiye’de vergilendirilmesi gerektiği, fakat vergilendirmenin doğrudan mülkiyet hakkını ilgilendirmesi ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin olması ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinde, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmesi karşısında, İrlanda ile Türkiye arasında akdedilen 10/08/2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 18/08/2010 tarihinde yürürlüğe giren, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Türk Kanunlarının yerine uygulanacağı, anlaşmanın ticari kazanç üst başlıklı 7. maddesinde, bir Akit Devlet teşebbüsüne ait kazanç, söz konusu teşebbüs diğer Akit Devlette yer alan bir iş yeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunmadıkça, yalnızca bu devlette vergilendirileceğinin kararlaştırıldığı anlaşmanın 5. maddesinde ise bu anlaşmanın amaçları bakımından “iş yeri” teriminin, bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü işe ilişkin sabit bir yer anlamına geldiğinin belirtildiği, internet ortamında alınan reklam hizmetleri sebebiyle gelir elde eden … Ireland Limited ve … Ireland Limited Şirketlerinin Türkiye’de anlaşmanın 5. maddesinde ngörüldüğü şekilde, işin tamamen veya kısmen yürütüldüğü yönetim yeri, şube, büro gibi işe ilişkin fiziki varlığı bulunan sabit bir yerinin olmadığının anlaşıldığı, bu şirketler adına mükellefiyet tesis etmenin anlaşma kapsamında sabit bir yer anlamına gelmeyeceği, Türkiye tarafından vergilendirme yapılabilmesi için söz konusu şirketler tarafından elde edilen gelire ilişkin işin kısmen dahi olsa Türkiye’deki sabit bir yer üzerinden yürütülmesi gerektiği sonucuna varıldığından ve davalı idarece aksi yönde yapılmış bir tespit de bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmediği, 213 Vergi Usul Kanunu’nun 112.maddesinin 4.bendinde fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde, “tecil faizi” uygulanacağı kurala bağlandığı, bu durumda iadesi istenen verginin tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak tecil faiziyle iade edilmesinin hukuka uygun düşeceği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, ödenen verginin tecil faizi ile birlikte iadesine hükmedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 116. ve 118. maddelerinde vergi hatalarının tanımlandığı, aynı Kanun’un 124. maddesi uyarınca şikayet yoluna başvurulabilmesi için ortada açık bir vergi hatasının bulunması gerektiği, idareden düzeltilmesi talep edilebilecek vergi hatalarının, kendisinden düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin, 213 sayılı Kanun’un 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan, ilk bakışta anlayabileceği açıklıktaki vergilendirme yanlışlıklarının olması gerektiği, dava konusu olayda, davacı şirketin vergi mükellefi olmayıp vergi sorumlusu olduğu, genel olarak reklam hizmeti sunan şirketlerin Türkiye’de mukim olmadıkları, Türkiye’de iş yerlerinin bulunmadığı ve ilgili şirketlerin mukimi oldukları devlet ile ülkemiz arasında aktedilen Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması uyarınca Türkiye’de vergilendirme yapılamayacağı iddialarında bulunulduğunun görüldüğü dikkate alındığında, hizmet alınan şirketlerin, Türkiye’de, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasında belirlenen tanıma uyan “iş yeri” sahibi olup olmadığı hususlarının hukuki yorum gerektirdiği, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların, ilk bakışta anlaşılabilecek nitelikte açık ve mutlak vergilendirme yanlışlıkları kapsamında bulunmadığı dolayısıyla, 213 sayılı Kanun’un 116 ve devamı maddelerinde düzenlenen vergi hataları kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilerek Vergi Mahkemesi kararı kaldırıldıktan sonra dava reddedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Uyuşmazlık konusu olayda vergi hatasının bulunduğu, aksi yöndeki yorumun mahkemeye erişim hakkının ihlali anlamına geldiği, internet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin 01/01/2019 tarihinden itibaren uygulamaya konulan %15 stopaj vergisinin hizmet sağlanan müşteriler dikkate alındığında, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarına ve kanunilik ilkesine aykırı olduğu, bu durumun uluslararası vergilendirme kurallarına aykırılık teşkil ettiği, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ve 213 sayılı Kanun hükümlerine göre internet ortamında verilen reklam hizmeti nedeniyle Türkiye’de işyeri oluştuğundan söz edilemeyeceği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca …-TL maktu harç alınmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 30/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116. maddesinde vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış ve bu hatalar, hesap hataları ve vergilendirme hataları başlığı altında 117 ve 118. maddelerde ayrı ayrı düzenlenmiş, 122. maddesinde mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri, 126. maddesinde, 114. maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilemeyeceği kurala bağlanmış, 114. maddesinde ise, zamanaşımı süresinin, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlamak üzere beş yıl olduğu hüküm altına alınmıştır.
Uyuşmazlığın, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Vergi Hatalarını düzeltme ve Reddiyat” ile ilgili 116 ila 126. maddelerinde öngörülen düzeltme ve şikayet kapsamında bulunduğunun kabulü gerektiğinden temyiz istemi hakkında olayın esası incelenerek karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.