Danıştay Kararı 3. Daire 2022/2209 E. 2023/914 K. 22.03.2023 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2022/2209 E.  ,  2023/914 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/2209
Karar No : 2023/914

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI): … Otomotiv Sanayi Anonim Şirketi
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararına uyulmaksızın ilk kararda ısrar edilerek verilen ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nca temyiz istemi ısrar hükmü yönünden reddedilen … Vergi Mahkemesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan … Vakfına, çalışanları adına ödenen işveren katkı payının ücret mahiyetinde olduğu ve gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerektiği yolunda saptamalar içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak 2010 yılının Ocak ila Aralık dönemleri için ikmalen salınan gelir (stopaj) vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Aynı hukuki sebeple, başka bir kurum hakkında yapılan tarhiyata karşı açılan davada verilen kararın kesinleşmesinden sonra, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği ileri sürülerek yapılan başvuru üzerine verilen Anayasa Mahkemesinin … tarih ve Başvuru No:… sayılı kararında, işverence yardım sandığı vakıflarına ödenen katkı paylarında menfaatin ne zaman ve ne şekilde elde edileceği belli olmadığından öngörülebilirlik koşulunun gerçekleşmediğine hükmedildiği, bu doğrultuda; davacı şirket tarafından, … Vakfı’na yapılan katkı payı ödemelerinin, çalışanlar açısından öngörülebilir bir ücret geliri olarak değerlendirilemeyeceği ve gelir vergisi tevkifatına tabi olmadığı sonucuna varıldığından salınan gelir (stopaj) vergisinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu vergi kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Aynı konuda başka mükellefler adına yapılan tarhiyatlara karşı açılan davalarda davanın reddi yönünde verilen kararların kesinleşmesinden sonra, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği ileri sürülerek yapılan bireysel başvurular üzerine, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla, uzun yıllar boyunca yapılan katkı payı ödemelerinin vergilendirilmemiş olması, somut olay bağlamında menfaatin elde edildiği zamana ilişkin kanun hükmünün açık ve net olmaması, bu hususun yargı kararlarından da anlaşılması, Vakfa ödenen katkı payları üzerinde çalışanların tasarruf haklarının bulunmadığına ilişkin Yargıtay içtihadının yanı sıra katkı paylarının ücret olarak vergilendirilmeyeceğine ilişkin verilmiş mukteza bulunması hususları değerlendirilerek söz konusu katkı payı ödemelerinin ücret kabul edilerek vergilendirilebilmesini mümkün kılacak kanuni öngörülebilirlik şartının 2013 yılında ortaya çıkan Danıştay kararlarıyla sağlanabildiği, bu tarihe kadar yapılan vergi tarhiyatları ile kesilen cezaların söz konusu öngörülebilirlik koşulunu sağlamadığı gerekçesiyle Vakfa yapılan katkı payı ödemeleri üzerinden vergi ve ceza tahsil edilmesi nedeniyle başvurucuların, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verildiği, bu doğrultuda uyuşmazlıkta, vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği tarih itibariyle vakfa ödenen işveren katkı paylarının ücret olarak vergilendirilmesi için öngörülebilirlik koşulunun gerçekleşmediği, bu koşulun Anayasa Mahkemesince de belirtildiği üzere 2013 yılı sonunda verilen Danıştay kararlarıyla sağlandığı dolayısıyla dava konusu gelir (stopaj) vergisinde hukuka uyarlık bulunmadığından istinaf istemi belirtilen gerekçeyle reddedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı şirket tarafından … Vakfına yapılan ödemelerin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde öngörülen ücret unsurlarının tamamını taşıdığı, katkı payı adı altında yapılan bu ödemelerin çalışanların ücretlerine dâhil edilerek gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerektiğinden yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı, bahse konu Vakıf zorunlu sandıklardan olmayıp özel hukuk hükümlerine göre kurulduğundan, katkı paylarının ücret matrahından indirilemeyeceği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 18/05/2022 tarih ve E:2022/511, K:2022/606 sayılı kararıyla Dairemize gönderilen dosya ile ilgili Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 22/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde, ücretin, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği, bu Kanunun uygulanmasında, evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatlerin de ücret sayılacağı belirtilmiş, 94. maddesi 1. fıkrasında hizmet erbabına yapılan ödemelerden tevkifat yapılması gerektiği ifade edilmiş, Kanun’un 98. maddesinde de, 94. madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri belli süreler içinde ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde genel anlamıyla ücret “bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar” olarak tanımlanmıştır. Gelir Vergisi Kanununda ise, bir ödemenin ücret sayılabilmesi için, bir iş yerinde bir işverene bağlı çalışma yapılması ve bunun karşılığında bir menfaat elde edilmesi gerekmektedir. Hizmet karşılığı yapılan ödeme nakit, ayın (çalışma karşılığının mal olarak verilmesi) veya para ile temsil edilebilen menfaatler (konut, araç sağlanması, borç verilmesi v.b) şeklinde olabilir. İşveren tarafından ücretin farklı isimler altında farklı usullerle ödenmesi yapılan ödemenin ücret olma niteliğini değiştirmez.
Öte yandan; aynı hukuki sebeple başka bir mükellef adına yapılan tarhiyata karşı açılan davada verilen ret kararının kesinleşmesinden sonra, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sonrasında verilen kararın, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu kuralının dışında kaldığının göz önüne alınması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, vakfa davacı şirket tarafından yapılan ödemelerin, çalışanın aldığı maaş ve diğer unsurlar dikkate alınarak belli oranda hesaplandığı, çalışan personelin yükselmesine/kıdemine bağlı olarak şirket tarafından vakfa ödenen tutarın değiştiği, yapılan bu ödemeler karşılığında sadece çalışanlara özgü olmak üzere, çalışma süresi de dikkate alınarak, borç vermek, ölüm aylığı ve emeklilik aylığı bağlamak veya toplu ödeme yapmak gibi bir takım menfaatlerin sağlandığı hususları dikkate alındığında, şirket tarafından doğrudan ödenen ücrete ek olarak kendisine hizmet akdiyle bağlı çalışanlarına menfaat temin etmek üzere bizatihi davacı şirket tarafından kurulan vakıf aracı kılınarak işverenin tek taraflı iradesi ile sağlanan bu menfaatlerin ücret olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılarak temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle Karara katılmıyorum.