Danıştay Kararı 3. Daire 2022/2146 E. 2023/865 K. 16.03.2023 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2022/2146 E.  ,  2023/865 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/2146
Karar No : 2023/865

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI): …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusunu, Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı uyarınca yeniden inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, … Metal Otomotiv Nakliyat Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alınamayan 2006 ila 2012 yıllarına ait muhtelif kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ila … takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu … ila … takip numaralı ödeme emirleri içeriği kamu alacaklarına ilişkin olarak asıl borçlu adına düzenlenen ödeme emirlerinin ilanen tebliğ edildiği belirtilmiş ise de ödeme emirlerine ait tebliğ alındısı 213 sayılı Vergi usul Kanunu’nun 102. maddesinde öngörüldüğü şekilde düzenlenmediğinden ilanen tebliğ için gerekli şartın gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği, … ila … takip numaralı ödeme emirleri usulüne uygun tebliğ edilmiş ise de davacının 28/03/2012 tarihi itibarıyla kanuni temsilcilik görevinin sona erdiği dolayısıyla vade tarihi bu tarihten sonrasına isabet eden kamu alacaklarından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle … ila … ve … takip numaralı ödeme emirleri ile … ve … takip numaralı ödeme emirleri, vadesi 28/03/2012 tarihinden sonrasına isabet eden kamu alacakları yönünden iptal edilmiş, … tarih ve … ile … takip numaralı ödeme emirleri ile … ve … takip numaralı ödeme emirlerinin vadesi 28/03/2012 tarihi öncesine isabet eden kamu alacakları yönünden ise dava reddedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Davacının, 19/03/2012 tarihli hisse devri sözleşmesiyle şirket ortaklığından ve kanuni temsilcilik görevinden ayrıldığı olayda, asıl borçlu şirketin tüm vergi borçlarının 03/12/2014 tarihinde yapılan başvuru üzerine 6552 sayılı Yasa kapsamında yapılandırıldığı ve taksitlerin süresi içinde ödenmemesi nedeniyle yapılandırmanın 15/05/2015 tarihinde iptal edildiği, yapılandırma sonucunda yeni bir hukuki durum ortaya çıktığından, kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmediğinden dava konusu … ila … ve … takip numaralı ödeme emirleri ile … ve … takip numaralı ödeme emirleri içeriği kamu alacaklarının vadesi 28/03/2012 tarihinden sonrasına isabet eden kısmı iptal edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Asıl borçlu şirketten alınamayacağı anlaşılan kamu alacağının tahsili amacıyla borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 16/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)- KARŞI OY:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin, kanuni temsilciler, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35. maddesinde ise; limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veyan tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları kurala bağlanmış olup; bu düzenlemeler uyarınca, kamu alacağı borçlu şirketten tahsil edilemediği takdirde tahsili amacıyla, borcun ait olduğu dönemde kanuni ödevlerini yerine getirmeyen şirketin kanuni temsilcisi veya ortağı olan kişi ve kişiler adına adına ödeme emri düzenleneceği tartışmasızdır.
Davalı idarece, borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olan davacı adına ödeme emri düzenlendiği anlaşılan olayda, muhtelif Yasalar kapsamında borcun yapılandırılmasının verginin doğduğu dönemdeki sorumlu olan açısından bir değişikliğe neden olmayacağı ve yapılandırmanın yapıldığı dönemde asıl borçlu şirkete ait vergi borçlarının yapılandırıldıktan sonra ödenmemesi halinde verginin doğduğu dönemdeki kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidilebileceği açıktır.
Bu durumda, borcun doğduğu dönemden sonraki dönemlerde şirketi idare edenlerin herhangi bir tasarrufunun; borcun doğduğu dönemdeki ortak ve kanuni temsilciye yasa ile yüklenen sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı, şirket tarafından yapılandırılan borcun vadesinde ödenmemesi üzerine taksitlendirmenin iptal edildiği ve böylece kamu alacağının, yasal şartların oluşması halinde verginin doğduğu dönemdeki kanuni temsilciden tahsilinin mümkün hale geldiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.