Danıştay Kararı 3. Daire 2022/1145 E. 2023/866 K. 16.03.2023 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2022/1145 E.  ,  2023/866 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/1145
Karar No : 2023/866

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI): …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacının bir dönem ortağı olduğu … Metal Otomotiv Nakliyat Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden alınamayan muhtelif kamu alacağının tahsili amacıyla taşınmazı ile banka hesaplarına … tarih ve …; … tarih ve …; … tarih ve …; … tarih ve …; … tarih ve … sayılı bildirimler uyarınca uygulanan hacizlerin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Savunma dilekçesinin ekindeki belgelerin incelenmesinden, … tarih ve … sayılı bildirim üzerine uygulanan haczin kaldırıldığı anlaşıldığından davanın söz konusu haciz hakkındaki kısmı ile ilgili olarak karar verilemeyeceği, davacının 19/03/2012 tarihli hisse devri sözleşmesiyle şirket ortaklığından ayrıldığı ve asıl borçlu şirketin tüm vergi borçlarının 03/12/2014 tarihinde yapılan başvuru üzerine 6552 sayılı Yasa kapsamında yapılandırıldığı ve taksitlerin süresi içinde ödenmemesi nedeniyle yapılandırmanın 15/05/2015 tarihinde iptal edildiği olayda, yapılandırma sonucunda yeni bir hukuki durum ortaya çıktığından, amme alacağının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacının taşınmazına ve banka hesaplarına uygulanan dava konusu hacizlerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle … tarih ve … sayılı haciz işlemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, dava konusu diğer hacizler kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Şartlara uymadığından borç yapılandırması iptal edilen asıl borçlu şirketten alınamayacağı anlaşılan kamu alacağının tahsili amacıyla davacının taşınmaz ve banka hesaplarına uygulanan hacizlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 16/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin, kanuni temsilciler, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35. maddesinde ise; limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veyan tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları kurala bağlanmış olup; bu düzenlemeler uyarınca, kamu alacağı borçlu şirketten tahsil edilemediği takdirde tahsili amacıyla, borcun ait olduğu dönemde kanuni ödevlerini yerine getirmeyen şirketin kanuni temsilcisi veya ortağı olan kişi ve kişiler adına adına ödeme emri düzenleneceği tartışmasızdır.
Davalı idarece, borcun ait olduğu dönemde ortak olan davacı adına ödeme emri düzenlendiği anlaşılan olayda, muhtelif Yasalar kapsamında borcun yapılandırılmasının verginin doğduğu dönemdeki sorumlu olan açısından bir değişikliğe neden olmayacağı ve yapılandırmanın yapıldığı dönemde asıl borçlu şirkete ait vergi borçlarının yapılandırıldıktan sonra ödenmemesi halinde verginin doğduğu dönemdeki ortağın sorumluluğuna gidilebileceği açıktır.
Bu durumda, borcun doğduğu dönemden sonraki dönemlerde şirketi idare edenlerin herhangi bir tasarrufunun; borcun doğduğu dönemdeki ortak ve kanuni temsilciye yasa ile yüklenen sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı, şirket tarafından yapılandırılan borcun vadesinde ödenmemesi üzerine taksitlendirmenin iptal edildiği ve böylece kamu alacağının, yasal şartların oluşması halinde verginin doğduğu dönemdeki şirket ortağından tahsilinin mümkün hale geldiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.