Danıştay Kararı 3. Daire 2020/2156 E. 2023/899 K. 21.03.2023 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2020/2156 E.  ,  2023/899 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/2156
Karar No : 2023/899

TEMYİZ EDEN (DAVACI): … Lisesi

KARŞI TARAF (DAVALI): … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı tarafından, … Enstitüsü dini cemaatine (vakfa) aktarılan tutarın vakıf bakımdan iştirak kazancı olmadığından tevkifata tabi tutulamayacağı ihtirazi kaydıyla verilen beyanname üzerine 2018 yılının Kasım dönemi için tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 547.058,82 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve iadesine hükmedilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu olayda vakfa ait iktisadi işletmenin söz konusu olduğu, ortada iki ayrı işletmenin varlığından ve birinin diğerinin sermayesine iştirak ettiğinden söz edilmesine olanak bulunmadığı, zira iktisadi işletmenin kendisinin bizatihi vakfa ait olup vakfa vergi mükellefi olamamasından dolayı mükellefiyetin iktisadi işletme adına tesisinin olduğu, iki ayrı iktisadi işletmenin bulunmaması, bir işletmenin diğer işletmenin sermayesine iştirak etmesi gibi bir durumdan söz edilememesi, iktisadi işletmenin bizatihi vakfa ait olması, vakfın başka bir iktisadi işletmeye iştirakinden dolayı değil kendi iktisadi işletmesinden kazanç elde etmesi suretiyle adına yapılan tahakkukta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle tahakkuk eden vergi kaldırılmış ve iadesine hükmedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin, ilgili dernek veya vakfın genel anlamda “iştiraki” durumunda bulunduğunun kabulünü gerektirdiği, iktisadi işletme karından, bağlı olunan vakfa veya derneğe aktarılan tutarlarda bu aktarım vakıf yönünden 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde belirtilen iştirak kazancı karı sağlayan (aktaran) yönünden ise kar dağıtımı sayılacağı, bir kazancın iştirak kazancı sayılabilmesi için bir başka kurumun hisselerine sahip olunması zorunlu olmayıp, bağlı veya ait kuruluşun tamamına sahip olunması halinde de bir iştirak kazancı elde edilmesinin söz konusu olduğu, kendisi vergiye tabi olmayan bir vakfın, sermayesini temin ederek vergiye tabi bir kuruluş oluşturması halinde kendisine aktarılan gelirin iştirak kazancı niteliği taşıdığı, menkul sermaye iradını elde edenin kurum olması ya da gelir veya kurumlar vergisinden muaf olması da bu Kanun’un 94. maddesinin 6/b-i bendine göre yapılacak tevkifatı etkilemeyeceği, dolayısıyla davacı iktisadi işletmenin bağlı bulunduğu vakfa aktardığı kar payı, alan yönünden iştirak kazancı olduğundan ve anılan Kanun’a göre tevkifata tabi tutulması gerektiğinden yapılan tahakkukta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilerek Vergi Mahkemesi kararı kaldırıldıktan sonra dava reddedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Taraflarının anılan vakfın iştiraki değil iktisadi işletmesi niteliği taşıdığı, kar dağıtımının nihai olarak gerçek kişi sermayedarlara ulaşması halinin tek istisnasının vakıflara ait iktisadi işletmelerde oluşan dönem net karı olduğu, 193 sayılı Kanun’un 75 ve 94. maddelerinde yer alan düzenlemelerin yorum yoluyla genişletilemeyeceği, merkez ve şube oluşumunda nasıl ki bir iştirak durumu söz konusu değilse vakıf ve bunların iktisadi işletmeleri arasında da bu ilişkiden söz edilemeyeceği, bu yönde Mahkemelerce verilmiş çok sayıda karar bulunduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca … TL maktu harç alınmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 21/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
Tüzel kişiliği bulunmayan dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, kurumlar vergisi mükellefi olarak ayrı bir vergi süjesi kabul edilmekle birlikte, bağlı bulundukları vakıf veya dernek tarafından yönetilirler ve dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerden her biri için, bunların bağlı olduğu tüzel kişiler ile dernek ve vakıflar tarafından ayrı beyanname verilir. Sermayelerinin tamamı da ilgili dernek veya vakıf tarafından tahsis edilir. 83 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde ise, iktisadi işletmenin oluşan kârından ödenmesi gereken vergiler indirildikten sonra kalan net kârın vakıf bütçesine gelir olarak aktarılacağı belirtilmiştir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 6-b-i bendinde, 75. maddeye atıfta bulunularak maddenin sadece 2. fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından stopaj yapılacağı ifade edilmiş, iştirak hisselerinden doğan kazançlar menkul sermaye iradı sayılmış, ancak vergi kanunlarında iştirak hissesinin tanımı yapılmamıştır. Yalnız, anılan Kanun’un 75. maddenin 2. bendinin parantez içi bölümünde, limited şirket ortaklarının, iş ortaklarının ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançların iştirak hisselerinden doğan kazanç olduğu, kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nisbetinde tevziinin, kazanç dağıtımı sayılmayacağı belirtilmekle yetinilmiş, dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerden elde edilen kârın dernek veya vakıf hesabına aktarılmasının iştirak kazancı kabul edildiğine ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Derneklere ait iktisadi işletmelerin elde ettikleri kazançları bağlı bulundukları derneklere aktarmaları yönünde genel bir düzenleyici işlemin varlığı da mevcutken, iktisadi işletmenin elde ettiği kârı, hukuken bağlı ve ait olduğu dernek veya vakıf tüzel kişiliği hesabına aktarması işlemi nitelik itibariyle bir kâr dağıtımı işlemi kabul edilemeyeceği ve söz konusu kazancın aktarımı, vergi kesintisine konu olacak kâr payları arasında sayılmadığından, davacı tarafından bağlı bulunduğu derneğe aktarılan kâr payının dernek açısından iştirak kazancı kabul edilmesi suretiyle yapılan tevfikatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.