Danıştay 3. Daire Başkanlığı 2020/2143 E. , 2022/5474 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/2143
Karar No : 2022/5474
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurularına ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl borçlu … Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden alınamayan 2018 yılının muhtelif dönemlerine ait kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … takip numaralı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu ödeme emri içeriği … ve … plaka numaralı kamu alacağının 2018 yılının Mart dönemine ilişkin olarak 25/07/2018 tarihinde verilen katma değer vergisi düzeltme beyannamesi üzerine tahakkuk ettiği, şirket adına ödeme emri düzenlenip usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesine karşın ödeme yapılmaması ve kamu alacağının malvarlığı araştırması sonucunda şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibinde hukuka aykırılık bulunmadığı ancak söz konusu ödeme emrinin 2018 yılının Temmuz dönemine ait kamu alacağına yönelik olarak asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emri ile tebliğ alındısı Mahkemelerince verilen ara kararına rağmen dosyaya ibraz edilmediğinden değinilen kamu alacağı yönünden davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibi için gerekli koşulların oluştuğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrinin, 2018 yılının Temmuz dönemine ilişkin kısmı iptal edilmiş, 2018 yılının Mart dönemine ilişkin kısmı yönünden ise dava reddedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesi kararının, ödeme emrinin, 2018 yılının Mart dönemine ilişkin kısmı yönünden davanın redde ilişkin hüküm fıkrasına davacı tarafından yöneltilen istinaf başvurusu, sözü edilen hüküm fıkrasının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği gerekçesiyle reddedilmiştir.
Davalı idarenin istinaf dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden, ödeme emrinin, 2018 yılının Temmuz dönemine ait kamu alacağına ilişkin olarak asıl borçlu şirket adına düzenlenen … takip numaralı ödeme emrinin, 01/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, ödeme yapılmaması ve kamu alacağının malvarlığı araştırması sonucunda şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, söz konusu alacağın davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin değinilen kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrinin, değinilen kamu alacağı yönünden iptaline dair hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yöneltilen istinaf başvurusu kabul edilerek, Vergi Mahkemesi kararının, sözü edilen hüküm fıkrası kaldırıldıktan sonra ödeme emrinin belirtilen kısmı yönünden de dava reddedilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Ödeme emri içeriği kamu alacağının şirketten tahsili için bütün yolların tüketilmediği, yönetim kurulu üyesinin borçtan sorumlu tutulamayacağı, temsil ve ilzama yetkili olması gerektiği, faaliyet raporları genel kurulca ibra edildiğinden şirket tüzel kişiliğine ait borçlardan sorumluluğunun bulunmadığı dolayısıyla adına ödeme emri düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca duruşma isteminin yerine getirilmesine gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca … TL maktu harç alınmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,14/12/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda vergisel ödevler arasında sayılmayan “vergi ödeme” eylemi bir ödevin değil, bir borcun yerine getirilmesidir. Bu borcun ödenmemesi halinde de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un ilgili hükümleri uyarınca mükellef veya vergi sorumlusundan tahsili yoluna gidilmesi gerekir.
Bu nedenle Vergi Usul Kanunu’nda sayılan vergisel ödevlerini yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın şirketin amme borcunu sırf vadesinde ödememiş olmasından dolayı kanuni temsilciyi sorumlu tutmak kanunun lafzına ve amacına aykırı düşecektir.
Asıl borçlu … Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen dava konusu ödeme emri içeriği beyan üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmemesi tek başına vergisel ödevin yerine getirilmemesi anlamına gelmeyeceğinden, dolayısıyla davacının 213 sayılı Kanunu’nun 10. maddesinde belirtilen ödevi yerine getirmediğinden bahisle kanuni temsilci sıfatıyla takibinde hukuka uygunluk görülmediğinden, temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararın bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.