Danıştay Kararı 3. Daire 2020/2075 E. 2023/538 K. 01.03.2023 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2020/2075 E.  ,  2023/538 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/2075
Karar No : 2023/538

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Otomotiv İnşaat Tekstil Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin bir kısım konut satışlarını 2012 yılında gerçekleştirdiği halde faturasını 2013 yılında düzenlediği ve iade süresini aşarak 2014 yılında iade aldığı, iadeye konu ettiği satışlar için gerçek değerinin altında fatura düzenleyerek hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı yolunda saptamalar içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak haksız olarak katma değer vergisi iadesi aldığından bahisle söz konusu verginin geri alınması amacıyla 2014 yılının Mart dönemi için re’sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Taşınmaz bedellerinin tüm tartışmalardan uzak bir şekilde ortaya konulamadığı, 2013 yılının Ocak ayında iskan ruhsatı alınan taşınmazların fiili tesliminin 2012 yılında yapıldığına ilişkin somut tespit bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu cezalı vergi kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Konutların fiili tesliminin 2012 yılında gerçekleştiğinin konut sahiplerinin ifadeleriyle net bir şekilde ortaya konulduğu, fiili teslimden itibaren yedi gün içerinde fatura düzenlenmediği, konut satışlarının gerçek tutarı üzerinden faturalandırılmadığının da alıcı beyanlarından anlaşıldığı, banka kredisi ekspertiz raporları ve çekilen kredi tutarlarının da bunu desteklediği, aynı tespitleri içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak 2013 yılı için kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması için açılan davanın aynı Mahkemece reddedildiği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kısmen kabulü ile temyize konu kararın kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge İdare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 01/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin ve vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi dışında her türlü delille ispatlanabileceği, 134. maddesinin 1. fıkrasında ise vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasında teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlere, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu; 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde vergiyi doğuran olay, mal teslimi veya hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması anında meydana geleceği; 29. maddesinin 2. fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan hükmüne göre, (…) 28. madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilecek tutarı aşan vergi, (…) borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içerisinde mahsuben iade edilemeyen verginin izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mükellefin (…) sayılan borçlarına mahsuben iade edileceği hüküm altına alınmıştır.
Katma değer vergisinin mahsuben veya nakden iade alınabilmesi için öncelikle vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği, başka bir ifadeyle mal veya hizmetin teslim edildiği dönemde usulüne uygun olarak beyan edilmesi, akabinde yıl içerisinde veya en geç bir sonraki yıl iadeye konu edilmiş olması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, tarhiyatın dayanağı vergi inceleme raporu ile davacı hakkında 2012 ve 2013 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi tekniği raporunda özetle; “iadeye konu 53 taşınmazdan 19 taşınmazın tapu tescil tarihinin 2012 yılı olduğu, taşınmazı alan 10 kişinin ifadesine başvurulduğu, bu kişilerden dördünün taşınmazları fiilen 2012 yılında aldıkları, kalan 6 kişinin ise tapusunu 2012 yılında aldıklarını beyan ettikleri, bu taşınmazlardan 12’si için 2012 yılında kredi çekildiği ve çekilen kredi tutarının fatura tutarından yüksek olduğu, aynı zamanda banka kredisi kullanılan konutlar için düzenlenen ekspertiz raporunda da konut fiyatlarının fatura tutarının üzerinde olduğu, farklı metre karelere sahip kimi dairelerin aynı fiyattan fatura edildiği, iadeye konu edilen ve 2013 yılında satışı yapılan kalan 34 konutun 20’si için kredi kullanıldığı, kullanılan bu kredilerin ve ekspertiz değerlerinin fatura tutarından yüksek olduğu, farklı metre karelere sahip kimi dairelerin aynı fiyattan fatura edildiği, iadeye konu edilen taşınmazları alan 5 kişinin alış tutarını fatura tutarından yüksek beyan ettikleri, konuya ilişkin davacının ifadesinde, daire teslimlerinde oturma izni aldıktan sonra fatura kestiklerini, iskan raporunun 2013 yılının Ocak ayında alındığı için faturaları Şubat ayında kestiklerini, eksperlerin alıcıların istediği kredi kadar taşınmaza fiyat biçtiklerini, alıcıların ise ihtiyaçları için fazladan kredi talep ettiklerini, fatura tutarlarının gerçek olduğunu beyan ettiği, fatura tutarı ile aynı tutar beyan eden alıcılara fazla çekilen kredinin nedeninin sorulduğu, tapu harcı, ev eşyası ihtiyacı, taşınma masrafı gibi farklı nedenlerden fazla kredi çektiklerini beyan ettikleri ancak bunu destekleyecek belge sunamadıkları” tespitlerine yer verildiği, bu tespitlerden hareketle 2012 yılına ait konut teslimlerinin 2013 yılından çıkarıldığı, aynı zamanda 2013 yılında satışı yapılan ve iadeye konu edilen konutların yeniden tespit edilen fiyatları üzerinden iade tutarı hesaplandığı, yeniden tespit edilen iade tutarı ile iade edilen tutar arasındaki fark üzerinden dava konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bahse konu taşınmazları satın alan ve ifadesine başvurulanların bizatihi tarafı olmaları nedeniyle vergiyi doğuran olayla ilgilerinin tabii ve açık bulunduğu dikkate alındığında konut fiyatlarına ve konutların fiilen teslim tarihine ilişkin ifadelerinin vergilendirmeye esas alınmasının, davacı tarafından aksini ispat edici herhangi bir bilgi veya belge sunamaması karşısında hukuka uygun olduğu; bunun yanı sıra 2012 yılında tapuda tescili yapılıp 2013 yılında fatura düzenlenmesine ilişkin olarak davacının, taşınmazların iskan raporlarının 2013 yılında alınmış olması gerekçe gösterilmişse de taşınmazın fiilen teslim edildiğinin tespit edildiği durumlarda tasarruf yetkisinin devredildiği, teslimin ve dolayısıyla vergiyi doğuran olayın gerçekleştiğinin kabulü gerektiğinden 2012 yılında teslim edilen konut satışlarından dolayı 2013 yılı sonuna kadar iadesi talep edilmesi gerekirken 2014 yılında iade talep edilmesinin hukuka uygun düşmediği, bu durumda fazladan iade edilen kısma isabet eden tarhiyatta ve kesilen cezada hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği oyu ile Daire kararına katılmıyorum.