Danıştay Kararı 3. Daire 2019/976 E. 2020/4043 K. 22.10.2020 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2019/976 E.  ,  2020/4043 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/976
Karar No : 2020/4043

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI): … Teknik Elektrik Elektronik Makina İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi

VEKİLİ : Av. …

2-(DAVALI):… Vergi Dairesi Müdürlüğü

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararına uyularak verilen … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, alımlarının bir kısmını sahte faturalarla belgelendirmesi nedeniyle, sözü edilen faturalara konu indirimler reddedilmek suretiyle yeniden oluşturulan beyan tablosu uyarınca 2010 yılının Şubat ila Ağustos ve Kasım, Aralık dönemleri için re’sen salınan katma değer vergisi ve tekerrür hükümleri uyarınca % 50 oranında artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezası ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacının faturalarını kayıtlarına aldığı … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi hakkındaki saptamalardan düzenlediği faturaların sahte olduğunu kanıtlayıcı mahiyette olduğu sonucuna varıldığından yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı, somut bir saptama olmaksızın kesilen özel usulsüzlük cezasında ise hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi yönünden dava reddedilmiş, özel usulsüzlük cezası ise kaldırılmıştır.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, alımların gerçek olduğu, ödemelerin banka aracılığıyla ve çek ile yapıldığı, alım yapılan firmaların vergisel durumunu araştırmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, defter ve belgeler incenmeksizin ve somut tespite dayanmaksızın sadece alım yapılan firma nezdinde düzenlenen vergi tekniği raporuna istinaden vergi salındığı ve ceza kesildiği, vergi tekniği raporunun tebliğ edilmediği, hakkındaki vergi inceleme raporunda olumsuz bir saptamanın bulunmadığı ileri sürülerek kararın aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.
Davalı idare tarafından, alımlarının bir kısmını sahte fatura ile belgelendirdiği tespit edilen davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasının hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: 28/06/2014 yürürlük tarihli 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 23. maddesi ile yeniden düzenlenen 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesinin 1. fıkrasında, temyiz incelemesi sonucunda verilen kararın, dosyayla birlikte kararı veren mercie gönderileceği, bu kararın, dosyanın geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde taraflara tebliğe çıkarılacağı, 2. fıkrasında, temyiz incelemesi sonucunda verilen bozma kararı üzerine ilgili merciin, dosyayı öncelikle inceleyeceği ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar vereceği, 3. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, Danıştayca verilen bozma kararına uyabileceği gibi kararında ısrar da edebileceği, 4. fıkrasında, Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı, 5. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, bozmaya uymayarak kararında ısrar etmesi ve ısrar kararının temyizi hâlinde, talebin, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca inceleneceği ve karara bağlanacağı, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kural altına alınmıştır.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan ve mahkemenin yapmış olduğu bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine riayet edilmesi zorunlu olan hak anlamına gelen usuli kazanılmış hak, “hukuki alanda istikrar”, “davaların uzamasını önlemek” ve “mahkeme kararlarına karşı genel güvenin korunması” amacıyla Türk hukukuna Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları ile girmiştir.
Kamu düzeni nedeniyle ortaya çıkan usuli kazanılmış hakkı yargılamada kesintisiz uygulamak hak ve adalete aykırı sonuçlar doğuracağından, yine kamu düzeni gözetilerek usuli kazanılmış hakka istisnalar getirilmiştir.
Vergi Dava Daireleri Kurulunun 21/12/1997 tarih ve E:1995/207, K:1997/125 sayılı kararında yer alan, “İlk derece mahkemesi kararlarının temyiz mercii olan Danıştay daireleri tarafından bozulmasından sonra davayı yeniden inceleyen ilk derece mahkemelerinin bozma hükmüne uyarak verdikleri kararlara karşı yapılan temyiz başvuruları ancak, bozma esaslarına uygunluk yönünden temyizen incelenebilirler.” gerekçesi ile İdari Dava Daireleri Kurulunun 03/03/2000 tarih ve E:1999/1128, K:2000/393 sayılı kararında yer alan, “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda, usuli kazanılmış hak ile ilgili açık bir hüküm olmamakla beraber; İdare Mahkemesince, Danıştay’ın ilgili Dairesinin temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu bozma kararına uyulmak suretiyle verilen kararın, Dairesince yeniden temyizen incelenmesi aşamasında yapılacak inceleme, Mahkeme kararının bozma kararına uygun olup olmadığı, bir başka anlatımla, bozma kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, kararın bozma kararı doğrultusunda olup olmadığı konusuyla sınırlı olmak durumundadır.” şeklindeki gerekçesinden ve birçok Danıştay kararında yer alan benzer ifadelerden, temyiz mercii tarafından bozma kararı verilmesi ve bu bozma kararına ilk derece mahkemelerince uyulması halinde bozma kararının bağlayıcılığının ne olduğu konusundaki boşluğu gidermek amacıyla getirilmiş bir müessese olan usuli kazanılmış hakkın, idari yargılama hukukunda, 2577 Kanun’da yapılan yukarıda yer verilen düzenleme öncesinde de kabul gördüğü sonucuna varılmaktadır.
2577 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrasındaki, “Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı” şeklindeki hüküm ile usuli kazanılmış hak idari yargılamada yasal dayanağa kavuşmuştur.
Söz konusu hüküm fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunun görüldüğü Anayasa Mahkemesinin 12/06/2020 tarih ve E:2019/115, K:2020/31 sayılı kararında, değinilen düzenlemenin, maddi ve hukuki koşullarda herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen heyet oluşumunun değişmesi, heyetin görüş değiştirmesi ya da aynı mevzuat hükmünü farklı şekilde yorumlaması gibi nedenlerle bozma kararının aksi yönünde kararlar verilmesinin önüne geçmek amacıyla getirildiği belirtilmiştir.
Yine aynı kararda, usuli kazanılmış hak ilkesini hukuki güvenliği sağlama ve kamu yararını gerçekleştirme amacıyla kanun hükmü niteliğine kavuşturan kanun koyucunun, yukarıda belirtilen meşru amaçlarla ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde yargılamanın hakkaniyet, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin görmezden gelinerek ya da temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sonuçlandırılması yolunda bir iradesinin varlığından söz etmenin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Dava konusu olayda, davacının faturalarını kayıtlarına aldığı … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi hakkındaki saptamaların düzenlediği faturaların sahte olduğunu kanıtlayıcı mahiyette olmadığı gerekçesiyle tarhiyatı kaldıran Vergi Mahkemesi kararı, Danıştay Üçüncü Dairesince bozulmuş, Vergi Mahkemesince bozmaya uyularak dava reddedilmiş olup, maddi ve hukuki koşullarda herhangi bir değişiklik yoksa, söz konusu kararın temyiz incelemesinin 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrası kapsamında yapılacağı açıktır.
Davacıya uyuşmazlık konusu faturaları düzenleyen … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi adına, komisyon karşılığı sahte fatura ticareti yaptığından bahisle 2010 yılı için salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisinin; anılan şirketin komisyon karşılığı fatura ticareti yaptığının hukuken geçerli bir şekilde tespit edilmediği gerekçesiyle kaldırılması yolundaki … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun, … Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği ve bu karara yöneltilen temyiz isteminin Danıştay Üçüncü Dairesinin 16/01/2019 tarih ve E:2018/1317, K:2019/3 sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi, bir yargı kararı, yasalarda belirlenen usullere uygun olarak verildikten ve varsa itiraz, temyiz, karar düzeltme gibi kanun yolları tamamlandıktan veya bu yollara başvurma sürelerinin sona ermesinden sonra kesinleşmektedir. Dolayısıyla davacının faturalarını kayıtlarına intikal ettirdiği … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi adına komisyon karşılığı fatura düzenlediğinden bahisle yapılan tarhiyatın hukuka aykırı olduğu yolundaki karar kesinleşmiştir.
Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararına uyularak temyiz incelemesine konu uyuşmazlıkta davacının faturalarını kayıtlarına aldığı … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi hakkındaki saptamaların düzenlediği faturaların sahte olduğunu kanıtlayıcı mahiyette olduğu gerekçesiyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının, temyiz merciince salt 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrası kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği önem arz etmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre mülkiyet hakkını güvence altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 No’lu Protokolün 1. maddesinin ilk ve en önemli koşulu, kamu makamları tarafından mülkiyet hakkına yapılan herhangi bir müdahalenin hukuka dayalı olması gerekliliğidir. (Iatridis/Yunanistan [BD], B. No: 31107/96, 25/3/1999, §58) Hukuka dayalı olma ölçütü, iç hukukta uygulanan kanun hükümlerinin yeterli derecede erişilebilir, belirli ve öngörülebilir olmasını içermektedir. (Beyeler/İtalya [BD], B. No:33202/96, 5/1/2000, §109; Hentrich/Fransa, B. No:13616/88, 22/9/1994 §42, Spaček/Çek Cumhuriyeti, B. No:26449/95, 9/11/1999, §56-61; Anayasa Mahkemesi Recep Tarhan, Afife Tarhan B. No:2014/1546, 2/2/2017, §62)
Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği ölçüde hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir. (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No:2013/1301, 30/12/2014, 55) Bu bağlamda müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunması gerekmektedir.Hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. (AYM, E:2013/39, K:2013/65, 22/5/2013; E:2014/183, K:2015/122, 30/12/2015 §5)
Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. (AYM, E:2013/39, K:2013/65; E:2010/80, K:2011/178, 29/12/2011)
Uygulanan hukukun belirliliği ise kanun metninin belirliliği yanında hükmün yorumuna ilişkin idari ve yargısal uygulamanın da belirli olmasını gerekli kılmaktadır. Bu noktada yargısal kararlarda çelişki ya da içtihadi farklılıkların bulunmaması, mahkeme kararlarında makul bir istikrarın sağlanması, yargı mercilerinin benzer davalarda daha önceki kararlarıyla kabul edilebilir oranda uyumlu kararlar vermesi, farklı yönde hüküm kurulması halinde bunun hukukun dinamik yorumunun ve gelişiminin bir göstergesi olduğunun yeterli ve makul gerekçeyle açıklanması gerekmektedir. (Anayasa Mahkemesi Ahmet Acar, B. No: 2014/19936, 21/9/2017, §58) Dolayısıyla idari yargıda hukuki belirlilik ancak bu hususlara riayet edilmesi ile sağlanabilir.
Öte yandan vergilendirme alanında kamu makamlarından idare, vergi ödevlileri (mükellef ve sorumlu) hakkında kesin, icrai ve hukuka uygunluk karinesinden yararlanan idari işlemler tesis ederek ödevlilerin mülkiyet hakkına müdahalede bulunmakta, idari yargı mercileri ise mülkiyet hakkına müdahale içeren bu işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemektedir. Bu açıdan bakıldığında vergilendirme sürecinde mülkiyet hakkına müdahale içeren işlemler bağlamında hukukun yargı mercileri tarafından aynı yönde yorumlanması ve çelişkilerden kaçınılması vergilendirme alanında hukuki belirliliğin sağlaması ve mülkiyet hakkının korunması bakımından zorunludur.
Davacının faturalarını kayıtlarına aldığı şirketin komisyon karşılığı gerçek bir emtia teslimine dayanmaksızın fatura düzenlediği yolundaki idari tespit, kesinleşen yargı kararıyla hukuka aykırı bulunmuştur. Buna rağmen davaya konu uyuşmazlıkta, davacıya fatura düzenleyen anılan şirketle ilgili aksi yönde bir belirleme yapılmış olmasına ve Vergi Mahkemesince bu belirleme doğrultusunda karar verilmiş olmasına dayanılarak temyiz incelemesinin bozma kararına uygunlukla sınırlı incelenmesi ve sonradan fatura düzenleyen şirketle ilgili komisyon karşılığı fatura düzenlemediği yolundaki kesinleşmiş hukuki durumun görmezden gelinmesi ve bu nedenle davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddedilmesi suretiyle yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmaması, davacının mülkiyet hakkını olumsuz etkileyecek ve mal varlığından vergi, ceza ve verginin normal vade tarihinden tahakkuk tarihine kadar hesaplanan gecikme faiz tutarının eksilmesine neden olacaktır.
Yukarıda anılan Anayasa Mahkemesi kararında bahsedilen bozmaya uygunluk incelemesinde tanınması gereken istisnalardan biri de budur. Bu sebeple uyuşmazlıkta bozma kararı ve bu doğrultuda verilen temyize konu Vergi Mahkemesi kararının usuli kazanılmış hak kapsamında değerlendirilmemesi icap etmektedir.
Açıklanan nedenler doğrultusunda, temyize konu Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı adına, alımlarının bir kısımını sahte faturalarla belgelendirdiği yolundaki tespitleri içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak, sözü edilen faturalara konu indirimler reddedilmek suretiyle yeniden düzenlenen beyan tablosu uyarınca 2010 Şubat ila Ağustos ve Kasım, Aralık dönemleri için re’sen salınan katma değer vergisi ve tekerrür hükümleri uyarınca % 50 oranında artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezalı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezasını, davacının faturalarını kayıtlarına aldığı … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi hakkındaki saptamaların düzenlediği faturaların sahte olduğunu kanıtlayıcı mahiyette olmadığı, hesap döneminin kapanmasından sonra düzenlenen inceleme raporuyla yapılan tespitlere göre ceza kesilmesinin sözü edilen yasal düzenlemenin öngörülüş amacına uygun düşmediği gerekçesiyle kaldıran … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı, sözü edilen şirket hakkındaki tespitlerin, düzenlediği faturaların gerçek bir emtia teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığını kanıtlayıcı mahiyette olduğu, özel usulsüzlük cezası hakkında da yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Danıştay Üçüncü Dairesinin 29/12/2017 tarih ve E:2016/16248, K:2017/11375 sayılı kararı ile bozulmuş olup, Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı üzerine uyuşmazlık yeniden incelenerek, bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi yönünden dava reddedilmiş, özel usulsüzlük cezası ise kaldırılmıştır.
Davacıya uyuşmazlık konusu faturaları düzenleyen … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi adına, komisyon karşılığı sahte fatura ticareti yaptığından bahisle 2010 yılı için salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisinin; anılan şirketin komisyon karşılığı fatura ticareti yaptığının hukuken geçerli bir şekilde tespit edilmediği gerekçesiyle kaldırılması yolundaki … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun, … Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği ve bu karara yöneltilen temyiz isteminin Danıştay Üçüncü Dairesinin 16/01/2019 tarih ve E:2018/1317, K:2019/3 sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un “Temyizen verilen karar üzerine yapılacak işlem” başlıklı 50. maddesinin 4. fıkrasında, Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı kural altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kamu düzeni kaygısıyla ortaya çıkan usuli kazanılmış hakkı yargılamada kesintisiz uygulamak hak ve adalete aykırı sonuçlar doğuracağından, yine kamu düzeni gözetilerek söz konusu hakka istisnalar getirilmiştir.
Yukarıda yer verilen düzenlemenin iptali istemiyle yapılan başvurunun görüşüldüğü Anayasa Mahkemesi kararında, usuli kazanılmış hak ilkesini hukuki güvenliği sağlama ve kamu yararını gerçekleştirme amacıyla kanun hükmü niteliğine kavuşturan kanun koyucunun, meşru amaçlarla ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde yargılamanın hakkaniyet, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin görmezden gelinerek ya da temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sonuçlandırılması yolunda bir iradesinin varlığından söz etmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Davacının faturalarını kayıtlarına aldığı şirketin komisyon karşılığı gerçek bir emtia teslimine dayanmaksızın fatura düzenlediği yolundaki idari tespit, kesinleşen yargı kararıyla hukuka aykırı bulunmasına rağmen davaya konu uyuşmazlıkta, aksi yönde bir belirleme yapılmış olmasına ve Vergi Mahkemesince bu belirleme doğrultusunda karar verilmiş olmasına dayanılarak temyiz incelemesinin bozma kararına uygunlukla sınırlı incelenmesi ve sonradan fatura düzenleyen şirketle ilgili komisyon karşılığı fatura düzenlemediği yolundaki kesinleşmiş hukuki durumun göz ardı edilmesi ve bu nedenle davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddedilmesi suretiyle yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılması davacının mülkiyet hakkını olumsuz etkileyecektir.
Bu durumda, Vergi Mahkemesince, her ne kadar Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararına uyularak davacının faturalarını kayıtlarına aldığı … Metal İnşaat ve Sanayi Ürünleri Ticaret Limited Şirketi hakkındaki saptamaların düzenlediği faturaların sahte olduğunu kanıtlayıcı mahiyette olduğundan bahisle tarhiyat yönünden dava reddedilmiş ise de sözü edilen mükellef hakkında, düzenlediği faturaların sahte olmadığına ilişkin kesinleşmiş bir yargı kararı olduğu dikkate alındığında Vergi Mahkemesi kararının, bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerekmiştir.
Öte yandan vergi mahkemesince yeniden verilecek kararda, özel usulsüzlük cezası hakkında değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerektiği tabiidir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz istemlerinin kabulüne,
2…. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. Aynı Kanun’un 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi

(X)-KARŞI OY :
Mahkeme kararlarının Danıştay tarafından bozulması halinde, bozmaya uyma üzerine yeniden verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvuruları, bozma kararındaki esaslara uyulup uyulmadığı yönünden incelenebilecek olup, temyiz istemine konu yapılan kararın, Danıştay Üçüncü Dairesinin 29/12/2017 tarih ve E:2016/10191, K:2017/11362 sayılı kararındaki esaslar doğrultusunda verildiği anlaşıldığından temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler sözü edilen kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ve kararın onanması gerektiği oyuyla Karara katılmıyoruz.