Danıştay Kararı 3. Daire 2019/5104 E. 2020/4518 K. 10.11.2020 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2019/5104 E.  ,  2020/4518 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/5104
Karar No : 2020/4518

Kararın Düzeltilmesini İsteyen: … Boya İnşaat Dekorasyon Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …

Karşı Taraf : … Vergi Dairesi Müdürlüğü/…

İstemin Özeti :Davacı şirket adına, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannameleri üzerine 2011 yılının Mayıs ila Ağustos dönemleri için tahakkuk eden katma değer vergisi ve hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasını; davacı hakkında herhangi bir inceleme yapılmadan ve kullandığı faturaların gerçek olup olmadığı somut tespitlerle ortaya konulmadan davalı idarenin baskısı altında verildiği anlaşılan düzeltme beyannameleri üzerine tahakkuk ettirilen katma değer vergisi ve hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle kaldıran … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararını; mükelleflerin, beyannamelerinde bildirdikleri matrahlara veya bildirilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin ihtirazi kayıt konulan kısmına karşı vergi davası açabilmesine olanak var ise de bu istemlerin yasal süresi içinde verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri kapsadığı, bu durumda davacı şirket tarafından, beyanname verme süresi geçirildikten sonra, faturaları kayıtlara intikal ettirilen firma hakkındaki olumsuz tespitler nedeniyle söz konusu faturalar kayıtlardan çıkarılarak ilgili dönemlere ait katma değer vergisi düzeltme beyannamelerine konulan ihtirazi kaydın, süresinden sonra verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye dava açılmasına olanak sağlayan bir çekince olarak kabulüne olanak bulunmadığı, ancak dava açılmasına engel bulunmayan vergi ziyaı cezası ile gecikme faizi yönünden ceza kesilmesi ve faiz hesaplanmasının hukuka uygunluğu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozan Danıştay Üçüncü Dairesinin 26/12/2018 tarih ve E:2016/14124, K:2018/8102 sayılı kararının; 2011 yılında Ba formunda yer alan … İnşaat Metal Elektrik Hırdavat ve Orman Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden alınan faturaların sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğuna dair davalı idare yazısı üzerine ihtirazi kayıtla beyanname verildiği, söz konusu fatura bedellerinin ödendiği, faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılamaması için faturaların gerçeği yansıtmadığının somut olarak tespiti gerektiği, aksi halde idarelerin kendilerine düşen görevleri yapmayarak vergilerin doğruluğunu araştırma görev ve yetkisini, idare işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli Mahkemelere bırakmış olacağı, mükellefleri bir takım müeyyidelerden bahsederek beyanname vermeye zorlamanın hukuk devletinde kabul edilemeyeceği, mal ve hizmet satın aldığı firmanın düzenlediği faturaların tamamının gerçeği yansıttığı, ödemelerin usulüne uygun gerçekleştiği, olumsuz mükellefler listesine alma uygulamasının sadece katma değer vergisi iadelerinde esas alınan idarenin bir iç işlemi niteliğini aşarak bu mükelleflerden mal alan tüm mükellefleri etkileyen bir durum haline geldiği, gerek listede yer alan gerekse bunlardan mal alan mükellefleri zor durumda bırakacak şekilde kullanılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı, söz konusu firmanın düzenlediği faturalar, irsaliyeler ve ödeme belgelerinin defter ve belgelere usule uygun kayıt edildiği, bu faturaların ve irsaliyelerin anlaşmalı matbaalar tarafından basılan ve vergi dairesine bildirilen faturalar olduğu, faturayı düzenleyen firmanın sahte fatura ticareti yaptığı yönünde yargı kararı bulunmadığı ileri sürülerek düzeltilmesi istenmiştir.

Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi :Kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Danıştay Üçüncü Dairesince verilen kararın kaldırılıp, vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince kararın düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen sebepler 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi hükmüne uygun bulunduğundan, kararın düzeltilmesi isteminin kabulüyle Danıştay Üçüncü Dairesinin 26/12/2018 tarih ve E:2016/14124, K:2018/8102 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra davalı idarenin temyiz istemi yeniden incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri sayılarak (a) bendinde iptal davası, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır.
Mükelleflerce, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannameleri esas alınarak yapılan tahakkuk, hesaplanan gecikme faizi ve kesilen vergi ziyaı cezalarına karşı açılan davaların esası incelenmeden reddedilmeleri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 27/02/2019 tarih ve Başvuru No:2015/15100 sayılı kararıyla; başvurucuların mülkiyet haklarına müdahale teşkil eden vergilendirme işlemlerinin yargı yoluyla denetlenebilmesi imkânına sahip olamadıkları dolayısıyla, derece mahkemelerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 378. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen hukuk kuralını, düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulmasının dava açma hakkı vermeyeceği şeklinde yorumlamasının -sürecin bütününe bakıldığında- başvurucuların, müdahalenin hukuka aykırı olduğuna yönelik olarak iddia ve itirazlarını etkin bir biçimde sunamaması sonucuna yol açtığı, buna göre somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü usul güvencelerinin sağlanamamasından dolayı müdahalenin başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşıldığı, başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan müdahale ölçüsüz olduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere vergi mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda “Mevzuat” bölümünde yer verilen tanıma göre açılan bir iptal davasında iptali istenilen işlemin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları açısından ayrı ayrı hukuka uygun olup olmadıklarının denetlenmesi gerekmekte olup, bu unsurlardan birisinde hukuka aykırılık bulunursa işlem iptal edilmelidir.
Hukuka uygunluk denetiminin yapılması gereken sebep unsuru idari yargıda; idareyi işlemi yapmaya iten saik olarak tanımlanmıştır. İdare tesis ettiği işlemi, gerçek ve hukuka uygun sebeplere dayandırmak zorundadır. Sebebin gerçek olması, varlığının usulüne uygun olarak yapılan tespitlerle ortaya konulmuş olması; hukuka uygun olması ise idarenin işlemi dayandırdığı sebebin, kanunda tesisi için dayanabileceği öngörülen sebeplerden olması anlamına gelmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta sebep unsuru, davalı idarenin davacıya gönderdiği 16/12/2015 tarih ve 50165 sayılı yazının alt kısmında yer alan ve hakkında olumsuz tespit/rapor bulunduğu belirtilen mükelleften yapılan alımların gerçek kabul edilmemesidir.
Bu durumda davacı tarafından verilen düzeltme beyannamelerine konulan ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi, hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasının sebep unsuru hakkında, yargısal denetim yapılması gerekirken bu husus göz ardı edilmek suretiyle yazılı gerekçeyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 10/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.