Danıştay Kararı 3. Daire 2018/5404 E. 2022/564 K. 10.02.2022 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2018/5404 E.  ,  2022/564 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/5404
Karar No : 2022/564

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av….
KARŞI TARAF (DAVACI) : Tasfiye Halinde … Teknoloji Endüstriyel Sanayi Ekipmanları Makina ve Metal Sanayi Ticaret Anonim Şirketi (Kanuni Temsilcisi …)

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının aleyhe olan hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yöneltilen istinaf başvurusu aşamasında şirket tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden silinmesi nedeniyle verilen işlemden kaldırma kararı sonrasında, istinaf başvurusunun bu kez davacı şirketin kanuni temsilcisi aleyhine yenilenmesi üzerine verilen … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, bir kısım alışlarını sahte faturayla belgelendirdiği yolunda saptamalara yer veren vergi inceleme raporuna dayanılarak bu faturalara konu indirimlerinin reddi suretiyle yeniden oluşturulan beyan tablosu uyarınca 2010 yılının Ocak ila Nisan ve Eylül dönemleri için re’sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin birinci bendi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacının faturalarını kayıtlarına aldığı … hakkında düzenlenen vergi tekniği raporundaki tespitlerin düzenlediği faturaların gerçeği yansıtmadığını gösterdiği, … Metal Kesici Takımlar Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkındaki saptamalardan düzenlediği faturaların gerçek bir emtia teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığını kanıtlayıcı mahiyette olmadığı gerekçesiyle, … Metal Kesici Takımlar Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden alınan faturalardan kaynaklanan tarhiyat ile özel usulsüzlük cezası kaldırılmış, …’den alınan faturalardan kaynaklanan tarhiyat yönünden dava reddedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Sahte faturalara konu katma değer vergisinin indirime konu edilemeyeceği, bu faturalara isabet eden indirimlerinin reddi suretiyle yapılan dava konusu tarhiyatta ve kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Ticaret sicilinden terkin edilmekle hukuki varlığı sona eren şirkete karşı yapılan istinaf başvurusunun, kanuni temsilci adına yenilenmesine imkan veren bir yasa hükmü bulunmadığından, Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı adına, alımlarının bir kısmını sahte faturalarla belgelendirdiği yönündeki saptamalara dayanılarak sözü edilen faturalara konu indirimlerinin reddi suretiyle yeniden oluşturulan beyan tablosu uyarınca adına 2010 yılının Ocak ila Nisan ve Eylül dönemleri için bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmış, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi gereğince özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.
Söz konusu vergi ve cezalara karşı açılan davanın sonuçlandırıldığı Vergi Mahkemesi kararının aleyhe olan hüküm fıkrasına yöneltilen istinaf başvurusu aşamasında davacı şirketin tasfiyesinin 19/12/2017 tarihinde tamamlandığı hususu 26/12/2017 tarih ve 9481 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmiştir.
Vergi Dava Dairesi … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı şirketin tasfiyesinin tamamlanarak ticaret sicilinden terkin edildiği 26/12/2017 tarihi itibarıyla medeni haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsilinin hukuken olanaklı olmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun, davalı idarece davayı takip hakkı kendisine geçene karşı yenilenmesine kadar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca işlemden kaldırılmasına, dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Davalı İdarenin 04/05/2018 tarihinde kayda giren dilekçesiyle, istinaf başvurusunun davacı şirketin kanuni temsilcisi …’a karşı yenilendiği bildirilmiş, Vergi Dava Dairesince, talep kabul edilip dosya yeniden esasa alınarak yapılan inceleme neticesinde verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararla istinaf başvurusu reddedilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına, gerçek kişi olan tarafın ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği; (4) numaralı fıkrasında ise dosyaların işlemden kaldırılmasına dair kararların diğer tarafa tebliğ edileceği kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı halleri düzenleyen 31. maddesinde, Kanun’da hüküm bulunmaması durumunda hakkında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı belirtilen haller arasında “ehliyet” de sayılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu; 51. maddesinde, dava ehliyetinin, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 53. maddesinde ise dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi olarak tanımlanmış ve bu yetkinin, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edileceği düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesinde, tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olduğu; 49. maddesinde ise tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacağı belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. maddesinde, ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği haiz olduğu ve Türk Medenî Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde, kanuni istisnalar saklı kalmak şartıyla bütün haklardan yararlanabileceği ve borçları üstlenebileceği hükmüne yer verilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 543. maddesinde, tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığın esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılacağı; 545. maddesinde, tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden silinmesinin tasfiye memurları tarafından sicil müdürlüğünden isteneceği, 547. maddesinde, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde son tasfiye memurlarının, yönetim kurulu üyelerinin, pay sahiplerinin veya alacaklıların, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri, mahkemece istemin yerinde olduğuna kanaat getirilirse, ek tasfiye için şirketin yeniden tesciline karar verileceği ve bu işlemlerin yapılması için son tasfiye memurlarının veya yeni bir veya birkaç kişinin tasfiye memuru olarak atanacağı ve bu hususun tescil ve ilân ettirileceği hüküm altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari yargılama hukukunda objektif ehliyet, bir davada davacı ve davalı olabilme ve davayı takip ehliyeti olarak ifade edilmekte olup İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. Maddesi ile atıf yapılan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan hak ehliyetine, dava ehliyeti ise medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine karşılık gelmektedir.
Taraf ehliyeti ve dava ehliyetinin dava şartı olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alındığı medeni yargılama usulünde olduğu gibi İdari yargıda da tarafların bizzat davacı ya da davalı olabilmesi öncelikle taraf ehliyeti ve dava ehliyetine sahip olmasına bağlıdır.
Kendisini oluşturan şahıslardan ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliği haiz olup mevzuatın öngördüğü şekilde kurulmalarıyla hak ehliyetine ve mevzuatın öngördüğü organlara sahip olmalarıyla birlikte fiil ehliyetine sahip olan ticaret şirketlerinin tüzel kişiliklerinin sona ermesiyle taraf ve dava ehliyetleri sona ermektedir.
Dava açıldıktan sonra herhangi bir sebeple davacı şirketin kişilik veya niteliğinde değişiklik olması nedeniyle taraf veya dava ehliyetinin sona ermesi durumunda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki düzenleme gereği dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmekle birlikte anılan Kanunda tarafların ehliyeti ve davayı takip yetkisi yönünden ayrıca düzenlemelere yer verilmeyerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na dolayısıyla özel hukuk hükümlerine atıf yapıldığından, gerçek kişilerde ölüm, ticaret şirketlerinde tür değiştirme, bölünme, sona erme gibi çeşitli durumlarda davayı takip yetkisinin kime geçtiğinin tespiti noktasında her durumun özel hukuk kurallarına da uygun olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Tüzel kişiliğinin dava açıldıktan sonra sona ermesi durumunda davayı takip yetkisinin ortak, temsilci veya başka bir kimseye geçtiği yönünde gerek medeni yargılama hukukunda gerek medeni hukuk ve ticaret hukukunda herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun, anonim ve limited şirketlerde ek tasfiyeyi düzenleyen 547. maddesinin gerekçesinde, ticaret sicilinden terkin edilen şirketin yeniden sicile kaydedilmesi ve ek tasfiye yapılmasını zorunlu kılabilecek durumlar arasında şirketin yararına sonuç doğuracak bir davanın açılması veya şirketin bir davada davalı olarak bulunması açıkça sayılmıştır.
Bu durumda dava devam ederken ticaret şirketinin tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılması halinde davanın kaldığı yerden devam edebilmesi ancak, taraflardan birinin istemi üzerine asliye ticaret mahkemesinin terkin işleminin türüne göre Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi veya geçici 7. maddesi uyarınca tüzel kişiliğin ihyasına karar vermesi durumunda mümkün olacaktır.
Davacı şirketin, temyize konu kararın verildiği tarihten önce ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliğinin sona erdiği uyuşmazlıkta, Vergi Dava Dairesince, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin ilgililer tarafından ihyası sağlanarak dosyanın yeniden işleme konulması isteninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun tüzel kişiliği sona eren şirketin kanuni temsilcisine karşı yenilenmesi talebi kabul edilerek işin esası incelenmek suretiyle verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının BOZULMASINA, 10/02/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.