Danıştay 3. Daire Başkanlığı 2018/4521 E. , 2022/273 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/4521
Karar No : 2022/273
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…,K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında teslim aldığı taşınmazların satışından elde ettiği değer artışı kazancını kayıt ve beyan dışı bırakması nedeniyle takdir komisyonu kararına dayanılarak 2010 yılı için re’sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacının 21/07/2005 tarihinde iktisap ettiği arsanın kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müteahhide teslimi karşılığında 11/06/2008 tarihinde kat irtifakı kurularak elde ettiği daireler yeni bir edinim olmayıp arsanın biçim değiştirmesi suretiyle servetin değerlendirilmesi kapsamında olduğu, değer artış kazancı sayılabilmesi için beş yıllık sürenin başlangıcı olan arsanın edinim tarihinin 01/01/2007 tarihinden önce olması nedeniyle 193 sayılı Kanun’un mükerrer 80. maddesinin 1. fıkrasının 6 numaralı bendi uyarınca bu tarihten dört yıl sonra daire satışı gerçekleştiğinden değer artışı kazancı için vergilendirme koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceği dolayısıyla yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu cezalı vergi kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı adına salınan cezalı verginin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Arsanın kat edinimi karşılığı müteahhide verilmesi sonucu daire teslim almasının servetin biçim değiştirmesi olduğu, tarhiyatın varsayım ve kanaate dayandığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacı tarafından, 21/07/2005 tarihinde satın alınan arsanın, gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müteahhide verilmesi sonucu edinilen ve üzerinde 11/06/2008 tarihinde kat irtifakı kurulan 3 adet bağımsız bölümün 2 adedinin 2010 yılında, 1 adedinin ise 2011 yılında satıldığı, elde edilen değer artış kazancının beyan edilmediğinden bahisle takdir komisyonu kararına dayanılarak dava konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. maddesinin 1. fıkrasının 6. bendinde; iktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız iktisap edilenler hariç) 70. maddesinin 1. fıkrasının (1), (2), (4), ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tabi çiftçilerin zirai istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artışı kazancı olduğu kurala bağlanmış, 70. maddenin 1. fıkrasının 1. bendinde yazılı mallar içinde, arazi ve bina sayılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık konusu gayrimenkullerin elden çıkarılmasından sağlanan kazancın değer artışı kazancı sayılabilmesi için bir bedel karşılığında edinilmiş olması, edinme tarihinden itibaren beş yıl içinde elden çıkarılması ve gayrimenkulün kişisel servete dahil olması zorunludur.
Arsa üzerinde birden çok bağımsız bölümden oluşan yapı yapılması, arsanın vasfını değiştirmekte ve üzerindeki mülkiyet hakkının paylara bölünerek, birbirinden bağımsız hale gelen bu payların ayrı ayrı elden çıkarılmasına olanak sağlamaktadır. Tapuda ayrı bağımsız bölümler olarak tescil edilmiş her taşınmaz satışı, ayrı ve bağımsız işlemlerdir.
İvazlı iktisap edilen arsanın kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhit firmaya verilmesi sonrası elde edilen bağımsız bölümlerin kat irtifakının kurulduğu 11/06/2008 tarihinden itibaren beş yıl içinde elden çıkarıldığı dikkate alındığında, sağlanan gelirin değer artışı kazancı olarak vergilendirilmesine ilişkin tüm koşullar gerçekleştiğinden vergilendirmeye esas alınan matrahın hukuka uygun olup olmadığı araştırılarak ulaşılacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere yazılı gerekçeyle tarhiyatı kaldıran Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki kararın bozulması gerekmiştir.
KARAR SONUCU:
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesinin kararının BOZULMASINA, 01/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
X. KARŞI OY
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde re’sen tarhiyat, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olarak tanımlanmıştır. Kanunun 74. maddesinin (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak, takdir komisyonunun görevleri arasında sayılmış, komisyonunun yetkilerini düzenleyen 75. maddenin 1. fıkrasında ise 72. maddenin 1. fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu 74. maddedeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisini haiz olduğu düzenlenmiştir.
213 sayılı Kanun’un 113. maddesinde, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanan zamanaşımının, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği, 114. maddesinin birinci fıkrasında ise vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un, takdir komisyonuna sevk tarihi ile takdir komisyonu kararının idareye tevdi tarihi arasında geçen süre için tarh zamanaşımının duracağına ilişkin 114. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi sonucu 01/08/2010 tarihinde yürürlüğe girmek üzere 6009 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile yeniden düzenlenen 2. fıkrasında, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını durduracağı, duran zamanaşımının mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam edeceği, ancak işlemeyen sürenin her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, 28/05/2015 tarihinde takdire sevk edilen davacı hakkında alınan 14/12/2016 tarihli takdir komisyonu kararı bir yıllık azami süre aşılarak verildiğinden, matrah takdirine ilişkin işlem ve tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı anlaşıldığından, yazılı gerekçeyle verilen Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddinde sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz isteminin bu gerekçeyle reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum