Danıştay Kararı 3. Daire 2018/157 E. 2020/6069 K. 23.12.2020 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2018/157 E.  ,  2020/6069 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/157
Karar No : 2020/6069

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı/…
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU :… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu … Demir Çelik Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin 2012 ila 2014 yıllarına ait kurumlar vergisi, geçici vergi, katma değer vergisi, gelir (stopaj) vergisi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizinden oluşan kamu alacağının güvence altına alınması amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca ihtiyati haciz kararı alınmasına yönelik … tarih ve … sayılı işlemin iptali ile mal varlığı üzerine uygulanan ihtiyati haczin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemlerinin kamu alacağının cebren tahsil ve takip usulleri olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce kamu alacağını korumaya yönelik işlemler olduğu, bu nedenle bu tür işlemlerin asıl kamu borçlusu, diğer bir anlatımla verginin mükellefi veya sorumlusu hakkında tesis edilebileceği, söz konusu işlemlerin kanuni temsilciler hakkında uygulanmasına olanak bulunmadığı, kanuni temsilcilerin ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca kesinleşen ve şirketten tahsili olanaksız hale gelen borçlardan dolayı sorumlu tutulabileceği, öte yandan olayda, 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa düzenlemesinden hareketle alınmış bir ihtiyatı haciz kararı da bulunmadığından davacı adına 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 1. bendine göre ihtiyati haciz kararı alınmasına yönelik tesis edilen işlemde ve mal varlığı üzerine uygulanan ihtiyati hacizde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, mal varlığına uygulanan ihtiyati haciz kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:6183 sayılı Kanun’un 9 ve 13. maddeleri uyarınca ihtiyati haczin uygulanması için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir kamu alacağının salınması yolunda gereken ön işlemlere başlanılmasının yeterli olduğu, ihtiyati haczin uygulanmasında süreye bağlı kalınamayacağı, 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca asıl borçlu şirkete ait kamu alacaklarından sorumlu tutulabilecek olan kanuni temsilciler aynı zamanda henüz tahakkuk etmemiş olan şirket borçlarından ihtiyati haciz aşamasında da sorumlu tutulabileceklerinden, kamu alacağının borçlusu anonim şirketin kanuni temsilcisi olduğunda duraksama bulunmayan davacı hakkında ihtiyati haciz yoluna gidilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilerek mahkeme kararı kaldırıldıktan sonra dava reddedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Vergi incelemeleri devam ederken inceleme elemanınca ihtiyati haciz talebinde bulunulmadığı, olayda 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 3. fıkrasında yer alan şartların oluşmadığı, vergi incelemesi tamamlandıktan sonra ihtiyati haciz uygulanamayacağı, emsal yargı kararlarının da bu yönde olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinde, 9. madde gereğince teminat istenmesini mucip hallerin varlığı halinde ihtiyati haciz tatbik edilebileceği, şirket ve kanuni temsilcileri hakkında 6183 sayılı Yasa’nın 9, 13, 17. maddeleri uyarınca ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerinin uygulanması için gerekli olur’un alındığı, mal varlığı araştırması sonucunda tespit edilen gayrimenkul, araç ve banka hesapları üzerine ihtiyati haciz uygulandığı, amme alacağını koruma yöntemi olan ihtiyati haczin mükellefin tasarruf yetkisini kısıtladığı, ödeme emrinin tebliği ile hükümsüz hale geleceği, ihtiyati haczin tahsilata yönelik bir işlem olmadığı, zira gerekli teminatın verilmesi halinde ihtiyati haczin kaldırılacağı hususunun davacıya bildirildiği, ancak teminat verilmediği, kanuni temsilcilerin asıl borçlu şirkete ait vergi borçlarından sorumlu tutulabileceği, bu yönde emsal yargı kararların bulunduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Asıl borçlu şirket tüzel kişiliği hakkındaki vergi incelemeleri sonuçlanıp, tarhiyatlar yapıldıktan sonra davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrasına bağlı 1. bendine göre alınan ihtiyati haciz kararında ve bu doğrultuda mal varlığı üzerine uygulanan ihtiyati hacizde hukuka uygunluk bulunmadığından Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacının yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin 2012 ve 2013 yıllarında kayıtlarına aldığı ve düzenlediği hurda ve hurda türevi faturaların muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge olduğu dikkate alınarak yapılan kaydi envanter çalışması sonucuna göre belge düzenlemeksizin inşaat demiri sattığı ve bu yolla elde ettiği kazancını kayıt ve beyan dışı bıraktığı, gerçekte inşaat demiri satmasına karşın katma değer vergisinden müstesna tutulan hurda teslimi gibi gösterilen söz konusu satışları nedeniyle katma değer vergisi hesaplamadığı yolundaki tespitleri içeren 01/03/2016 tarihli vergi inceleme raporlarına istinaden adına re’sen salınan cezalı vergileri içeren vergi ve ceza ihbarnamelerinin 27/09/2016 ve 30/09/2016 tarihlerinde şirkete tebliğ edildiği, 14/11/2016 tarih ve 872 sayılı yazıyla aynı Kanun’un 13. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı alındığı, 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca 17/11/2016 tarihli haciz varakalarının düzenlendiği, devamında ise 322.634.412,26 TL kamu borcu tutarı kadar teminat verilmesi halinde davacı adına uygulanan ihtiyati haczin kaldırılacağına yönelik … tarih ve … sayılı işlemin tesis edildiği ve sözü edilen işlemin iptali ile mal varlığı üzerine uygulanan ihtiyati haczin kaldırılması istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektirir haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairesince teminat istenebileceği hükme bağlanmış, aynı Kanun’un 13. maddesinde, 9. madde gereğince teminat istenmesini mucip hallerin varlığı halinde, alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla ihtiyati haciz tatbik edilebileceği hükmüne yer verilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde de; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
6183 sayılı Kanun’un yukarıda bahsedilen hükmüne göre ihtiyati haciz işlemi kamu alacağının cebren tahsil ve takip işlemi olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce tahsile konu amme alacağını korumaya yönelik işlem olduğundan, bunun asıl muhatabı amme borçlusu, diğer bir deyişle verginin mükellefi veya sorumlusudur. Şirketin kanuni temsilcileri, yönetim, icra kurulu üyeleri ve ortakları hakkında bu işlemlerin uygulanması söz konusu olmayacaktır. 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca kanuni temsilciler ancak kesinleşen ve şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamamış olan borçlarından dolayı sorumlu tutulabileceklerinden ve haklarında ihtiyati haciz gibi amme alacağının korunmasına ilişkin bir işlemin uygulanabileceğine dair bir açıklık bulunmadığı dikkate alındığında dava konusu işlemde ve davacının mal varlığına uygulanan ihtiyati hacizde hukuka uygunluk görülmediğinden yazılı gerekçeyle verilen karara yöneltilen istinaf başvurusunu kabul ederek davayı reddeden Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerekmiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2…. Bölge İdare … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesine,
4.Yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 23/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’nun 13. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde; teminat istenmesini mucip şartların varlığı halinde ihtiyati haciz kararı alınacağı, 9. maddede ise; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddede sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanması halinde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği öngörülmüştür.
Buna göre, ancak vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebilecek ve ihtiyati haciz kararı alınabilecek olup, vergi incelemesi sonuçlanıp, tarhiyat yapıldıktan sonra bu düzenleme uyarınca ihtiyati haciz kararı alınması mümkün değildir.
Olayda, … Demir Çelik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi hakkında yapılan vergi incelemesi tamamlanıp, tarhiyat yapıldıktan ve vergi ve ceza ihbarnameleri tebliğ edildikten sonra yönetim kurulu başkanı olan davacı hakkında ihtiyati haciz kararı alınmasına yönelik dava konusu işlemde ve bu doğrultuda mal varlığı üzerine uygulanan haciz işleminde hukuka uyarlık bulunmadığından Daire kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.