Danıştay Kararı 3. Daire 2017/4040 E. 2020/6065 K. 23.12.2020 T.

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2017/4040 E.  ,  2020/6065 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ÜÇÜNCÜ DAİRE

Esas No : 2017/4040

Karar No : 2020/6065

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Demir Çelik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi

VEKİLLERİ : Av. …

Av.Dr….

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı/…

(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU:… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Demir cevherleri toptan ticaretiyle uğraşan davacı şirketin kayıtlarına aldığı ve düzenlediği hurda ve hurda türevi faturalarının muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge olduğu dikkate alınarak yapılan kaydi envanter çalışması sonucunda belge düzenlemeksizin inşaat demiri sattığı ve bu yolla elde ettiği kazancı kayıt ve beyan dışı bırakmak suretiyle ortaklarına dağıttığı yolunda saptamalar içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak bahisle adına Aralık 2013 dönemi için re’sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Uyuşmazlık yılında hurda ve hurda türevi alımlarının tamamının hakkında vergi tekniği raporu bulunan … Metalurji Endüstrisi Anonim Şirketinden yapıldığı, sözü edilen raporda, adı geçen şirketin, davacıya hurda ve hurda türevi olarak düzenlediği faturaların gerçekte inşaat demirine ilişkin olduğu, tamamı muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge ile alınan hurda ve türevi içerikli emtianın aynı yıl herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın alt firmalara, bu firmalar tarafından da diğer alt firmalara satıldığı, gerek davacı şirketin gerek ticari ilişkide bulunduğu alt firmaların bu emtiayı işleme kapasitesine sahip çelikhane, haddehane gibi üretim tesislerinin bulunmadığı, gerçekte üretici ile buluşması gereken hurdaların sürekli el değiştirmesinin iktisadi ve ticari icaplara uygun düşmediği, zira, davacının satış yaptığı alt firmalar ile bu firmalardan mal alan diğer alt firmaların yetkilileri tarafından, davacıdan muhteviyatı hurda olan emtianın alınmadığı, sadece inşaat demiri alındığı, bu nedenle oluşan hurda ve hurda türevi içerikli emtiaya ilişkin stok fazlalığının ise belirli firmalara fatura düzenlemek suretiyle eritildiği, bunun karşılığında da söz konusu firmalardan gerçek dışı inşaat demiri faturaları alındığı, ellerinde bulunan kayıt dışı inşaat demirinin ise faturalı olarak satıldığı, tüm bu işlemlerin organizasyon dahilinde yapıldığının ifade edildiği, öte yandan, hurda ve hurda türevi emtianın, zararına veya belli bir maliyete katlanmak suretiyle imal edilen inşaat demiri ortalama birim fiyatlarına yakın bir fiyattan alım ve satıma konu edilmesinin hurda ticaretinin gerçekçi olmadığını gösterdiği tespitlerinden hareketle davacı tarafından uyuşmazlık konusu dönemde alınıp satılan emtianın gerçekte inşaat demiri olduğu ve satın alınan hurda ve hurda türevi içerikli emtianın muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgelerle belgelendirildiği sonuç ve kanaatine ulaşılarak demire ilişkin ortalama birim inşaat demiri alış fiyatından ulaşılan demir miktarı dikkate alınmak suretiyle yapılan kaydi envanter çalışmasına göre 2.543.885 kg demir satışı için belge düzenlenmediği, söz konusu miktarın ortalama birim inşaat demiri satış fiyatlıyla çarpımı sonucunda 2.874.590,05 TL hasılatın kayıt ve beyan dışı bırakıldığı ve sözü edilen kazancın ortaklara dağıtıldığı yolundaki tespitleri içeren vergi tekniği raporu ve bu doğrultuda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Envanter kayıtlarında herhangi bir uyumsuzluğun bulunmadığı, bu yöndeki sonuca, hurda ve hurda türevi yerine inşaat demiri satıldığı varsayımıyla ulaşıldığı, birtakım envanter uyumsuzluğunun ise hurda isimlendirmesinden ve hurdaların homojen bir yapı taşımamasından kaynaklandığı, tarhiyata dayanak alınan iddianın, hurda alım satımının olmadığı değil, buna ek olarak geliştirilen demir alım ve satımı yapıldığı varsayımı olduğu, alım yapılan firmalar hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarında hurda satışlarının çoğunun muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge niteliğinde bulunduğu tespitine karşın kendilerine düzenlenen faturaların tamamının içeriği itibarıyla yanıltıcı belge olduğunun değerlendirildiği, söz konusu ayrıma nasıl ulaşıldığının anlaşılmadığı, bu firmalar hakkındaki vergi tekniği raporları tebliğ edilmeyerek ve adına düzenlenen vergi tekniği raporunda atıf yapılan alt firmalara ait ifadeler can ve mal güvenliğinden bahisle rapora ek yapılmayarak savunma hakkı kısıtlandığı gibi adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, öte yandan söz konusu firmalar ile arasında husumet olabileceği gözetilmeksizin ifadelerin doğru kabul edildiği, inceleme elemanınca, hurda ve hurda türevi emtiayı işleyecek üretim tesislerinin olmaması eleştirilmiş ise de bu durumun sektörün gerçekleriyle bağdaşmadığı, hurda alım ve satımını aracılık hizmeti sunmak suretiyle gerçekleştiren pek çok firmanın bulunduğu, mal sattıkları mükellefler hakkındaki olumsuzluklardan sorumlu tutulamayacakları, kaldı ki ticari yaşamda mal satılan firmanın kime mal sattığının bilinemeyeceği, değinilen firmaların faaliyetlerine devam ettiklerinin vergi idaresince kabul edildiği, ayrıca sözü edilen firmaların bazıları hakkında vergi incelemeleri devam etmesine rağmen sahteci ilan edildikleri, karşıt inceleme yapılmak suretiyle gerçek mahiyetin ortaya konulmadığı, alt firmalar tarafından hurda faturaları karşılığında inşaat demiri faturası düzenlemek suretiyle vergi ziyaına yol açıldığı iddiasının katma değer vergisi sistematiğine göre olsa olsa daha çok vergi ödemenin gerekçesi olabileceği, somut bir tespit olmasızın eksik inceleme ve varsayıma dayalı olarak yapılan tarhiyat, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile teminat altına alın mülkiyet hakkını zedelediği gibi vergileme ilkelerine de uygun düşmediği, bu konuda emsal nitelikte yargı kararlarının bulunduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Somut tespitlere dayanan vergi tekniği raporunu done alan vergi inceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Temyiz isteminin reddine,

2…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… kararının ONANMASINA,

3. Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı tarife uyarınca nispi harç alınmasına,

4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 23/12/2020 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.