Danıştay Kararı 3. Daire 2008/97 E. 2010/197 K. 28.01.2010 T.

3. Daire         2008/97 E.  ,  2010/197 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2008/97
Karar No: 2010/197

Temyiz Edenler : 1- Maliye Bakanlığı-ANKARA
İstemin Özeti : 1999 yılında elde ettiği menkul sermaye iradından dolayı süresinden sonra 21.4.2004 tarihinde verilen gelir vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden vergi ve cezanın iadesi yolunda düzeltme ve şikayet başvurusunun, düzeltme zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle reddi yolunda tesis edilen işlemin iptali ile ödenen vergi ve cezanın yasal faiziyle iadesi istemiyle açılan davada; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 25’inci maddesinde vergi kanunlarına göre beyan üzerine alınan vergilerin tahakkuk fişi ile tarh ve tahakkuk edeceği, 114’üncü maddesinde, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı, 126’ncı maddesinde de, 114’üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilemeyeceği ancak, düzeltme zamanaşımı süresinin, zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde, hatanın yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamayacağının kurala bağlandığı, yurtdışında yaşayan davacının elde ettiği faiz gelirini beyan yükümlülüğü bulunmadığı taraflar arasında ihtilafsız olan olayda düzeltme zamanaşımı süresinin ne zaman dolduğunun saptanması gerektiği, 1999 yılında elde edilen faiz geliri için 14.10.2004 tarihinde verilen beyanname üzerine 21.10.2004 tarihinde gelir vergisi tahakkuk ettirildiği, geç tahakkuka sebebiyet verilmesi nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezası için ise 10.11.2004 tarihinde uzlaşma talep edildiği, 4.2.2005 tarihinde uzlaşılan ceza tutarına göre 12.2.2005 tarihinde tahakkuk fişi düzenlendiği, beyan üzerine alınan vergilerin tahakkuk fişinin düzenlenmesiyle tarh ve tahakkuk edeceği hükmü uyarınca, 28.12.2005 tarihinde düzeltme başvurusunda bulunulduğu anlaşılan olayda gelir vergisi tahakkukunun yapıldığı 21.10.2004 tarihinden itibaren bir yıllık süre geçirildiğinden gelir vergisi yönünden talebin reddi işleminde yasaya aykırılık görülmediği, vergi ziyaı cezasına ilişkin tahakkuk fişinin ise 12.2.2005 tarihinde düzenlenmiş olması karşısında zamanaşımı süresi içinde yapıldığı anlaşılan düzeltme başvurusu uyarınca ödenen cezanın, düzeltme hükümleri gereğince davacıya iadesi gerektiği, yasada öngörülen koşullar oluşmadığından yasal faize hükmedilemeyeceği gerekçesiyle düzeltme başvurusunun reddi işlemini kısmen iptal eden, yasal faiz istemi yönünden davayı reddeden …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; davalı idare tarafından vergi ziyaı cezasına ilişkin ihbarnamenin tebliğ edildiği 2.11.2004 tarihinde hata yapıldığı, bu tarihten itibaren bir yıllık süre geçirildikten sonra istemin gereğinin yerine getirilemeyeceği, davacı tarafından ise vergi idaresinin baskısıyla verilen beyanname üzerine alınan vergilerin, zamanaşımının varlığı sebep gösterilerek iade edilmemesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Vergi Mahkemesince olay, 213 sayılı Yasanın 25’inci maddesi uyarınca beyan üzerine tahakkuk eden vergi olarak ortaya konulmuş ve vergi ziyaı cezasının da tahakkuk fişinin düzenlenmesi ile tarh ve tahakkuk ettiği kabul edilerek vergi ziyaı cezası yönünden düzeltme zamanaşımı süresinin dolmadığı sonucuna varılmış ise de, süresinden sonra verilmiş olan beyannamede gösterilen matrah üzerinden yapılan tarhiyatın niteliği, 213 sayılı Yasanın 30’uncu maddesi uyarınca re’sen tarhiyat olup, gelir vergisi için düzenlenen 21.10.2004 tarihli tahakkuk fişinde, Yasanın 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi hesaplanmış olması da tarhiyatın 30’uncu maddeye göre yapıldığını göstermektedir. Davacının 1999 yılında elde ettiği faiz geliri için 21.10.2004 tarihinde hatalı olarak re’sen tarh ve tahakkuk ettirilen vergi nedeniyle hatalı ceza kesilmesi ise ihbarnamenin tebliğ edildiği 2.1.1.2004 tarihinde gerçekleşmiş olacağından ve bu tarihten itibaren bir yıllık süre geçirildikten sonra düzeltme talep edildiği anlaşıldığından, davalı idare temyiz isteminin kabulü ile kararın, işlemin kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Savcı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz istemine konu yapılan vergi mahkemesi kararının davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına karşı davacı tarafından ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Uyuşmazlık, davacıdan hatalı alındığında ihtilaf bulunmayan vergi ve cezanın iadesi istemiyle yapılan düzeltme başvurusunun, zamanaşımı süresi içinde yapılıp yapılmadığının saptanmasına ilişkindir.
Vergi Usul Kanununun 114 ve 126’ncı maddelerinde; vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı, meydana çıkarılacak hataların da bu beş yıllık sürede düzeltilebileceği ancak; zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hata yapılmış ise zamanaşımı süresinin, hatanın yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamayacağının düzenlenmiş olması karşısında dava konusu vergi ve cezanın tarh ve tebliğ tarihinin belirlenmesi gerekmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 25’inci maddesinde, vergi kanunlarına göre beyan üzerine alınan vergilerin tahakkuk fişi ile tarh ve tahakkuk ettirileceği hüküm altına alınmıştır. Özel kanunlarında belirlenen sürelerde verilmesi esas olan beyana dayalı vergilerde; itiraz edememe ya da dava açamama kuralının bir sonucu olarak tarh ve tahakkuk aşamaları birlikte gerçekleşmekte, mükelleflerin, dava hakkını saklı tutmak amacıyla beyannamelerini ihtirazi kayıtla vermelerinin, bu sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.
İlgili kanunlarında öngörülen sürelerde beyanname verilmemesi durumunda nasıl bir işlem yapılacağı ise yine 213 sayılı Kanunda düzenlenmiş, 30’uncu maddenin 4008 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle değişen üçüncü fıkrasında, vergi beyannamesini kanuni süresi geçtikten sonra vermiş olanlara bu beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re’sen gerekli tarhiyat yapılacağı ve bu beyannamelerin re’sen takdir için takdir komisyonuna sevk edilmeyeceği kurala bağlanmıştır. Sözü edilen düzenleme uyarınca beyannamenin verildiği tarihe kadar, mükellef hakkında incelemeye başlanmamışsa veya mükellef takdir komisyonuna sevk edilmemişse ve beyannamenin geç verilmesinden başka 213 sayılı Yasanın 30’uncu maddesinde sayılan re’sen tarh nedenlerinden herhangi biri mevcut değilse vergi idaresince, süresinden sonra verilen beyanname üzerine gerekli re’sen tarhiyat yapılacaktır. Her ne kadar Yasanın 34’üncü maddesi uyarınca re’sen tarh edilen vergilerin “ihbarname” ile ilgilisine tebliğ olunması gerekmekte ise de olayın özelliği gereği vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden husus zaten mükellefin bilgisi dahilinde bulunduğundan ve bu durumda tarh ve tebliği gerçekleşmiş olan vergi için ayrıca ihbarname düzenlenmesi gerekmeksizin; Yasanın 112’inci maddesine göre gecikme faizi de hesaplanarak tahakkuk fişi düzenleneceği tabii olup re’sen tarh edilen verginin tebliğ ve tahakkuku da aynı tarihte gerçekleşmiş olacaktır. Söz konusu vergiye bağlı olarak kesilen vergi cezasının ise, mükellefin dava açma, uzlaşma talep etme haklarını kullanabilmesi açısından, ceza ihbarnamesi ile tebliğ edilmesi gerektiği açıktır.
Yukarıda yer verilen düzenlemeler karşısında; davacı tarafından, kanuni süresinden sonra verilen beyannamede gösterilen matrah üzerinden re’sen tarh eden vergi ile bu vergi nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezasının düzeltme hükümleri gereğince iadesi istemine ilişkin uyuşmazlık hakkında vergi mahkemesince olayın 213 sayılı Yasanın 25’inci maddesine göre beyan üzerine tarh ve tahakkuk eden vergi ve buna bağlı kesilen cezanın düzeltilmesi istemi olarak nitelendirilmesi yasaya uygun düşmemiştir. 1999 yılında elde edilen faiz geliri nedeniyle davacı adına re’sen tarh eden ve aynı tarih itibarıyla tahakkuk fişi düzenlenen vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasının düzeltilmesiyle ilgili zamanaşımı süresi, ceza ihbarnamesinin tebliğ edildiği 2.11.2004 tarihine göre tespit edileceğinden, ihbarnamenin tebliği üzerine uzlaşma talep edilmesinden sonra uzlaşılan ceza için tahakkuk fişinin düzenlendiği 12.2.2005 tarihi esas alınarak, vergi ziyaı cezasının düzeltme zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle verilen kararın işlemin kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle davacı temyiz isteminin reddine, davalı idare temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; işlemin kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13’üncü maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 28.1.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X.K A R Ş I O Y:
1999 yılında elde edilen faiz geliri için 14.10.2004 tarihinde verilen beyanname üzerine 21.10.2004 tarihinde tahakkuk ettirilen gelir vergisi nedeniyle kesilen ve 4.2.2005 tarihinde uzlaşılarak azaltılan cezayla ilgili tahakkuk fişinin düzenlendiği 12.2.2005 tarihi itibarıyla (5) yıllık zaman aşımı süresinin geçmiş olması karşısında davacının, 213 Sayılı Yasanın 126’ncı maddesinde öngörülen bir yıllık süreden faydalanma imkanı kalmadığından, Daire kararınnın bozmaya ilişkin hüküm fıkrasının gerekçesine katılmıyorum.