Danıştay Kararı 3. Daire 2008/1635 E. 2009/2126 K. 15.06.2009 T.

3. Daire         2008/1635 E.  ,  2009/2126 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2008/1635
Karar No: 2009/2126

Temyiz Eden
Vekili :
Karşı Taraf : Kadifekale Vergi Dairesi Müdürlüğü-İZMİR
İstemin Özeti : Davacının vergi borçlarının tahsili amacıyla adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davayı; 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı ve kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde, alacaklı tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceğinin belirtildiği, olayda 10.10 2006 gününde davacının bizzat kendisine tebliğ edilen ödeme emirlerine karşın tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde dava açılması gerekirken 11.6.2007 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenemeyeceği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; tebliğ alındısında yazılı tarihte yurtdışında bulunduğu ve üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir
Savcı : …
Düşüncesi : Davacının vadesinde ödenmeyen vergi borcunun tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı süre aşımı yönünden reddeden mahkeme kararı temyiz edilmiştir.
Dava konusu ödeme emirlerinin tebliğ alındısında davacının bizzat kendisine tebliğ edildiğinin belirtilmesine karşın alındıda ki imzanın kendisine ait olmadığı, tebliğ tarihinde yurt dışında bulunması nedeniyle tebligatın kendisine yapılmasının fiziken de mümkün bulunmadığı yolundaki davacı iddiaları mahkemece araştırılmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak davanın süre aşımından reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile temyize konu mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 94’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında, tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı, 97’nci maddesinde yabancı memleketlerde bulunanlara yapılacak tebliğin, o memleketin yetkili makamı vasıtasıyla yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı ise tebliğin Türk siyasi memuru veya konsolosu vasıtasıyla da yapılabileceği kurala bağlanmıştır.
Olayda davacının ödeme emrinin kendisine tebliğ edilmediği, ödeme emrine ait tebliğ alındısı üzerinde bizzat kendisine tebliğ edildiği belirtilmesine karşın imzanın kendisine ait olmadığı, tebliğ zarfının üzerinde yazılı tarihte yurtdışında bulunduğu ve yurda sadece yaz aylarında döndüğü iddiaları karşısında, davacının yurtdışına çıkış ve yurda giriş tarihlerinin tespiti gerektiğinden, bu hususun ilgili emniyet müdürlüğünden sorulması, anılan tarihte davacı yurtiçinde bulunuyorsa tebliğ alındısı üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı yolundaki iddianın da araştırılması suretiyle karar verilmesi gerekirken, ödeme emrine karşı açılan davanın süreaşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 15.6.2009 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X.K A R Ş I O Y :
Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine 4709 sayılı Kanunun 16’ncı maddesiyle eklenen ikinci fıkrada, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” düzenlemesi öngörülmüş; bu ek fıkranın gerekçesinde de “Bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amaçlanmaktadır. Son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesi hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmiştir” açıklaması yapılmıştır.
Bu nedenle, özel yasasında yer alan düzenleme gereği tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açılması gereken ödeme emirlerinin içeriğinde bu bilgiye yer verilmemiş olduğundan, bu ödeme emrine karşı açılan davada, anılan Anayasa hükmü karşısında dava açma süresinin geçirildiğinden söz edilmesine olanak bulunmadığından davanın; süresinde açıldığının kabulü ile işin esasının incelenmek üzere bozulması gerektiği görüşüyle kararın gerekçesine katılmıyorum.