Danıştay Kararı 3. Daire 2006/2823 E. 2007/578 K. 28.02.2007 T.

3. Daire         2006/2823 E.  ,  2007/578 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2006/2823
Karar No: 2007/578

Temyiz Eden : Setbaşı Vergi Dairesi Müdürlüğü-BURSA
Karşı Taraf : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen kamu alacağı için davacı adına 213 sayılı Yasanın 10’uncu maddesine göre düzenlenen ödeme emrini; davacının, 10.6.1997 tarih ve 7 sayılı ortaklar kurulu kararı uyarınca … Noterliğinin aynı tarih ve … yevmiye numaralı sözleşmesi ile yaptığı pay devrinin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmediğinin mahkemelerinin verdiği ara kararı üzerine dosyaya sunulan belgelerden anlaşıldığı, ancak hisse devrinin gerçekleştiğinin tespiti amacıyla ödeme emrinin düzenlenmesinden çok önce … Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı dava lehine sonuçlanan ve iyiniyet kuralları çerçevesinde üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirdiği kanaati uyanan davacının, hisselerini 10.6.1997 tarihinde devrettiği mahkemelerince de kabul edildiğinden, kanuni temsilciliğinin devamı yönünde alınmış bir karar da bulunmayan davacının, payları devrettiği tarihten sonra şirket bünyesinde yol açılan vergi kaybı yaratan eylemlerden hisseleri devralan yeni kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabileceği gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; Ticaret Sicil Memurluğunun 27.8.2002 tarih ve … sayılı yazısına göre hisse devrinin ticaret siciline tescil edilmediği tartışmasız olduğundan, gerek defter ve belge ibrazına ilişkin yazının kendisine tebliğ edildiği 27.4.2002 tarihinde, gerekse; incelemenin yapıldığı vergilendirme döneminde şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Tüzel kişiliği bulunan sermaye şirketlerinin ödenmeyen ve tahsiline imkan da kalmayan kamu alacaklarının kanuni temsilcilerin varlığından tahsili amacıyla Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesine göre düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davalarda, davacının bu sıfatı taşıyıp taşımadığının belirlenmesi öncelik taşımaktadır. Davacının kanuni temsilcisi olduğu saptandığı takdirde, Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinde öngörülen diğer koşulların varlığı incelendikten sonra hüküm kurulması gerekmektedir.
Dosyada örneği bulunan …. Ticaret Sicil Memurluğunun 27.8.2002 ve … sayılı yazısında, 1993 yılında … lira sermaye ile 10 payı davacıya ve 90 payı … ait olmak üzere kurulup, sermayesini yasal alt sınıra yükseltmediği için 31.12.1998 tarihinde münfesih duruma düştüğü saptanan Ofis Kerestecilik İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi Limited Şirketindeki 10 payını 10.6.1997 tarihinde pay devri sözleşmesi ile devrine ilişkin senedin damga vergisinin ödenmemesi nedeniyle ticaret sicilinde tescilinin yapılmadığı ve davacının yazı tarihinde de şirketi temsil ve ilzam yetkisi tanınmış ortak olarak tescilinin sürdüğü bildirilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre sulh hukuk mahkemelerinden verilen tespit kararları, hasımsız verilen ve bir durum saptayan, ileride açılacak davada delil olarak kullanılması amaçlanan kararlardır. Bu nitelikleri gereği, sulh hukuk mahkemesinin davacının şirketteki payını devretmesi nedeniyle ortaklığının sona erdiğini saptayan kararı, bu durumun ticaret sicilinde tescilini gerektiren bir karar değildir.
Ticaret sicilinde tescilin yargı yeri kararıyla yapılması, bu konuda yetkili ticaret mahkemelerinden Türk Ticaret Kanununun 34’üncü maddesinin son fıkrası uyarınca hükmen tescil kararı alınmakla sağlanabileceğinden, vergi mahkemesince sulh hukuk hakimliğinin tespit kararı yeterli görülerek hüküm kurulması hukuka uygun düşmemiştir.
Şirket müdürlüğü; tüzel kişiliğin iç yönetiminden çok, üçüncü kişilere karşı dışarıda temsilini ve yetkili kılınan kimse tarafından şirket tüzel kişiliği adına yapılan işlemlerle şirketin, alacaklı ve borçlu kılınabilmesini ifade eden işlev içermektedir. Bu nedenle Türk Ticaret Kanununun 511’inci maddesinin 8’inci bendinde, müdürlerin ad ve soyadları, ikametgahları ve uyruğunun ticaret sicilinde tescil ve ilanı öngörülmüştür. Aynı Kanunun 33’üncü maddesinin birinci fıkrası, tescil ve ilan edilmiş konulardaki her türlü değişikliğin de tescil ve ilanını;38’inci maddesinin 1’inci fıkrası ise ticaret sicil kayıtlarının nerede bulunursa bulunsun, üçüncü kişiler hakkında kaydın tescili ve gazetede ilan edildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceğini öngördüğü için evvelce şirketi tek başına temsil ve ilzam yetkisiyle donatılarak müdür atandığı tescil ve ilan edilen kimsenin ortaklık payını devretmesi, şirketin temsil ve ilzamı konusundaki dış ilişkide ancak, ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmekle hukuksal sonuç yaratabileceğinden, ticaret sicilinde şirket müdürü olarak tescili süren davacının bu sıfatının sona erdiği kabul edilemez.
Ödeme emriyle istenen vergi ve cezaların, limited şirket adına salınmasının nedeni olan komisyon karşılığı fatura düzenleme eyleminden dolayı davacı ile pay devralan kimsenin vergi kaçakçılığı suçundan yargılandığı … Ağır Ceza Mahkemesinin dosyaya bir örneği sunulan … günlü ve K:…sayılı kararından, sahte fatura düzenleme eyleminin pay devrinden sonra diğer paydaşlar tarafından yapılması nedeniyle davacı ile eylem arasında Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinde aranan nedensellik ilişkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Temyiz olunan kararda bu nedenle sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine 28.2.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.