Danıştay Kararı 3. Daire 2006/2241 E. 2007/1160 K. 12.04.2007 T.

3. Daire         2006/2241 E.  ,  2007/1160 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2006/2241
Karar No: 2007/1160

Temyiz Eden : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Maliye Bakanlığı-ANKARA
İstemin Özeti : …. Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü’nde … olarak görev yapan davacının yapmış olduğu denetim sonucunda tespit ettiği usulsüzlükleri ihbar etmesi nedeniyle 1905 sayılı Kanuna göre ihbar ikramiyesi ödenmesi için yaptığı başvurunun reddine ilişkin 7.7.2003 tarih ve 28905 sayılı işleme karşı açılan davayı; 1905 sayılı Menkul ve Gayrimenkul Emval ile Bunların İntifa Haklarının ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek İkramiye Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde, bina, arazi ve arsalardan tahrir harici kalanlar ile kazanç, hayvanlar, veraset ve intikal, muamele, dahili istihlak ve damga gibi daimi vergilerden yanlış beyanname vermek veya çift defter tutmak veya sair suretlerle ketmedilmiş olanları haber verenlere tahakkuk edecek vergi ve misil cezaları toplamı üzerinden ikramiye verileceğinin, son fıkrasında da, bilumum malmemurları ile tahrir ve tahmin heyetleri mensuplarına ve tahakkuk muamelesinde vazifedar olanlara ikramiye verilmeyeceğinin kurala bağlandığı, … Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü’nde Başmüfettiş olarak görev yapan davacının, hakkında inceleme yaptığı kurumla ilgili olarak tespit ettiği usulsüzlükleri ilgili makamlara bildirmesi görevinin gereği olduğundan ve bu inceleme sırasında tespit ettiği vergi ziyaını Maliye Bakanlığına bildirmesi ihbar niteliğinde sayılamayacağından, davacının, 1905 sayılı Kanun uyarınca ihbar ikramiyesi ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; üst makamlara görevi gereği verdiği raporun uzun süre işleme konmadığı, daha sonra iade edildiği, konuyu Maliye Bakanlığına ihbar ettiği, işinden ayrılmak zorunda kaldığı, paranın tahsiline rağmen ihbar ikramiyesi ödenmemesinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığı gibi 1905 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi uyarınca vergi kayıp ve kaçağını haber verene ihbar ikramiyesi ödenebilmesi için ihbar edilen hakkında yapılan inceleme sonucu vergi tahakkuk ettirilmiş olması şartı da arandığından, davacının ihbar ettiği kurum adına vergi tahakkuk ettirildiğine ilişkin bir bilgi ve belgeye de rastlanmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca … YTL maktu harç alınmasına, 12.4.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X.K A R Ş I O Y:
… Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlük Başmüfettişi olarak görev yapan davacının bu Genel Müdürlüğün Yurtdışı Projeler Gurup Başkanlığının faaliyetinin denetimi sonucu düzenlenen rapor ile vergi ziyaı ile ilgili saptamalarda bulunduğu, bu saptamaları 24.1.2002 tarihli yazısı ile Maliye Bakanlığına ilettiği ve ihbar olarak nitelendirerek kendisine 1905 sayılı Kanun uyarınca ihbar ikramiyesi ödenmesi isteminde bulunduğu, bu isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenmesi gereken ikramiyenin yasal faizi ile verilmesi istemiyle dava açılmıştır.
Davayı gören mahkeme, yapmış olduğu inceleme sırasında, hakkında inceleme yaptığı kurum ile ilgili olarak saptadığı usulsüzlükleri görevli mercie bildirmesinin görevinin gereği olduğu ve bu inceleme sırasında saptadığı vergi ziyaını görevli merci olan Maliye Bakanlığına bildirmesinin ihbar niteliğinde sayılamıyacağı gerekçesiyle davacıya, 1905 sayılı Kanun uyarınca ihbar ikramiyesi ödenmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin istemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığından davanın reddine karar vermiştir.
1905 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinde, bu Kanunda yazılı durumlarda vergi ziyaına sebebiyet verildiğini haber verenlere ikramiye verileceği, maddenin son fıkrasında da, bilumum mal memurları ile tahrir ve tahmin heyetleri mensuplarına ve tahakkuk muamelesine vazifedar olanlara ikramiye verilmeyeceği öngörülmüştür.
Bu durumda anılan son fıkrada sayılanlar içinde yer almayan davacıya ikramiye verilmemesi işlemine karşı açılan davanın reddi yolundaki mahkeme kararı hukuka uygun düşmemiştir.
Belirtilen nedenlerle anılan mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

XX.K A R Ş I O Y:
İdari Yargı Düzeninde özel görevli yargı yeri olarak vergi mahkemelerinin görev alanı 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 3410 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle değişik 6’ncı maddesinde gösterilmiştir. Bu maddenin (a) bendine göre; vergi mahkemeleri, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaların; (b)bendine göre, (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaların; (c) bendine göre ise, diğer kanunlarla verilen işlerin çözümüyle görevlidir. Öte yandan; aynı Kanunun 5’inci maddesinde de, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışında, maddede belirtilen davaların idare mahkemelerince karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Sözü edilen hükümlere göre, vergi mahkemelerinin bir davaya bakabilmeleri, sayılan davalardan birinin bulunması koşuluyla olanaklıdır. Olayda ise, davaya konu edilen işlem 1905 sayılı Kanuna göre ihbar ikramiyesi ödenmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin olup, vergi mahkemelerinin görev alanını belirleyen maddede sayılan davalardan birine konu edilebilecek türde değildir. Dolayısıyla; uyuşmazlık, vergi mahkemelerinin sınırları “kanunla çizilmiş özel görev alanı”nın dışında kalmaktadır. Bu bakımdan, görüm ve çözümü genel görevli idare mahkemesinin görevine giren davada işin esası incelenerek verilen temyize konu vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile karara karşıyım.