Danıştay Kararı 3. Daire 2005/391 E. 2005/2639 K. 02.12.2005 T.

3. Daire         2005/391 E.  ,  2005/2639 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2005/391
Karar No: 2005/2639

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Malmüdürlüğü-ULUS/BARTIN
İstemin Özeti : Yasal süresinde verdiği 2001 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesine ek olarak elde ettiği menkul sermaye iradı yönünden 19.4.2004 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen gecikme faizine karşı açılan davayı; 213 sayılı Yasanın 341’inci ve 344’üncü maddelerinde verginin süresinde tahakkuk ettirilmemesi halinde vergi ziyaı cezası kesilmesi gerektiğinin kurala bağlandığı, Yasanın 112’nci maddesinde ise gecikme faizinin ancak ikmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler için tahakkuk ve tahsil edilebileceği hükmüne yer verildiği, aynı Yasanın 371’nci maddesinde, mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçen vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için 6183 sayılı Yasanın 51’inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödenmesi şartıyla vergi ziyaı cezası kesilmeyeceğinin öngörüldüğü, bu düzenlemelere göre, mükelleflerin pişmanlık dilekçesi vermeden beyannamelerini süresinden sonra vermeleri halinde vergi ziyaı cezası kesilmesi ve gecikme zammı uygulanması gerektiği sonucuna varıldığı, olayda davacı, süresinden sonra, pişmanlık dilekçesi vermeden beyanname verdiğinden, bu beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisi için 213 sayılı Yasanın 344’üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesi ve 6183 sayılı Yasanın 51’inci maddesi uyarınca gecikme zammı uygulanması gerekirken, 213 sayılı Yasanın 112’inci maddesi uyarınca gecikme faizi tahakkuk ettirilmiş ise de; tahakkuk ettirilen gecikme faizi ile uygulanması gereken gecikme zammı tutarının aynı olması karşısında, gecikme faizi tahakkuk ettirilmesinde hak ve nesafet kuralları açısından hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesi’nin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; verginin yorumla değil, kanunla alınabileceği, ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaksızın tahakkuk ettirilen gecikme faizinin, vergilendirmede kanunilik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Vergi Usul kanununun 30’uncu maddesinin 4008 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle değişik dördüncü fıkrasında; vergi beyannamesini kanuni süresi geçtikten sonra vermiş olanlara beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re’sen gerekli tarhiyat yapılacağı ve bu beyannamelerin re’sen takdir için takdir komisyonuna sevk edilmeyeceği kuralına yer verilmiştir.
Davacının süresinde verdiği beyanname üzerine adına vergi tahakkuk ettirildikten sonra kanuni süresinden sonra beyan ettiği ek matrah üzerinden yapılan tahakkukun değinilen 30’uncu madde kapsamında re’sen tarhiyat olarak kabulü gerektiği, bu nedenle Yasanın 112’nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanmasında aykırılık bulunmadığından, vergi mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : Vadesinden sonra verilen beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisine gecikme faizi uygulanacağı yolunda 213 sayılı Vergi Usul Kanununun uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 112’nci maddesinde bir düzenlemenin yer almaması karşısında, gecikme faizine karşı açılan davanın reddi yolundaki mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı adına, yasal süresinde verdiği 2001 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesine ek olarak, elde ettiği menkul sermaye iradı yönünden 19.4.2004 tarihinde verdiği beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisinin normal vade tarihinden, ek beyannamenin verildiği tarihe kadar geçen süre için tahakkuk ettirilen gecikme faizine karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112’nci maddesinde, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda, dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı öngörülmüş, madde hükmünde, süresinden sonra verilen beyannamelerde beyan edilen matrahlar üzerinden tahakkuk ettirilen vergiler için gecikme faizi hesaplanacağına dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Anılan Yasanın, vergi ziyaının; “mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi” olarak tanımlandığı 341’inci maddesinde, verginin sonradan tahakkuk ettirilmesinin ceza kesilmesine engel olmayacağı belirtilmiş, 344’üncü maddesinde ise, vergi ziyaı suçu işleyenlere vergi ziyaı cezası kesileceği kurala bağlanmıştır.
19.4.2004 tarihinde verdiği ek beyanname ile kanuni süresinde verdiği beyannamede beyan ettiği gelir vergisi matrahına ek olarak beyan ettiği matrah üzerinden vergi tahakkuk ettirilen davacı adına ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat söz konusu olmadığından, Vergi Usul Kanunu’nun 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi tahakkuk ettirilmesine olanak bulunmayıp, yukarıda yer verilen düzenlemeler gereği, idarece davacı adına ancak vergi ziyaı cezası kesilmesi mümkündür. Bu nedenle, vergi mahkemesince, süresinden sonra verdiği beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen vergiler için 6183 sayılı Yasanın 51’inci maddesi uyarınca gecikme zammı uygulanması gereken davacı adına, gecikme zammı ile aynı tutarda olduğundan tahakkuk ettirilen gecikme faizinin yerinde görüldüğü gerekçesiyle verilen karar hukuka uygun düşmemiştir.
Açıklanan nedenlerle … Vergi Mahkemesi’nin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13’üncü maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 2.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.