Danıştay Kararı 3. Daire 2004/912 E. 2005/295 K. 03.02.2005 T.

3. Daire         2004/912 E.  ,  2005/295 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2004/912
Karar No: 2005/295

Temyiz Eden : Kordon Vergi Dairesi Başkanlığı-İZMİR
Karşı Taraf : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Döviz bürosu işleten ve … nezdinde açılan hesapta bloke olarak tutulan 80.000 EURO tutarındaki teminatın dönem sonunda değerlemeye tabi tutulmaması gerektiği ihtirazi kaydıyla verdiği 2002 takvim yılına ilişkin beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen kurumlar vergisi ve fon payının fazlaya ilişkin kısmının kaldırılarak ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ret ve iadesi istemiyle açılan davada; bağlı değer olarak bankada tutulan döviz cinsinden teminatın, istendiğinde işletmenin ticari işlerinde kullanılması başka bir anlatımla üzerinde tasarrufta bulunulması imkansız olduğundan alacaklar gibi dönem sonunda değerlemeye tabi tutulamayacağı, davacıdan fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergiye 213 sayılı Yasanın 112’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına göre ödeme tarihini takip eden üç aylık sürenin sonundan başlamak üzere düzeltme fişinin tebliğ edildiği tarihe kadar yasal faiz işletilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, tahakkukun davaya konu edilen kısmını kaldırarak, ödeme tarihini takip eden üç aylık sürenin sonundan başlamak üzere düzeltme fişinin tebliğ edildiği tarihe kadar işleyecek yasal faiziyle birlikte ret ve iadesine karar veren …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; bankada bloke tutulan dövizin işletmenin iktisadi kıymeti olduğu ve 213 sayılı Yasanın 280’inci maddesine göre değerlemeye tabi tutulması gerektiği, açıkca kanundan kaynaklanan bir verginin tahsilinin fazla ve yersiz olduğu iddia edilemeyeceğinden Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına göre yasal faize hükmedilmesinde yasaya uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Mahkeme kararları üzerine yapılacak iadelerle bir irtibatı bulunmadığı gerekçesi ile tasarı üzerine Plan ve Bütçe Komisyonu ile TBMM Genel Kuruluna yapılan açıklamalardan anlaşılan 213 sayılı Yasanın 112’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına göre mükelleflere faiz ödemesi, vergi yargısında uyuşmazlığı konu edilmeksizin vergi idarelerince haksız ve yersiz yere alınan vergiler için mümkün olacağından, vergi mahkemesi kararının, sözü edilen düzenleme uyarınca davacıya faiz ödenmesi gerektiği yolundaki hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin kabulü ile bu kısmın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : 2002 yılına ilişkin ihtirazi kayıtla verilen Kurumlar Vergisi beyannamesinde Merkez Bankasına yatırılan 80.000 Euro teminatın kur farkından kaynaklanan miktarın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte iadesi istemine karşı açılan davada, kur farkına ilişkin olarak ödenen vergilerin ret ve iadesine, faiz isteminin ödeme
tarihini izleyen üçüncü ayın sonundan itibaren düzeltme fişinin tebliğ tarihine kadarlık kısmını kabul eden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmektedir.
Kur farkına ilişkin olarak ödenen vergilerin red ve iadesi ile ilgili olan Vergi Dairesi Temyiz isteminin reddine, faize yönelik temyiz istemine gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112/4 maddesi; Fazla veya yersiz tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili yasalar gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde. bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplama faizin 120, madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödeneceği hususu düzenlenmiştir. Uyuşmazlık konusu olayda fazla ve yersiz tahsil edilen vergi bulunmamaktadır. Henüz fazla alınan verginin kesinleşmesi de gerçekleşmemiştir. Ayrıca ilgili Yasa gereğince yükümlü tarafından tamamlanması gereken bir bilgi ve belgede bulunmadığından yasal faizine ilişkin koşulların oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, faiz ödemesi ile ilgili kısma yönelik temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının kurumlar vergisi ve fon payının davaya konu yapılan kısmının kaldırılarak davacıya ret ve iadesine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesine 4369 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle eklenen 4’üncü fıkrasında, fazla ve yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faizin, 120’nci madde hükümlerine göre ret ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödeneceği hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme ile ilgili kuralı içeren tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu ile TBMM Genel Kuruluna sunuluşu sırasında, idarece ilgililerin alacaklarına faiz yürütülmesinin, mükellef hukukukun gözetilmesi, enflasyonist etkilerin mükellef alacağında yaratacağı aşınmanın giderilmesi ve iade işlemlerinde gereksiz zaman kaybının önlenmesi amacıyla yapıldığı; düzenlemenin, sadece fazla ve yersiz tahsil edilen vergileri değil, yasaların tanıdığı haklar uyarınca ilgili kişilerin başvurması üzerine yapılacak iadeleri de kapsadığı, ancak mahkeme kararları üzerine yapılacak iadelerle bir irtibatının bulunmadığı, çünkü kesinleşen mahkeme kararları üzerine idarelerce yapılacak vergi iadelerine ilişkin usul ve esasların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yer aldığı ve uygulamanın bu Yasaya göre yapılmakta olduğu belirtilmiştir.
Gerekçesinde ayrıca, üç aylık normal iade sürecinin, mükellefin eksik bilgi ve belgeleri tamamladığı tarihten; 213 sayılı Yasanın 120’nci maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin ise ret ve iadenin mükellefe bildirilmesi üzerine başlayacağı açıklamalarına da yer verilen düzenlemeyle Yasa koyucunun, vergi yargısına intikal ettirilmeyip mükelleflerden haksız ve yersiz alınan veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin tecil faizi oranında hesaplanacak faizi ile birlikte ret ve iade edilmesini amaçladığı sonucuna varılmaktadır.
Vergi mahkemesi kararları üzerine idarelerce yapılacak eylem ve tesis edilecek işlemler ile kararların uygulanmaması halinde izlenecek yolların kurala bağlandığı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesinden farklı bir konuyu düzenleyen, dolayısıyla mahkeme kararları üzerine idarelerce yapılacak vergi iadesi ve faiz uygulamalarıyla bir ilgisi de bulunmayan 213 sayılı Yasanın 112’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına göre mükelleflere faiz ödenmesi haksızlığı veya yersizliği ilgililerce belgelenmesi nedeniyle iade edilen vergilere uygulanabileceğinden, davacının, ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerinden adına tahakkuk eden vergilerin dava konusu yapılan kısmının mahkemece iadesine karar verilmesi halinde uygulanması olanaksız olduğundan, faiz istemini, sözü edilen düzenleme kapsamında görerek yazılı gerekçeyle sonuçlandıran vergi mahkemesi kararının bu konudaki hüküm fıkrasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulüyle …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, tahakkukun dava konusu edilen kısmına Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına göre ödeme tarihini takip eden üç aylık sürenin sonundan başlamak üzere düzeltme fişinin tebliğ edileceği tarihe kadar yasal faiz işletilmesi gerektiği yolundaki hüküm fıkrasının bozulmasına, diğer hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin reddine, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13’üncü maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 3.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.