Danıştay Kararı 3. Daire 2001/2263 E. 2002/4277 K. 18.12.2002 T.

3. Daire         2001/2263 E.  ,  2002/4277 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2001/2263
Karar No: 2002/4277

Temyiz Eden : Vergi Dairesi Müdürlüğü-SEYHAN
Karşı Taraf : …
istemin Özeti : 1998 takvim yılında kullandığı kredilere ilişkin henüz faiz tahakkuk ettirilmediği halde yıl sonunda bu kredi faizlerinin cari yıla isabet eden kısmına karşılık ayırmak suretiyle gider yazdığı saptanan davacı şirket adına ikmalen salınan ağır kusur cezalı kurumlar vergisi ve fon payını; ticari kazanç niteliğindeki kurum kazancında da tahakkuk esası cari olduğundan, kurum kazancının tespitinde bir hesap dönemi içinde tahakkuk eden tüm hasılat ve giderlerin göz önünde bulundurulması gerekeceği, bu nedenle, birden fazla hesap dönemine yansıyan giderlerin dönemsellik ilkesinin gereği olarak ilgili dönemlere paylaştırılmasının zorunlu olduğu, davacı şirketin kullandığı kredilerin vadesinin uyuşmazlık dönemini izleyen hesap dönemine kaymasının uyuşmazlık dönemine isabet eden faizlerin gider yazılmasına engel oluşturmadığı gerekçesiyle kaldıran … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:…. sayılı kararının; tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17.maddesinin 2.fıkrası hükmü uyarınca temyizen incelenen dosyalarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay’ın kararına bağlı olup, temyiz isteminde bulunan vergi dairesi müdürlüğü duruşma talebinin yerine getirilmesine gerek bulunmadığı sonucuna varıldığından dosya incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, 18.12.2002 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X.K A R Ş I O Y:
Gelir ve kurumlar vergisinin dönemselliği; ilkece bir takvim yılını, istisnaen de bir özel hesap dönemini kapsayan süre içinde gerçekleşen tüm işlemlerin kavranması anlamını taşımaktadır.
Geciktirici şarta bağlı işlemlerde alacağın borçludan sözleşmede öngörülen şart gerçekleşmedikçe alacaklı tarafından istenmesi söz konusu değildir. Böyle durumlarda vadeyi belirleyen, geciktirici şartın gerçekleşmesidir. Bir alacağın, vadesi dolmadıkça tahakkuk etmeyeceği de hukukun en temel ilkesidir. Bu yüzden geciktirici şart öngörülen sözleşmelerde tahakkuku sağlayan, bu şartın gerçekleşmesidir. Hiç kuşkusuz borçlu, öngörülen şart gerçekleşmeden edimini yerine getirebilir. Bu takdirde şartın gerçekleşmesi ve vadenin dolması beklenmeden ifa söz konusudur.
Vadeli kredi sözleşmelerinde de kredi borçlusu, belirlenen süre sonunda belli bir para borcunu ifa yükü altına girmektedir. Bu borç, vade sona ermekle gerçekleşecektir. Vadeden önce ödenmesi hali hariç, vade sonunda ödenmesi yüklenilen borcun, kredi sözleşmesinde öngörülen süreye belli faiz oranı uygulanarak belirlenmiş olması, borcun ve alacağın tahakkukuna etkili bir durum değildir. Zira kredi sözleşmesinde alacağın ve borcun tahakkuku, vadenin dolması geciktirici şartına bağlanmıştır.
Vadesi dolmadığı için tahakkuk etmemiş bir borç için gelecekte tahakkuk edecek ve ödenecek faizin bir kısmının içinde bulunan döneme isabet etmesi gibi bir yaklaşımla ve gelir ve kurumlar vergisinin dönemselliğinin de belli bir dönemde gerçekleşen işlemleri ifade etmesine karşın, tahakkuk etmeden gider niteliği taşıdığı kabul edilemez.
Vergi Usul Kanununun 283 ve 287’nci maddelerinin tahakkuk etmiş ancak, henüz tahsil edilmemiş veya ödenmemiş alacak ve borçları konu edindiği, esasen 193 ve 5422 sayılı Yasalarda tahakkkuk esasına istisna oluşturan durumlarda özel düzenleme yapıldığı bilinen bir gerçektir. Kredi faizlerinin tahakkuk etmeden kazancın tespitinde göz önüne alınmasını öngören bir düzenleme de bulunmadığından, vergi matrahının yasallık ilkesine aykırı olarak aşındırılması sonucunu doğuran; borçlar hukuku ve vergi hukuku kavramlarının değerlendirilmesinde düşülen yanılgıya dayanılarak verilen karar hukuka uygun düşmemiştir.
Diğer yönden, vadeli mevduat hesaplarında değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarlarının ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili hükümler çerçevesinde elde edenler yönünden gelir olarak dikkate alınmasını öngören 67 sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğindeki düzenlemeye karşı açılan davada söz konusu düzenlemeyi hukuka aykırı bularak aynı nedenlerle iptal eden Danıştay Dördüncü Dairesinin 6.12.2000 günlü ve K:2000/5056 sayılı kararına Maliye Bakanlığı tarafından yapılan temyiz başvurusu da Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun K:2001/311 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.