Danıştay Kararı 3. Daire 2000/1864 E. 2001/2559 K. 26.06.2001 T.

3. Daire         2000/1864 E.  ,  2001/2559 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2000/1864
Karar No: 2001/2559

Temyiz Edenler : 1-…
Vekili: …
2-Gelibolu Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : 1996 takvim yılında gayrimenkul satışından elde ettiği değer artış kazancını beyan etmediğinden bahisle davacı adına takdir olunan matrah üzerinden re’sen salınan ağır kusur cezalı gelir vergisi ve fon payına karşı açılan davayı; olayda, davacının 1996 yılında 21.000.000.- lira bedelle satın aldığı iki adet gayrimenkulü aynı yıl içinde 21.000.000.000 liraya satması nedeniyle elde ettiği kazancı beyan etmediği belirtilerek takdir edilen matrah üzerinden cezalı tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı, davacı her ne kadar uyuşmazlık konusu arazilerin … Ltd.Şti. adına alınması hususunda kendisinin vekil kılındığını ancak belgelerdeki bazı noksanlıklar nedeniyle şirket adına alımın gerçekleşmemesi üzerine gayrimenkullerin mecburen kendisi adına alındığını, daha sonra şirket adına satış muamelelerinin yapıldığını ileri sürmekte ise de bu hususu resmi belgelerle kanıtlayamadığı, bu durumda, davacı tarafından gayrimenkul alım satımı işlerinin yapıldığı açık olduğundan elde ettiği değer artış kazancından dolayı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80. maddesi hükmü uyarınca adına tarhiyat yapılmasında hukuka aykırılık görülmediği, tarhiyatın, tapu sicil kayıtlarına intikal eden bedeller esas alınarak yapılmış olması nedeniyle olaya ağır kusur cezası yerine kusur cezası uygulanması gerektiği gerekçesiyle kısmen kabul ederek dava konusu tarhiyatı kusur cezalı olarak tadil eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; davacı vekili tarafından, gayrimenkul alım satımından dolayı bir menfaat elde edilmediği, davalı idare tarafından ise ağır kusur cezalı tarhiyatın aynen onanması gerektiği ileri sürülerek bozulması istemleridir.
Savunmanın Özeti : Taraflarca karşı taraf temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Olayda, davacının, 6.5.1996 tarihinde satın aldığı iki gayrimenkulü 8.11.1996 tarihinde sattığı hususu tapu kayıtlarıyla sabit olduğundan bu alım satımdan dolayı elde edilen kazancın değer artış kazancı olarak vergilendirilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Ancak 6.5.1996 tarihinde 21.000.000.- liraya alınan gayrimenkullerin 8.11.1996 tarihinde 21.000.000.000.- lira bedelle satılmış olması günün ekonomik ve ticari icaplarına uygun bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacının, uyuşmazlık konusu gayrimenkulleri satın alan … İnşaat Ticaret Limited Şirketinin bu gayrimenkulleri yüksek bedellerle aktifine geçirmek suretiyle sermaye arttırımında bulunduğu yolundaki iddiaları dikkate alındığında, belirtilen gayrimenkullerin tapu kayıtlarında gösterilen alış ve satış tutarlarının rayiç değerleri göstermediği sonucuna varıldığından bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle gayrimenkullerin alış ve satış tarihlerindeki rayiç bedelleri belirlendikten sonra karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olacağı görüşüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle taraflar temyiz istemlerin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar temyize konu mahkeme kararının idare lehine bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin esas olduğu hükme bağlanmış, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80.maddesinde de (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç olmak üzere) iktisap şekli ne olursa olsun malik olunan gayrimenkullerin iktisap tarihinden itibaren dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak tanımlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının … … İlçesinde bulunan …. m2 ve …. m2 büyüklüğündeki iki ayrı gayrimenkulü toplam 21.000.000.- lira bedelle 6.5.1996 tarihinde satın aldıktan sonra, aynı gayrimenkulleri toplam 21.000.000.000.- lira bedelle … Organizasyon ve İnşaat Tic.Ltd.Şti’ne satması üzerine taşınmazların alış ve satış tutarları arasındaki farkın değer artış kazancı olarak kabul edilmesi suretiyle ve takdir komisyonunca takdir edilen matrah üzerinden davacı adına cezalı tarhiyat yapıldığı anlaşılmıştır.
Olayda, davacının 6.5.1996 tarihinde satın aldığı gayrimenkulleri 8.11.1996 tarihinde sattığı hususu tapu sicil kayıtlarıyla sabit olduğundan belirtilen tarihler arasında gerçekleştirilen alım satım işleminden doğan kazancın, yukarıda değinilen Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80.maddesi hükmü karşısında değer artış kazancı olarak vergilendirilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Ancak, 6.5.1996 tarihinde 21.000.000.-liraya alınan gayrimenkullerin 8.11.1996 tarihinde 21.000.000.000.-lira bedelle satılmış olması, aradan geçen altı aylık sürede bu gayrimenkullerin değerinin 1000 kat artmış olduğunu göstermektedir. Bu durum ise belirtilen sürede bu oranda bir değer artışının gerçekleşmesinin günün ekonomik koşullarına ve ticari icaplarına uygun düşmemesi nedeniyle sözkonusu gayrimenkullerin tapuda gösterilen alış bedellerinin emsal alış bedelinin altında gösterilmiş olacağı sonucunu ortaya koyduğundan gayrimenkullerin davacı tarafından satın alındığı 6.5.1996 tarihindeki rayiç bedellerinin bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle belirlenmesinden sonra yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi müdürlüğü temyiz istemi ile davacının değer artış kazancı elde edilmediği yolundaki temyiz isteminin reddine, davacının matrahın tespitine yönelik isteminin ise kabulüne, … Mahkemesinin … gün ve E:… K:… sayılı kararının bu kısma ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 26.6.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.