Danıştay Kararı 3. Daire 1998/3101 E. 2000/1017 K. 09.03.2000 T.

3. Daire         1998/3101 E.  ,  2000/1017 K.
Daire : ÜÇÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 2000
Karar No : 1017
Esas Yılı : 1998
Esas No : 3101
Karar Tarihi : 09/03/000

DAVACI KURUMUN ORTAĞINDAN OLAN ALACAĞININ, BORÇLU OLAN ORTAĞIN MALLARINA HACİZ TATBİKİ SURETİYLE TEMİNATA BAĞLANMIŞ OLMASI BU OLACAĞIN ŞÜPHELİ OLMA VASFINI DEĞİŞTİRMEYECEĞİ HK.

Davacı kooperatifin 1996 takvim yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak adına ikmalen salınan kurumlar vergisi ve fon payı ile bunlara bağlı olarak kesilen ağır kusur cezalarına karşı açılan davayı; uyuşmazlığın, alacağından dolayı borçlunun bazı mallarına haciz koyan ve icrai takibata geçen davacının bu alacak nedeniyle şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacağına ilişkin bulunduğu, olayda, davacı kooperatifin ortağından olan alacağına karşılık almış olduğu ve aile fertlerinin müştereken imzaladığı iki adet bono için Asliye Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı aldığı, icra memurluğuna başvurması sonucunda da borçluların mal ve alacakları üzerine haciz tatbik edildiği ve davacı tarafından alacağın dava ve icra safhasında bulunduğu gerekçesiyle şüpheli alacak karşılığı ayrılmasına karşın inceleme sonucu alacağın teminatlı olması nedeniyle karşılık ayrılamayacağı ileri sürülerek dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığının anlaşıldığı, davacı kooperatifin ortağından olan alacağına karşılık müşterek imzalı iki bonosu nedeniyle Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı alıp icraya başvurarak borçluların mallarına haciz tatbik ettirmesi ve ertesi yılda davacıyla
anlaşarak borcun tahsil edilmesi hususları dikkate alındığında, davacının alacağının teminat altında olduğu hususunun tartışmasız olduğu, bu durumda haciz tatbiki suretiyle teminata bağlanan alacak nedeniyle
icraya başvurulmuş olması davacının şüpheli alacak karşılığı ayırmasını yasal kılmayacağından idarece yapılan tarhiyatın yerinde olduğu, ancak vergi ziyaına neden olan eylemin davacının yasal mevzuat bilgisizliğinden kaynaklanması, 1997 takvim yılında ihtilaf konusu alacağın tahsili üzerine yasal defterlere hasılat yazılması nedeniyle tarhiyata kusur cezası uygulanması gerektiği gerekçesiyle kısmen kabul ederek, kesilen ağır kusur cezalarını kusur cezalarına çeviren salınan vergi ve fon payını onayan … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; davacı tarafından, haciz uygulanan malların paraya çevrilme imkanının bulunmadığı, bu nedenle alacağın teminatlı sayılamayacağı, davalı tarafından ise, kesilen cezalarda kanuna aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemleridir.

Uyuşmazlık değerleme günü itibariyle şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacağın, teminatlı alacak olup olmadığı, bu nedenle de sözü edilen alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağının belirlenmesine ilişkindir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323.maddesinde; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olmak şartıyla dava veya icra safhasında bulunan alacakların şüpheli alacak sayılacağı, bu alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği teminatlı alacaklarda ise bu karşılığın teminattan geri kalan miktara inhisar edeceği hükmüne yer verilmekle alacağın değerleme günü itibariyle dava veya icra safhasında bulunması gerektiği öngörülmüştür.
Olayda da davacının herhangibir teminata sahip olmayan alacağın tahsilini sağlayabilmek için başlattığı ihtiyati haciz, haciz ve borçluya icra müdürlüğü kanalı ile ödeme emri tebliği gibi işlemlerin sürmekte olduğu bir aşamada değerleme gününün de gelmiş olması karşısında, alacağın icra safhasında bulunuyor olması ve herhangibir teminata da sahip bulunmaması hususları dikkate alınarak bu alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılması yolunda işlem yapılmıştır.
İnceleme elemanı tarafından, değerleme tarihinde artık alacağın şüpheli alacak olma niteliği bulunmadığı, borçlunun bir kısım mallarına haciz uygulanmış olduğu, haczedilerek Yeddi-emine teslim edilen malların alacağın teminatını teşkil ettiği, bu nedenle de şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı ileri sürülmekte ise de; davacı kurumun
ortağı olan …’den olan alacağının adli icra aşamasında borçlunun mallarına haciz tatbiki suretiyle teminata bağlanmış olması bu alacağın şüpheli alacak vasfını değiştirmeyeceği, alacağın icra kanalı ile takibine geçilmiş olmasının o alacağı şüpheli alacak kılacağı, öte yandan uyuşmazlık konusu olayda icraya intikal etmiş olması nedeniyle şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacağın müteakip yılda tarafların anlaşması yolu ile tahsil edildiği ve davacının defterlerine hasılat olarak yazıldığı anlaşılmakta ve bu husus mahkeme tarafından da kabul
edilmektedir. Bu durumda 1996 takvim yılı için yapılmış olan ve uyuşmazlık konusu bulunan tarhiyatın onanmış olması nedeniyle şüpheli alacak karşılığı olarak ayrılan miktarın hem 1996 yılı kazancı olarak hem de 1997 yılı kazancı olarak mükerreren vergilendirilmesi sonucu ortaya çıkacağından mahkemece bu hususun da dikkate alınması suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının bozulmasına karar Verildi.