Danıştay Kararı 3. Daire 1998/2824 E. 1998/3314 K. 01.10.1996 T.

3. Daire         1998/2824 E.  ,  1998/3314 K.
Daire : ÜÇÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 1998
Karar No : 3314
Esas Yılı : 1998
Esas No : 2824
Karar Tarihi : 01/10/998

TAKDİR KOMİSYONUNUN 213 SAYILI VERGİ USUL KANUNUNUN 75.MADDESİNİN KENDİSİNE VERDİĞİ İNCELEME YETKİSİNİ KULLANMADIĞI DAVACI ŞİRKETİN UYUŞMAZLIK KONUSU DÖNEMDE FAALİYETTE BULUNDUĞU HUSUSU SAPTANMADAN MATRAH TAKDİR YAPTIĞI, TAKDİRİN DAYANAĞI BULUNMADIĞI HK.
Davacı şirketin 1996 takvim yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesini vermemesi nedeniyle takdir komisyonu kararına dayanılarak adına re’sen salınan kurumlar ve geçici kurumlar vergileri, fon payı ile bunlara bağlı olarak kesilen kusur ve ağır kusur cezalarına karşı açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, … tarihli dilekçe ile idareye başvuran davacı şirketin 1997 yılbaşından itibaren faaliyetinin olmadığını ve işyerini kapattığını bildirdiği halde 1996 yılına ilişkin olarak herhangi bir bildirimde bulunmadığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 168.maddesine göre mükelleflerin işi bırakma veya değişiklik bildirimlerinin, 1 ay içinde yapılması gerektiği, buna göre 1996 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesini vermemesi nedeniyle davacı şirket adına takdir komisyonu kararına dayanılarak yapılan ağır kusur cezalı kurumlar vergisi tarhiyatında yasal isabetsizlik bulunmadığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120.maddesine 3946 sayılı Kanunla eklenen 4.fıkra uyarınca yıllık beyanname verme süresi geçtikten sonra geçici verginin aranmayacağı, bu vergiye gecikme faizi ve ceza uygulanacağı hükme bağlandığından aslı aranmayan geçici vergiye bağlı olarak kusur cezası kesilmesinde yasal isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle kısmen kabul ederek ağır kusur cezalı kurumlar vergisi ve kusur cezalı fon payı tarhiyatları ile geçici vergiye bağlı olarak kesilen kusur cezasını onayan, geçici kurumlar vergisini kaldıran … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; davacı şirketçe, kurulduğu tarihten itibaren hiçbir ticari faaliyette bulunmayan şirketleri adına takdir olunan matrah üzerinden yapılan tarhiyatta yasal isabet bulunmadığı, vergi dairesi müdürlüğünce, resen salınan geçici kurumlar vergisinin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istemleridir.
Davacı şirketin 1996 yılı kurumlar vergisi beyannamesini vermemiş olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30.maddesinin 2.fıkrasının 1.bendine göre re’sen takdir sebebi ise de; takdir komisyonlarınca matrah takdiri yapılırken inceleme ve araştırma yapılarak takdirin somut dayanaklarının gösterilmesi de gerekmektedir.
Dosyada bir örneği bulunan … gün ve … sayılı takdir komisyonu kararında ise, yükümlünün dönem kazancının takdirinde ilgili dönemin 1.sınıf hayat standardı temel gösterge tutarının ölçü alındığı belirtilmişse de, davacı şirketin uyuşmazlık konusu dönemde faaliyetinin bulunduğu hususunun inceleme raporu veya tutanak gibi somut belgelere dayandırılmadığı, Takdir Komisyonunun Vergi Usul Kanununun 75.maddesiyle kendisine verilen inceleme yetkisini kullanmadığı ve hiç bir inceleme ve araştırma yapmadan matrah takdirinde bulunduğu anlaşıldığından, dayanaksız takdir komisyonu kararına göre salınan vergiler ve kesilen cezalarda yasal isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı şirketin temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … … sayılı kararının bozulmasına karar verildi.

A Y R I Ş I K O Y
Dosyanın incelenmesinden, 1995 yılında kurulduğu ifade edilen şirketin, vergi dairesinden aldığı belge basım izni ile … seri nolu iki cilt fatura ile … seri nolu iki cilt sevk irsaliyesini bastırıp anlaşmalı matbaadan 11.11.1995 tarihinde teslim almakla faaliyete başladığı, 1996 takvim yılına ilişkin beyannamesini vermemesi nedeniyle vergi dairesince gönderilen 2.6.1997 günlü ve … sayılı beyana çağrı yazısının bilinen adresinde, muhasebecisi olduğu … günlü ve … sayılı yoklama fişinden anlaşılan … imzasına tebliğ edilmesine rağmen, beyanname verilmeme nedenlerine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığı gibi faaliyetleri olmadığı hakkında hiçbir bilginin de verilmediği, bunun üzerine beyanname verilmemesinin nedeni hakkında yoklama yapan vergi idaresinin, 9.9.1997 günlü ve mahalle muhtarının imzasını taşıyan yoklama fişi ile, yükümlü şirketin adresinden ayrıldığı,ayrılış tarihinin ve gittiği yerin bilinmediği, muhasebecisi … ‘le yapılan telefon görüşmesinden, defter ve belgelerini aldığının öğrenildiği, bu nedenle yoklama isteminde sorulan hususlarda herhangi bir tespit yapılamadığı, bu durumda, tarh dosyasının matrah takdiri için 22.9.1997 gününde takdir komisyonuna sevkedildiği, takdir edilen matrah üzerinden salınan vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamenin şirket ortağı ve aynı zamanda müdürü olan ve tek başına şirketi temsil yetkisi bulunan …’un adresinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, bütün bunlardan sonra vergi dairesi müdürlüğüne verilen 25.11.1997 günlü bir dilekçe ile, şirketin 1997 yılbaşından itibaren faaliyetsiz olduğu, işyerinin kapatıldığı, faaliyete başlanılması halinde ayrıca bilgi verileceği hususlarının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Dosyada, anlaşmalı matbaaya bastırılan 2 şer cilt fatura ve sevk irsaliyesinin işi bırakma nedeniyle hiç kullanılmadan aynen vergi dairesi müdürlüğüne iade ve teslim edildiğine ilişkin bir belge ve iddiaya rastlanılmamıştır. Bu durumda, işe başlamayı bildirerek mükellefiyetini tesis ettiren, defter tasdik ettirip belge bastıran ve idareye verdiği dilekçesi ile 1997 yılbaşından itibaren faaliyetsiz olduğu işyerini kapattığını bildiren, buna karşın dava aşamasında hiç bir fatura kesmediğini ve 1996 yılında da faaliyeti olmadığını iddia etmesine rağmen defterlerini ve bastırdığı tüm belgelerini ibraz etmek suretiyle bu iddiasını kanıtlamak durumunda iken bunu yapmayan davacının iddialarına itibar etmek hukuken mümkün değildir.
Aksi takdirde, ispat külfetiyle ilgili hukukun temel ilkesine aykırı olarak soyut iddialar ileri süren, ancak bunun kanıtlarını ortaya koyamayan, yani iddiasının doğruluğunu ispatlayamayan davacıların iddialarına itibar ederek sonuca varmak gibi hukuken kabulü mümkün olmayan bir durum yaratılmış olur.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 72. ve 73.maddeleri hükümlerine göre, tüccarlar için ticaret odasınca, diğer sanat ve meslek erbabı için bunların mensup oldukları mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasından veya hariçten seçilen iki üyenin de katılımıyla oluşan takdir komisyonlarının görevi, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmaktır. Aynı Kanunun 75.maddesi hükmüne göre takdir komisyonları bu görevleri dolayısıyla bu kanunda yazılı inceleme yetkisine haizdir. Ancak, bu inceleme yetkisinin kullanılabilmesi için yükümlülerin yasanın defter ve belge düzenine, kayıt nizamına ilişkin hükümlerine uygun davranmış olmaları ve defter ve belgelerinin istenildiği anda sunabilecek durumda bulunmaları gerekir.
Yukarıda, bütün tafsilatıyla durumu anlatılan şirketin iddialarını kanıtlamak üzere dava aşamasında dahi sunmadığı defter ve belgelerinin, başlangıçtan beri tarh dosyasındaki belgeleriyle ve tutanaklarla bu durumu bilen takdir komisyonunca istenilmemiş olması, 75.madde ile kendisine verilen inceleme yetkisinin kullanılmadığı anlamında değerlendirilemez. Matrah takdiri istemleri, yükümlülerin tarh dosyasının da gönderilmesi suretiyle gerçekleştirildiğinden tarh dosyasındaki belge ve bilgilere göre yükümlü şirketten defter ve belgelerinin istenmesi ve bunların incelenmesinin matrahın belirlenmesinde hiçbir yararı olmayacağı, bir ölçü ve doneden yararlanılamayacağı açıktır. Takdir komisyonlarının yükümlülerin faaliyetlerinin bulunup bulunmadığını araştırma görevleri yoktur. Zira, faaliyette bulunduğu bilinen ya da kanuni karinelerle varsayılan yükümlülerin matrahlarının belirlenmesi için takdir komisyonlarına görev verilmiş olup, faaliyeti bulunmadığını iddia eden tarafın, bu iddiasını kanıtlayacak bilgi, belge ve tutanakları tarh dosyasına ibraz etme mükellefiyeti vardır.
Ayrıca, takdir komisyonu kararında, “dosya üzerinde yapılan tetkik ve incelemeler sonucunda, yükümlünün dosyası ile işin nevi ve iş hacmi, aynı işi yapan emsali mükellef beyanları, hayat standardı göstergeleri ve matrahı etkileyen diğer hususlar, yoklama fişi ve kendi beyanları dikkate alınarak dönem vergi matrahının 665.000.000.-lira olarak kabul ve takdirine” denilmek suretiyle, dönem matrahının bir inceleme ve araştırma sonucunda tespit edildiği, dayanaklarının açıkça gösterildiği anlaşılmaktadır.
Takdir komisyonlarının matrah takdirine ilişkin kararlarının niteliği itibariyle bir takdir unsuru içerdiği, gerçek gelirin kavranması benzeri, belgelere dayalı somut bir matrah belirlenmesinin esasen söz konusu olamayacağı durumlarda bu yola müracaat edilme zorunluluğu doğduğu, gerçek gelire en yakın miktarı saptamanın, matrahın takdiri yoluyla değil, defter ve belgeler üzerinde ya da harici incelemelerle yapılacağı ve kanunda öngörülen ikmalen ve re’sen tarhiyat yöntemleriyle bu esasın kabul edildiği bilinen bir husus olduğundan, takdir edilen matrahın neden 665 milyon lira olduğu, neden daha az veya çok tutarda bir matrah takdir edilmediği şeklindeki soru ve değerlendirmelerle, takdirin dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılması hukuka uygun düşmemektedir. Kaldı ki, takdir matrahının neden 665 milyon lira takdir edildiğinin gerekçeleri ve dayandığı unsurlar kararda yer almaktadır. Yükümlü şirketin dönem kazancının takdirinde ilgili dönemin 1.sınıf hayat standardı temel gösterge tutarının bir ölçü olarak alındığı belirtilmiştir. Böyle olunca, takdir komisyonunun inceleme yetkisini kullanmadığını ve hiçbir araştırma yapmadan matrah takdirinde bulunduğunu söyleyebilmek için, neyi, nasıl araştırması gerektiğini ve araştırmanın sınırlarının nereye kadar uzanacağını da belirtmek gerekir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerekeceği görüşüyle karara katılmıyorum.