Danıştay Kararı 3. Daire 1997/4084 E. 1998/3339 K. 06.10.1998 T.

3. Daire         1997/4084 E.  ,  1998/3339 K.
Daire : ÜÇÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 1998
Karar No : 3339
Esas Yılı : 1997
Esas No : 4084
Karar Tarihi : 06/10/998

5422 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNUN 13.MADDESİ İLE 193 SAYILI GELİR VERGİSİ KANUNUNUN 38. VE 39.MADDELERİ HÜKÜMLERİNE GÖRE, TİCARİ KAZANÇTA GELİRİN ELDE EDİLMİŞ SAYILMASI İÇİN TAHSİL EDİLMESİNİN GEREKLİ OLMADIĞI ALACAK OLARAK TAHAKKUK ETMESİNİN YETERLİ OLDUĞU, DEVLET TAHVİLİ HAZİNE BONOSU OLARAK TAHSİL EDİLEN NAVLUN PRİMLERİNİN VALÖR TARİHİ İTİBARİYLE MÜKELLEFE VERİLDİĞİ TAKVİM YILININ GELİRİ OLARAK KAYDEDİLMESİ GEREKTİĞİ HK.

1994 takvim yılında gerçekleştirdiği ihracat nedeniyle davacı şirket tarafından bu yıl içinde devlet tahvili/hazine bonosu olarak tahsil edilen navlun primlerinin beyan edilmemesi nedeniyle bulunan matrah farkı üzerinden adına re’sen salınan kurumlar vergisi, fon payı ve bunlara bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezaları ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352/II-6.maddesi uyarınca yasal defterlerini süresinde tasdik ettirmemesi nedeniyle kesilen usulsüzlük cezasına karşı açılan davayı; 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13.maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38. ile 39.maddelerinin birlikte incelenmesinden ticari kazançta gelirin elde edilmiş sayılması için tahsil edilmesinin gerekli olmadığı, alacak olarak tahakkuk etmesinin yeterli olduğu sonucuna ulaşıldığı, bu nedenle 1994 takvim yılı içinde şirkete teslim edilen devlet tahvili/hazine bonosunun vadesi izleyen takvim yılına isabet etmiş ise de, devlet tahvili/hazine bonosunun valör tarihi itibariyle şirkete verildiği 1994 yılının geliri olarak kaydedilmesi gerektiğinden yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık görülmediği, matrah farkının davacının defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme ile tesbit edilmiş olması ve davacının bu matrah farkını 1995 yılı hesaplarına kaydetmiş olması karşısında vergi kaçırma kastının bulunduğunun söylenemeyeceği, bu bakımdan kesilen kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi gerektiği, yasal defterlerin süresinden sonra tasdik ettirilmesi Vergi Usul Kanununun 352/II-6.maddesi uyarınca usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirmekte ise de, aynı fiilin re’sen takdir sebebi olması ve re’sen takdir sonucu kesilen kusur cezasının miktarının usulsüzlük cezasının miktarından fazla olması nedeniyle anılan Kanunun 336.maddesi uyarınca usulsüzlük cezası kesilmesinde yasaya uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kısmen kabul ederek kurumlar vergisi ve fon payını onayan, bunlara bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezalarını kusur cezasına çeviren, usulsüzlük cezasını kaldıran … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; davacı tarafından yıl içinde vadesi dolan devlet tahvili/hazine bonosunun ana parası ve faiz gelirinin birlikte kaydedildiği, bu bakımdan yapılan tarhiyatta yasal isabet bulunmadığı, davalı idare tarafından ise kesilen kaçakçılık cezası ile usulsüzlük cezasının aynen onanması gerektiği ileri sürülerek bozulması istemleridir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçelerde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz istemlerinin kurumlar vergisi ve buna bağlı olarak kesilen cezaya yönelik kısmının oybirliğiyle, fon payı ve buna bağlı olarak kesilen cezaya ilişkin kısmının oyçokluğuyla reddine ve kararın onanmasına, karar verildi.

A Y R I Ş I K O Y
3824 sayılı Kanunun “Gelir ve Kurumlar Vergileri üzerinden alınan fonların birleştirilmesine ilişkin hükümler” başlıklı altıncı bölümünde yer alan 19. maddede; mükelleflerin beyannamelerinde hesaplayacakları fon payını ödeyecekleri düzenlenmiş, sonradan ikmalen ya da re’sen takdir yolu ile saptanacak matrah farkları üzerinden de ayrıca fon payı ödeyecekleri yolunda bir hükme yer verilmemiştir.
Bölümün 20.maddesi hükmü ile de açık olarak mükelleflerin beyannamelerinde hesaplayacakları fon payının beyan, tarh, tahakkuk ve ödenmesi ile red ve iadelerine ilişkin usul ve esaslar hakkında Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile Vergi Usul Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Kanuni düzenlemenin bu açıklığı karşısında, 20. madde hükmünden giderek ikmalen ve re’sen saptanacak matrah farkları üzerinden de fon payı hesaplanacağı sonucunu çıkarmak olanaksızdır.
Açıklanan nedenlerle fon payı ve buna bağlı olarak kesilen cezaya yönelik davacı temyiz isteminin kabulü gerektiği görüşü ile çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.