Danıştay Kararı 3. Daire 1997/3280 E. 1998/2148 K. 04.06.1998 T.

3. Daire         1997/3280 E.  ,  1998/2148 K.
Daire : ÜÇÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 1998
Karar No : 2148
Esas Yılı : 1997
Esas No : 3280
Karar Tarihi : 04/06/998

ŞİRKETİN ORTAKLARININ İŞTİRAKLERİ BULUNDUĞU TAŞINMAZIN HACZEDİLEBİLMESİ İÇİN, ORTAKLARIN AYNI ZAMANDA ŞİRKETİN KANUNİ TEMSİLCİSİ OLMALARINI, KAMU BORCUNU ŞİRKETTEN TAHSİLİ İÇİN TÜM KANUNİ PROSEDÜRÜN TAMAMLANMASI VE KAMU ALACAĞININ TAHSİLİNİ OLANAKSIZ KILMAK AMACIYLA SATIŞ VADİ SÖZLEŞMESİ DÜZENLENDİĞİNİN GENEL MAHKEMELERDE İPTAL DAVACI YOLUYLA SAPTANMASI GEREKTİĞİ HK.

Davacının noterce düzenlenen satış vaadi sözleşmesiyle satın alarak adına tesciline karar verilen taşınmazlar üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğünce konulan haciz işlemine karşı açılan davayı; olayda, davacının … Noterliğince düzenlenen … günlü ve … yevmiye sayılı satış vaadi senetleri ile Yürüktümenler … ve … Fabrikası Anonim şirketinin ortaklarından… parsel sayılı taşınmazı satın aldığı, ancak bu satışın … tarihine kadar tapuya tescil edilmediği, bu tarihte anılan şirketin vergi borçları nedeniyle haczedilmesi üzerine haciz işleminin davaya konu edildiğinin anlaşıldığı, … … ve … fabrikası Anonim Şirketinin vergi borcu bulunduğu, taşınmaz maliklerinin de bu şirkete ortak oldukları çekişmesiz olduğuna göre şirketin vergi borcu için Tapu Sicilinde ortaklar adına kayıtlı görünen taşınmaz üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğünce haciz uygulanmasında kanuna aykırılık görülmediği, davacının altı yıl önce noter satış vaadi senedi ile satın aldığını ileri sürdüğü taşınmazın, sahiplerinin ortak olduğu şirketin vergi borcunun kesinleşmesi ve bu borç için haciz uygulanmasına kadar tapuda tescil ettirilmeyerek haciz şerhi üzerine tescil davası açılmasının borçlu şirketin kamu borcunun bir kısmının ve tamamının tahsiline olanak bırakmamaya yönelik işlem olduğu sonucuna varıldığından, davacı iddialarının işlemi kusurlandıracak nitelikte görülmediği gerekçesiyle reddeden … Birinci Vergi Mahkemesinin … sayılı kararının; haciz işleminin dayanağını oluşturan vergi borcunun Yürüktümenler … ve … Fabrikası Anonim Şirketine ait olduğu,taşınmazın zilyetliğinin vergi alacağının doğduğu tarihten önce satış vaadi sözleşmeleriyle alındığı, dosyada hacze konu kamu alacağının tahsilini olanaksız kılmaya yönelik olarak yapılmış bir tasarruf ve işlemin varlığını gösterir belge ve bilgi bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde: “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.” hükmüne, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 75.maddesinde de, yapılan takip sonucunda borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlunun aciz halinde sayılacağı, yapılan takip safhalarıyla bakiye borç miktarının bir aciz fişinde gösterilerek aciz halinin tespit olunacağı, hükmüne yer verildiğinden, kamu alacağının Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca şirket ortağından takibi yoluna gidilebilmesi için, ortağın öncelikle şirketin kanuni temsilcisi olması, vergi borçlusu şirket hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi, borçlu şirketin borcu karşılayabilecek düzeyde haczi kabil malı bulunmaması veya bulunan malların satış bedelinin borcu karşılamaması nedeniyle borçlunun aciz halinde bulunduğunun bir aciz fişi ile kanıtlanması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, noter satış vaadi sözleşmeleriyle davacı tarafından satın alınan taşınmaza Vergi Dairesi Müdürlüğünce uygulanan haciz işleminin, taşınmazın iştirakçilerinden …’in ortak oldukları … … ve … Fabrikası Anonim Şirketinin vergi borcuna dayalı olduğu, ancak vergi borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidilip gidilmediği, bu yola gidilmiş ise, sonucunun ne olduğu, taşınmazın iştirakçileri …’in borçlu şirketin kanuni temsilcileri olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu bakımdan söz konusu kanuni prosedür tamamlanmadan ve şirket mal varlığından tahsil olanağı bulunup bulunmadığı, taşınmazın iştirakçilerinin borçlu şirketin kanuni temsilcisi olup olmadığı kesin olarak saptanmadan, taşınmaz sahiplerinin vergi borçlusu Yürüktümen … ve … Fabrikası Anonim şirketinin ortağı olduğunun çekişmesiz bulunduğu gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 30. maddesinde; Borçlunun malı bulunmadığı veya borça yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselere yapılan tüm muamelelerin tarihleri ne olursa olsun hükümsüz sayılacağı hükme bağlanmış, aynı kanunun 24. maddesinde de hükümsüz sayılan bu muamele ve tasarrufların umumi mahkemelerde açılacak dava ile iptalinin istenebileceği öngörülmüştür.
Olayda, Vergi Dairesi Müdürlüğünce Yürüktümenler … ve … Fabrikası Anonim Şirketinin vadesinde ödenmeyen vergi borcu nedeniyle şirket ortaklarının iştiraki bulunan taşınmazlar üzerine uygulanan haciz işleminden önce, taşınmazların iştirakçileriyle noter satış vaadi sözleşmeleri düzenlendiği ve sözleşmeye dayanılarak açılan hükmen tescil davasında, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen … tarihli tedbir kararı tapu kaydına şerh düşüldüğüne göre noter satış vaadi sözleşmeleri ve bu sözleşmelere dayanılarak açılan hükmen tescil davasında verilen tedbir kararının, kamu borçlusu şirketin ortaklarınca, mal kaçırmak amacıyla yapılmış bir işlem olup olmadığı, bu tasarruf ve işlemlerin iptali için Vergi Dairesi Müdürlüğünce umumi mahkemelerde açılacak dava sonucunda verilecek kararla saptanacağından, noter satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan tescil davası, tedbir kararı ve tapuya şerh düşülmesinin şirketten olan amme alacağının bir kısmının tahsiline imkan bırakmamak amacına yönelik işlemler olduğu gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında bu yönden de hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … İkinci Vergi Mahkemesinin … günlü görüşme tutanağına dayalı bulunmamasına rağmen hatalı tarihle yazılmış olan … sayılı kararının bozulmasına, karar verildi.