Danıştay Kararı 3. Daire 1996/6969 E. 1998/1709 K. 12.05.1998 T.

3. Daire         1996/6969 E.  ,  1998/1709 K.
Daire : ÜÇÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 1998
Karar No : 1709
Esas Yılı : 1996
Esas No : 6969
Karar Tarihi : 12/05/998

DAVACI SİGORTA ACENTESİNİN NET AKTİF VERGİSİNİN HESAPLANMASINDA NET AKTİF DEĞERLERİNİN 1/2 SİNİN ESAS ALINMASI GEREKTİĞİ YOLUNDA İDDİASI BULUNDUĞUNDAN 7397 SAYILI SİGORTA MURAKEBE KANUNUNUN SİGORTA ŞİRKETİ VE SİGORTA ACENTELERİNİN TANIMI, KURULUŞ VE FAALİYETLERİ İLE HÜKÜMLERİ İLE 3986 SAYILI KANUNUN BU HUSUSA İLİŞKİN HÜKÜMLERİNİN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ SURETİYLE BİR KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ HK.

İhtirazi kayıtla verilen net aktif vergisi beyannamesi üzerinden davacı adına tahakkuk ettirilen net aktif vergisine karşı açılan davayı; Anayasa Mahkemesinin 1995/32 sayılı kararı ile 3986 sayılı Kanunun gayrisafi hasılat üzerinden net aktif vergisi alınmasına ilişkin hükmünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği, anılan yasanın net aktif vergisine ilişkin 5,6 ve 7. maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararının birlikte incelenmesi sonucunda, ihtirazi kayıtla verilen beyannameye göre net aktif vergisi tahakkuk ettirilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle reddeden … Altıncı Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; 3986 sayılı Kanuna göre sigorta acentelerinde net aktif vergisinin hesabında net aktif değerlerin 1/2’sinin esas alınması, ayrıca borçların düşülmesi suretiyle hesaplama yapılması gerektiği ileri sürülerek bozulması istemidir. 3986 Sayılı Kanunun 5. maddesinin (b) bendinin 3. fıkrasında net aktiften maksadın Vergi Usul Kanununun 175 ve mükerrer 257. maddeleri uyarınca tespit edilen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tabloların çıkarılmasına ilişkin usul ve esaslara uygun olarak düzenlenmiş bilançonun aktifinde yer alan işletme varlıkları olduğu, nazım hesaplarda gösterilen tutarların varlık addolunamayacağı, 6. maddesinin 1. fıkrasında net aktif vergisinin, bilanço esasına tabi olan mükelleflerin bilançolarının aktifinde yer alan varlıkların net değeri üzerinden hesaplanacağı, varlıkların net değerinin, Vergi Usul Kanununa göre değerlenmiş varlıkların değerinden, sadece aynı Kanuna göre ayrılmış amortisman ve karşılıkların indirilmesi sonucu bulunan değer olduğu, aynı maddenin 3. fıkrasında ise, banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefi olanlar ile özel finans kurumlarında ve dış ticaret sermaye şirketlerinde bu verginin bunların sadece net aktifleri üzerinden hesaplanacağı, bu hesaplamada bankaların, sigorta şirketlerinin ve özel finans kurumlarının net aktif değerlerinin 1/2’sinin esas alınacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Dava konusu olayda, davacı şirket net aktif değerlerin hesaplanmasında net aktiften borçların indirilmesi gerektiğini iddia etmekte ise de 3986 sayılı Kanunda net aktif değerlerden borçların indirileceği yolunda bir hüküm bulunmadığından bu iddiada isabet görülmemiştir. Ancak, yükümlü şirket dava ve temyiz dilekçelerinde sigorta acentesi olarak acentelik sözleşmesiyle bağlı oldukları sigorta şirketi adına sözleşmede belirtilen hususlarda işlem yapmaya yetkili olduğunu, münhasıran sigortacılık alanında faaliyet gösterdiklerinden hukuken sigorta şirketlerinden bir farklarının olmadığını, bu bakımdan net aktif değerlerinin hesaplanmasında yukarıda sözü edilen madde hükmünde belirtilen 1/2 oranının esas alınması gerektiğini de iddia etmiştir.
Vergi mahkemesince davacı şirketin sadece Anayasa’ya aykırılık iddiasının incelendiği, sigorta acentelerinde net aktif vergisinin hesaplanmasında net aktif değerlerinin 1/2’sinin esas alınması gerektiği yolundaki iddiasının incelenmediği anlaşıldığından, 7397 sayılı Sigorta Murakebe Kanununun sigorta şirketi ve sigorta acentelerinin tanımı, kuruluş ve faaliyetleri ile ilgili hükümleri ve 3986 sayılı Kanunun bu hususa ilişkin hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi suretiyle davacının değinilen iddiasının da incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yapılan tahakkukta yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile … Altıncı Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının bozulmasına, karar verildi.

A Y R I Ş I K O Y X
Uyuşmazlık, 3986 sayılı Kanunun 6.maddesinin son fıkrasında yer alan “Banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefi olanlar ile özel finans kurumlarında ve dış ticaret sermaye şirketlerinde net aktif vergisinin, bunların sadece net aktifleri üzerinden hesaplanacağı, bu hesaplamada bankaların sigorta şirketlerinin ve özel finans kurumlarının net aktif değerlerinin 1/2’sinin esas alınacağı” yolundaki hükmün, sigorta acenteleri ve aracılık hizmetleri veren şirketler hakkında da uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin bulunmaktadır.
Yukarıda sözü edilen 6.maddenin son fıkrasında, banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefi olanlardan söz edilmiş ve net aktif vergisinin hesaplanmasında sigorta şirketlerinin net aktif değerlerinin 1/2’sinin esas alınacağı açıkça belirtilmiştir.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28.maddesinin 1.fıkrasında banka ve sigorta şirketlerinin, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
Gerek 3986 sayılı, gerekse 6802 sayılı Kanunlarda bankalardan ve sigorta şirketlerinden söz edilmekte, sigorta acentelerinden veya aracılık hizmetleri veren şirketlerden bahsedilmemektedir.
Öte yandan, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununun 1.maddesinin 2.fıkrasında (d) bendinde; sigorta şirketinin, Türkiye’de kurulmuş sigorta şirketleri ile yabancı ülkelerdeki sigorta şirketlerinin Türkiye’deki şubelerini ifade ettiği, 2.maddesinde, Türkiye’de bir sigorta veya reasürans şirketinin kurulmasının, yabancı ülkelerde kurulmuş bir sigorta veya reasürans şirketinin Türkiye’de faaliyette bulunmasının Bakanlığın iznine tabi olduğu, Türkiye’ de kurulacak sigorta veya reasürans şirketlerinin, münhasıran sigortacılık veya reasürans işleri yapmak üzere anonim ortaklık şeklinde kurulmaları gerektiği hükme bağlanmış, 9.maddesinde ise, her ne ad altında olursa olsun sigorta şirketine tabi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak, belli bir yer veya bölge içinde daimi bir surette Türkiye’deki sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmelerine aracılık eden veya bunları sigorta şirketi adına yapan gerçek veya tüzel kişilere sigorta acentesi denildiği, sigorta sözleşmesi yapma ve prim tahsil etme yetkilerinin sigorta şirketine ait olduğu, bu yetkilerin acentelik sözleşmesinde belirtilmek kaydıyla sigorta acentelerine devredilebileceği, tali acentelere sözleşme yapma ve prim tahsil etme yetkilerinin verilemeyeceği, sözleşme yapmaya ve prim tahsiline yetkili sigorta acentelerinin, acentelik dışında başka bir ticari faaliyetle uğraşamayacakları belirtilmiştir.
Bütün bu hükümlerden, sigorta acentelerinin, Bakanlığın izni ile kurulabilen sigorta şirketleriyle aynı hukuki anlam ve kapsam içerisinde değerlendirilmesi mümkün olmayan gerçek veya tüzel kişiler olduğu, sözleşme yapmaya ve prim tahsiline yetkili sigorta acentelerinin, acentelik dışında başka bir ticari faaliyetle uğraşamamalarının, münhasıran sigorta alanında faaliyet göstermelerinin ; bunların 3986, 6802 ve 7397 sayılı Kanunların öngördüğü anlamda sigorta şirketi sayılmalarını gerektirmeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, yükümlü şirket ihtirazi kayıtla verdiği dilekçesinde, kendisinin sigorta şirketi olduğundan ve net aktif değerlerinin 1/2 sinin vergilemeye esas alınması gerektiğinden söz etmemiş, sadece vergilendirilecek net aktiften borçların düşülmesi gerektiğini ve 3986 sayılı Kanunun Anayasanın 10. ve 73.maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Böyle olunca, vergi mahkemesince; net aktif vergisinin Anayasaya aykırılığı iddiasının Anayasa Mahkemesi kararıyla incelendiği ve gayrisafi hasılat esasına ilişkin bölümünün iptaline karar verilmiş olması karşısında 3986 sayılı Kanununda tanımı yapılan net aktif üzerinden ihtirazi kayıtla verilen beyannameye göre tarh olunan net aktif vergisinde yasal isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerekeceği görüşüyle karara katılmıyoruz.