Danıştay Kararı 3. Daire 1996/6514 E. 1998/1701 K. 12.05.1998 T.

3. Daire         1996/6514 E.  ,  1998/1701 K.
Daire : ÜÇÜNCÜ DAİRE
Karar Yılı : 1998
Karar No : 1701
Esas Yılı : 1996
Esas No : 6514
Karar Tarihi : 12/05/998

6183 SAYILI KANUNUN MÜKERRER 35.MADDESİNİN VERGİ VE BUNA BAĞLI ALACAKLARDA KANUNİ TEMSİLCİLERİN TAKİBİ İÇİN UYGULANAMAYACAĞI HK.

Davacının yönetim kurulu üyesi olduğu … … A.Ş.nin ödenmeyen net aktif vergisi borcunun tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35.maddesine göre adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan davayı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesine göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için şirket tüzel kişiliğinden vergi alacağının tahsil imkanının kalmamış olması, temsilcilerin ödevlerini ihmal ve kasıt sonucu yerine getirmemeleri ve borçların ödendiği dönemde şirketin yönetim kurulu üyesi olmaları gerektiği, olayda davalı idarenin amme alacağının şirketin malvarlığından tahsili için gerekli girişimleri yaptığı, ancak üzerine haciz konulan şirkete ait malvarlığının üzerindeki diğer haciz ve kayıtlar nedeniyle amme alacağının şirket malvarlığından tahsili imkanının kalmadığı, ayrıca şirketin tahakkuk eden vergi borcunun ödenmemesi durumunda doğrudan şirket yöneticilerinin kusurunun varlığının kabulü gerektiği, bu bakımdan yönetim kurulu üyesi olan davacıdan şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen vergi borcunun ödeme emri ile istenilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … İkinci Vergi Mahkemesinin … sayılı kararının; vergi borcunun şirketin malvarlığından tahsili amacıyla uygulanan haciz işlemleri sonucunda satışların henüz yapılmadığı, verginin tahakkuk tarihinden sonra yönetim kurulu üyeliğinden istifa edildiği, ayrıca 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35.maddesi verginin tahakkuk tarihinden sonra yürürlüğe girdiğinden uygulanmasının mümkün olmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesinde “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir” hükmüne yer verilmiş olup, anılan maddeyi 6183 sayılı Kanuna eklemiş olan 4108 sayılı Kanun’un 11. maddesinin gerekçesinde; “213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesiyle tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden takip ve tahsili cihetine gidilmekte olduğu, ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil imkanı bulunmadığından Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır.
Bu itibarla, amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanun’a mükerrer 35. madde eklenmiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Gerekçeden de anlaşılacağı üzere, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu Kanunun 10. maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca sorumlu tutulmaları amaçlanmıştır.
6183 sayılı Kanunun tüm amme alacaklarının tahsil usulünü düzenlemiş olması karşısında mükerrer 35. maddenin vergi ve buna bağlı alacaklar için de uygulanabileceği düşünülebilir ise de, Vergi Usul Kanununun 10. maddesi 2. fıkrasının vergi ve buna bağlı alacaklarla ilgili özel hükmü karşısında, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35. maddenin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Nitekim maddenin gerekçesinde Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesine yapılan gönderme ile, mükerrer 35. maddenin “diğer amme alacakları” için getirildiği belirtilmekle de ayrı ve paralel bir düzenlemeye gidildiği belli edilmiştir. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanununun 10. maddesi olup, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi ise ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecektir. Şu halde, kanuni temsilcinin vergi ve buna bağlı alacaklar için 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca takibi mümkün bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … Birinci Vergi Mahkemesinin … sayılı kararının bozulmasına, karar verildi.